'Aynı gemideyiz' meselesi (4)
Kirvem,
Bizler, ceplerimizde pembe, mavi ve de T.C. damgalı falanca “nümero”lu kafa kağıdı taşıyan tüm “vatandaş”lar, aynı geminin, vapurun güvertesinde hafiften hafife esen ve kim bilir hangi Gavuristan diyarlarından yola çıkan bir “keşişleme” eşliğinde ülkemizin tertemiz mavi sularında gezinip, hatta yan yana, kol kola beraberce horon, halay çekip neşeyle eğlenmeyi düşlerken, zaman zaman hani “hayali dünya değer” misali böylesine güzel bir yolculuk yerine maalesef daha yolun başında hevesimiz kursağımızda neden düğümlenip kalıyor?
Hevesimiz neden kaçıyor, sükutu hayale niçin uğru-yoruz, çünkü yıllar yılı bizleri, yani “anayasa”mıza göre bu ülkenin hepsi de birbirinden değerli birer “yurttaş”ı olarak hepimizi gerek yurdumuzun, gerekse denizaşırı ülkelerin sakin limanlarına taşıyıp, dolayısıyla mutluluğa uzanan bir yolculuktan yana dem vurup, bunun vaadiyle “nurlu ufuklar”a doğru peşinen bilet kesen kaptanlarımızın hemen neredeyse tümünün acemilikleri yüzünden, hayalimizdeki o enfes koylara doğru nedense bir türlü dümen kıramadık, yelken açamadık vesselam!
Emirlerindeki gemi, vapur veya yelkenlilerin inceden inceye “kerteriz” noktalarının yanı sıra, keza “rota”larını sözde “usta”ca belirleyip, ardından da dakika dakika, saat saat, günbegün önlerindeki “ seyir defterleri”ne kaydettikleri kargacık burgacık notlara bakılırsa görünen o ki, bu bizim “kaptanı derya” larımızın neredeyse tümü daha doğar doğmaz, her biri başlı başına birer deniz kurdu! “Fıtrat”larında daha doğuştan itibaren ustalık gani!
Nitekim, el alem senelerden beri gavur icadı “pusula”lar sayesinde gece gündüz demeden uçsuz bucaksız ummanlarda doğru dürüst yol bulup, dolayısıyla rotalarını, istikametlerini kazasız belasız “muasır medeniyet” denen ufka göre ayarlarken, bizim kaptanlarımız fıtratları gereğince illa da kendi kafalarının dikine gidip, pusula ye-rine “karga”lardan medet umup, dolayısıyla onların “kılavuz”luğuna güvendikleri için mi şu bizim yandan çarklı gemilerimiz zırt pırt karaya oturuyorlar acaba?
Kimilerine göre atalarımızın arada bir “kılavuzu karga olanın…” deyip dillendirdikleri deyim mucibince, görünen o ki, bu gidişle, daha da doğrusu bu acemi kaptanların yıllar yılı çizdikleri “yanlış” rotalar nedeniyle milletçe burnumuz, affedersiniz bilmem neden kolay kolay kurtulamadı, ve de maalesef kurtulamayacak!
Yine mal meydanda! Devlet adlı gemimizin hali ortada!
İçine tıklım tıkış tıkıştığımız, dahası da en azından “üç çocuk”lu nüfus planlamasının yanı sıra, keza “dindar ve kindar” nesil yetiştirme furyasıyla yakında seksen milyonu sollayıp, böylece giderek “istiap haddi”ni aşmak üzere olan bu “gemi”mizin acemi kaptanlarının, son zamanlarda üstüne üstlük bir de “bizler” ve “onlar” diye dahiyane buluşu sayesinde bu gemimiz bundan böyle daha ne kadar su yüzünde kalır, ya da giderek daha da fazla su mu alır kendi payıma bilemem; ama öte taraftan en küçük bir dalga karşısında panikleyip, hemen akabinde ellerindeki megafonla anında güverteye çıkıp, zırt pırt “Hepimiz aynı gemideyiz” diye feryat figanla kendi acemiliklerini örtmek için gereksiz yere içimize “korku” salan, bundan medet uman bu acemi kaptanlardan Allah hepimizi korusun Kirvem!
Evrensel'i Takip Et