Atilla Keskin’in son kitabı “Bir Başka Kandil” geçen ay Tekin Yayınevi tarafından basıldı. Bu kitabın çok ilgi çekeceğinden eminim. Anlaşılan Keskin bu kitabı yazabilmeyi çok uzun süredir istiyormuş. Bu isteğinin nereden kaynakladığını anlamak için kısa yaşam öyküsüne bakmak yararlı olabilir.
Keskin 1945’de Afyon’da doğmuş. İlkokul ve liseyi orada bitirmiş. 1964’te TİP üyesi olmuş. Üniversiteye başladıktan sonra, 1969’da ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü Başkanı olmuş. Ama 1970’de Filistin’e el Fetih Kampları’na gidenlerin arasına katılmış, gerilla eğitimi almış. Dönüşte tutuklanarak Diyarbakır Cezaevine konulmuş. Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu davasında Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan ile birlikte yargılanıp, müebbet hapis cezasına çarptırılmış. 1974’de çıkarılan af ile salıverilmiş ve 1977’den beri bir sürgün olarak Almanya’da yaşıyor.
Keskin’in kitapları arasında bir çocuk kitabı da var: “Bisikletler de Uçar” (Özyürek Yayınevi, 2000). Ama Keskin’in çocukların haklarına, yaşadıklarına ve onlara yapılan haksızlıklara kafa yoranlar tarafından mutlaka okunması gereken kitabı, “Baba, Ben Hiç Şeker Çalmadım!” (Tekin Yayınevi, 2009)
Keskin bu kitapta Afyon’da geçen günlerini anlatıyor. Kitap 250 sayfalık bir macera gibi. Hiç beklenmedik anlarda, Afyon’daki toplumsal bağlar, badem ağaçları, heyecanla gidilen kokusuna ve tadına doyulamayan bağlar ile büyümek bir çocuk için ne demekti karşınıza çıkıveriyor. Keskin, bahar Afyon’a gelirken kutlanan ve çocukları çok heyecanlandıran bir bayramı şöyle anlatıyor:
(...) mahallenin meydanında büyük bir ateş yakılır. Önce mahallenin büyükleri ateşin üstünden atlar. Ateş biraz azalınca biz küçükler de atlamaya başlarız. Alevler bitip ateş küllenmeye başlayınca herkes evine koşturup yumurtalarını ve cezvelerini getirir. Artık yumurta kaynatma zamanı gelmiştir. (...) yumurtaların boyalı olması gerekir. Yumurta boyamak çok kolaydır. (...) cezvenin içine biraz kırmızı soğan kabuğu koyarsanız, kaynayan yumurta kıpkırmızı boyanır. (...) önce kendi aramızda, sonra da çevredeki mahallelere giderek yumurta tokuşturmakla [bayram] devam eder. Kimin yumurtası diğerininkini kırarsa, yumurtası kırılan vermek zorundadır. (s.120)
Bu bayramın adı, “gavur küfürü” bayramıdır. Afyon’un yok edilen çok kültürlü geçmişinin somut bir göstergesi olsa gerektir. Keskin, izleyen sayfalarda “Mis gibi kekik kokan” bir dağı şöyle anlatır:
Hıdırlık, Afyon’un süsü, gelinlik tacıdır. (...) büyüklerimiz hep anlatırdı. Badem ağaçlarının dikilişi, bakımı, sulanması Hıdırlığa ulaşımın olmadığı yıllarda elbette son derece zor bir işmiş. Ama Belediye Reisi, bıkmadan usanmadan ağaçlandırma işini gerçekleştirmiş.
Şöyle bir manzara düşünün: Pembe ve beyaz çiçekleriyle tüm badem ağaçları açmış, insanlara gülümseyen bir dağ. Hıdırlığa çıkıp ovaya bakın, rengârenk afyon tarlalarını göreceksiniz. Eflatun, mor, kırmızı kocaman açmış afyon tarlalarını. İnsanın ruhu şenlenir, değil mi? Bizim de gençken bu dağa tırmandığımızda hep ruhumuz şenlenirdi. (s.121)
Bugün Afyon Belediyesi, “termalin, zaferin, mermerin başkenti” gibi bir yakıştırma ile Afyon reklamı yapmakta. Hıdırlık artık rengârenk tarlalara değil, betona bakıyor. Hıdırlık belediye web sitesinde “şehir merkezinin tek yeşil tepesi” olarak adlandırılmış. Belediye buraya “Hıdırlık Türk Dünyası Parkı” açmış. Kentin çok kültürlü geçmişinin ne önemi var ki?
Keskin’in satırlarından yola çıkarak sormak gerekiyor. Yeşili, çok kültürlü geçmişi, halkların kardeşliğini yok sayan beton kafalar çocuklara iyi ve güzel bir yaşam sunabilir mi?

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat

Metal tokat

Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
12 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et