09 Nisan 2015 01:00

Kim ve ne için nükleer enerji? (1)

Kim ve ne için nükleer enerji? (1)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Güneş, jeotermal, rüzgar (RES), su (HES) ve kömür (Termik Santral) gibi enerji kaynakları konusunda gerekli araştırmalar yapılıp bilimsel bilgiye dayalı raporlar yazılmadan gündeme atom bombası gibi Nükleer Santral ihaleleri ve kararları düştü! Güneş, jeotermal ve rüzgar enerji santralleri dışında kalanlar -HES ve Termik Santraller– da insan sağlığını tehdit eden ve doğayı tahrip eden kirli ve öldürücü kaynaklardır. Madem hem sağlığımız ve hem de doğal yaşam tehdit altındadır o zaman Nükleer Enerji Santrallerinin (NES) kim ve ne için olduğunu sormak en doğal hakkımız olmalıdır.
NES’de yakıt olarak radyoaktif maddeler kullanılır (genellikle Uranyum-235). Uranyumun yakıt çubuğu haline getirilmesi ve NES’in kalbine yerleştirilmesi de ayrı ve önemli bir süreçtir. NES’de uranyumun üzerine gönderilen nötronlar (yüksüz ve görece ağır parçacıklar) yoluyla fisyon (bölünme) denilen zincirleme süreç başlar. Her bölünmede müthiş miktarda enerji açığa çıkar. Bölünmelerin milyonlarca olduğunu düşünürseniz açığa çıkan enerjinin miktarı hakkında kabaca tahminde bulunabilirsiniz: 1.3 milyon kilogram kömürü yaktığımızda çıkan enerji ile 1 kilogram uranyumun fisyon yoluyla verdiği enerji yaklaşık olarak aynıdır. Bu tepkimelerde (reaksiyon) çok sayıda nötron da serbest kalır. Bu nötronlar ağır su ve özel yapılmış reaktör dış duvarı yardımıyla yavaşlatılır. NES’de bu enerji devasa miktarda suyu ısıtma ve buharlaştırmada kullanılır. Elde edilen buhar türbine gönderilerek diğer santrallerdeki gibi elektrik enerjisinin elde edilmesi aşamasına geçilir.
NES’ler birinci sınıf işçilik ve birinci sınıf malzeme gerektirir. Nükleer atıklar ayrıca önemli bir sorundur. Zincirleme tepkime hâlâ devam ettiğinden bu atıkların özel koşullar altında saklanması gerekmektedir. Bu işlem pahalı olduğundan atıklar genellikle geri bıraktırılmış ülkelerin karasularına ve/veya sahillerine variller içinde terkedilir. Böylece atıklar yoksul ülkelere havale edilmiş olur!
Bu noktada hemen Çernobil ve Fukuşima NES’de meydana gelen kazalar sonucu yaşanan radyoaktif sızıntıları hatırlamalıyız. Bu sızıntılar canlı yaşamı birinci derecede ve uzun bir zaman süresince olumsuz yönde etkilemiştir/etkilemeye devam etmektedir.
Bu ve benzeri kazalardan ötürü dünya ölçeğinde nükleer karşıtı bir güçlü kamuoyu oluşmuş durumdadır. Yeni santraller yapılamayınca bu kez toplumsal muhalefeti etkisiz hale getirilmiş ülkelerde yapılması gündeme gelmiştir. “İç güvenlik paketi”nin yasalaşmasının hemen ardından kararın çıkması sürpriz mi sizce? Muhalefeti bastır santrali kur ki ‘büyük’ devletlerin elinde kalan santraller kullanıma alınsın ve aracılar da büyük paralar kazansın!
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre Sinop ve Akkuyu NES’lerinin yaklaşık maliyeti 20+20=40 milyar dolardır: Yani yaklaşık 100 milyar TL! Dudak uçuklatan bir tutar gerçekten.
“Son 10 yıl içinde Almanya’da yenilenebilir enerji kaynakları sahasında 340 bin yeni iş yaratıldı. Nükleer santraller ise yalnızca yaklaşık 30 bin kişiye istihdam sağlıyor” (Greenpeace). Almanya ile Türkiye’nin yenilenebilir (temiz) enerji potansiyelini karşılaştırırsak çok ama çok şaşırtıcı gerçeklerle karşılaşırız: Güneşli gün sayısı, rüzgar ve jeotermal kaynak açısından Türkiye büyük bir potansiyele sahiptir. Temiz kaynaklarla işsizliğin çok yoğun olduğu ülkemizde ekonomik yoldan elektrik enerjisi üretebiliyorsak 100 milyar lirayı neden sağlığımızı ve doğayı öldüren NES’lere yatırıyoruz o halde?
Elektrik Mühendisleri Odası, duyarlı bilim insanları, durumun vehametini bilen köşe yazarlarının öneri ve uyarılarına kulak tıkayan zihniyetin temsilcileri ne yazık ki potansiyel sızıntı ve ölüm kaynaklarını 100 milyar lira ödeyerek satın almakta tereddüt etmiyorlar. O kadar zengin miyiz? Neden?
Seçim çalışmalarında ve toplumsal eylem planlarında özel bir yer tutması gereken bu güncel ve yaşamsal öneme sahip konuyu yazmaya devam edeceğim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa