14 Nisan 2015 00:32

Moskova ve Kahire hattında Suriye diplomasisi

Moskova ve Kahire hattında Suriye diplomasisi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Suriye sorunu iki başkentteki toplantılarda ele alınıyor: Moskova ve Kahire. Moskova’daki toplantının yapılacağı geçen aralık ayında Rusya tarafından ilan edilmiş ve 14 Ocak’taki Cenevre’deki ziyaretinde ABD Dışişleri Bakanı Kerry toplantıya başarılar dilemişti. 22 Ocak’ta 100’e yakın muhalefet temsilcisi Kahire’de bir araya gelmişti. Böylece İstanbul merkezli Suriye Ulusal Koalisyonuna (SUK) karşı Esad’la müzakereye oturabilecek ve Cenevre sürecini tekrar diriltebilecek yeni bir yapı yaratılıyor. Bu alternatif güçler SUK’un Türkiye güdümünde ve Müslüman Kardeşler çizgisindeki lideri Halid Hoca’ya alternatif bir yapı oluşturmuş ve hem ABD hem de Rusya’dan çalışmaları için onay almış durumdalar. 26 Şubat’ta Paris’te buluşan SUK ve Demokratik Değişim İçin Ulusal Koordinasyon Kurulu Birleşmiş Milletler kararları ve 30 Haziran 2012 Cenevre Bildirgesi üzerinde uzlaştıklarını ve Berlin’de ikinci bir toplantı yapacaklarını ilan etmişlerdi (Carnegie Endowment, 31.03.2015). Toplantıya hazırlık olarak 18 Mart’ta bir araya gelen Alman Dışişleri Bakanı Steinmeier ve SUK Lideri Hoca’nın görüşmesindeki olumlu havaya rağmen, ABD ve Almanya’nın görüş ayrılığının bu girişime damgasını vurduğu Suudi destekli basına yansıdı. ABD Suriye’de çözümün Esad’ın gitmesinden geçtiğini vurgulamasına rağmen Almanya Esad’ın masada olmasının bir gereklilik olduğunu savunuyor (Al Arabiya, 19.03.2015). Bu bağlamda Moskova ve Kahire görüşmelerinin Almanya’nın arabuluculuk girişimi öncesindeki manevralar olduğunu tespit edelim. Almanya Minsk’te olduğu gibi Suriye’de de Batı ittifakının Rusya’yla diplomasisini yürüten bir Avrupa lideri haline gelmiş durumda. Moskova II toplantısında Demokratik Değişim İçin Ulusal Koordinasyon Kurulu içindeki Haysam Manna liderliğindeki grup Paris’te Manna karşıtı bir grubun gizlice SUK’la görüşmesi üzerine yollarını ayırmıştı. Manna Nasırcı Hasan Abdülazim liderliğindeki Demokratik Değişim İçin Ulusal Koordinasyon Kuruluna karşı Kahire’deki diplomasiyi kullanmak niyetinde (Carnegie Endowment, 31.03.2015).
Manna’nın liderliğini yaptığı ve mayısta Mısır’da toplanacak Ulusal Suriye Demokratik Konferansı (USDK) ise Middle East Institute’ten Geoffrey Aronson’dan belirttiği gibi Kahire’nin Suriye muhalefetinin başkenti olarak İstanbul’un yerine geçme girişiminin ifadesi (The Middle East Institute, 31.01.2015). Müslüman Kardeşler’i dışlamak için daha uygun bir başkent seçilemezdi sanırım. Bu yeni gelişmenin ilk işareti 17 Aralık 2014’te Esad’ın yeğeni Emad El-Esad’ın Lazkiye’deki Bilim, Teknoloji ve Deniz Nakliyatı Arap Akademisi görevlisi olarak Mısır donanmasının davetlisi olarak Kahire’ye gerçekleştirdiği ziyaretle verilmişti. Bu ziyaret Suriye’deki ayaklanmadan bu yana Suriye rejiminin üst düzey bir temsilcisinin Mısır’a gerçekleştirdiği ve kamuoyuna ilan edilen ilk ziyaret olma özelliğini taşıyor (The Washington Institue, 12.01.2015). Ancak Kahire’deki mayanın tutması için Moskova’ya bahar gelmesini beklemek gerekecek. Moskova zirvesine katılan PYD Lideri Salih Müslim’in açıklamalarına göre görüşmelerde Esad yönetimi diğer muhalif grupları Kürtlere karşı kışkırtarak muhalefeti bölmeye çalışmış. Lakin Kürt karşıtlığı üzerinden Arap milliyetçiliğini yelleyip, kendi liderliğini muhalefete kabul ettirmek Şam’a kısmet olmamış. Müslim’e göre “Muhalefetin burada yakaladığı ortak dil, Suriye rejiminin anlaşmamak için getirdiği bahanelerden biri olan ‘Muhalefetin çok başlı olması’ savunmasını” elinden almış (BestaNûçe, 10.04.2015). Yani Esad yönetiminin milliyetçi manevralarına rağmen muhalifler bir arada durmayı başarmışlar. Müslim görüşmelerin ilerleyebilmesi için artık topun Esad’da olduğunu ve Rusya’nın Esad’a baskı yapması gerektiğini açıkladı. Esad’ın Arap milliyetçiliğini beslemek için, hâlâ Suriye ordusunu kendisinin Birinci Sahra Ordusu saydığından savaş planlarında Birinci Sahra Ordusu kelimesini kullanmayan Mısır’a başvuracağına hiç kuşku yok (The Washington Institue, 12.01.2015). Mısır’ın başı çekeceği ve Rusya ve İran’ın desteklediği bir Arap milliyetçiliği cephesi ise Suudi Arabistan için ciddi bir rahatsızlık yaratacaktır.
Kahire’deki toplantının yapılacağını Mısır Cumhurbaşkanı El-Sisi Arap Birliğinin Yemen’e müdahale kararı aldığı 29 Mart’taki Şarm el-Şeyh zirvesinde kamuoyuna duyurmuştu. Associated Press Kahire Muhabiri Sarah el-Deeb’in altını çizdiği gibi, Mısır’la Suudi Arabistan arasında uzlaşılan ve Şarm el-Şeyh zirvesinde ilan edilen bölgesel çatışmalara müdahale konsepti henüz Yemen’den başka bir alanda uygulanabilir değil. Mısır ve Suudiler’in farklılıkları Libya ve Suriye’de ortaya çıkıyor. Zirvede Suudi Kralı Salman Erdoğan’a benzer bir şekilde “Önce Esad gidecek” diye ısrar ederken, el-Sisi önceliğinin silahlı Selefiler olduğunu açıkça belirtti. Mısır’ın tavrı silahlı Selefilere karşı Esad rejiminin ayakta tutulması ve muhaliflerle müzakere masasına dahil edilmesini şart koşuyor. Mısır ve Suudi Arabistan arasındaki bu gerilim zirvenin son gününde el-Sisi’nin şubatta Mısır ziyaretinde sıcak bir şekilde ağırlanan Rusya Cumhurbaşkanı Putin’in mektubunu okutmasıyla patlayıverdi. Suudi Dışişleri Bakanı Saud el-Faysal söz alarak Esad’a silah satan Rusya’nın Suriye’deki sefaletin sorumlularından olduğunu iddia etti. El-Sisi el-Faysal’ın yorumlarına teşekkür edip, kapanış konuşmasına geçse de gereken cevap Suudi Arabistan ve Katar’ı Suriye halkını katledenlere finanse etmekle suçlayan devlet güdümündeki Mısır medyasından geldi (Washington Post, 30.03.2015). Bu karışık diplomasiyi çözümlemeye devam edeceğim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa