14 Nisan 2015

Bu dava hepimizin!

DİĞER YAZILARI

Dün Soma katliamının ilk davası Akhisar’da görüldü. Failler mahkemeye getirilmediği gibi avukatları da “can güvenliği” bahanesiyle salonu terk etti.
Korkuyorlar. Çünkü ne yaptıklarını, nasıl yaptıklarını biliyorlar.
Dava yarına (15 Nisan), tutuklu sanıkların mahkemeye getirilmesi kararıyla ertelendi.
Dünkü duruşma ve duruşma öncesinden başlayan baskı ve yıldırma politikaları da gösteriyor ki, iktidar koalisyonu bu davanın taraflarındandır.
İktidarın verimlilik adı altında madencilere 18. yüzyıl çalışma koşullarını reva gören ve ölümlerini fıtrat sayan yaklaşımı karşısında bu davanın seyrini belirleyecek iş cinayetlerine ve meslek hastalıklarına karşı yürütülecek birleşik mücadeledir.
***
Bu dava hepimizindir. Çünkü ölen sadece(!) 301 Soma madencisi değildir, 2014 yılında iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçi sayısı 1886 olmuştur.
Mevcut üretim; güvencesiz, sendikasız, kontrolsüz, kaçak ve taşeron sistemine dayalı olarak sürdükçe iş cinayetleri işçi sınıfı ve emekçilerin “fıtratı” olmaya devam edecektir.
Bu dava hepimizindir. Çünkü bundan önce görülen davaların bir çoğu (Torunlar, OSTİM İvedik, Marmara Park, Davutpaşa gibi) ya bir şekilde kapatılmış (kan parasıyla) ya da işverenin “kusurlu davranışı” olarak yorumlanmıştır.
Oysa Soma ve öncesi ve sonrasındaki iş cinayetleri sistematiktir. Bu cinayetlerin sistematiği kapitalist üretimin en güvencesiz halidir. Taşerona karşı herkese iş güvencesi mücadelesi bunun için önemlidir.
Soma davası bu talebin en geniş işçi ve emekçi kesimleriyle tartışılması için de önemli bir olaydır.
Nasıl ki Soma davasından çıkacak adalet birleşik mücadelenin seyrine bağlıysa, önümüzdeki 1 Mayıs ve seçim süreci tartışmaları içerisinde de genişleyen işçi sınıfının gündelik politika içerisindeki dönüştürücü gücünün açığa çıkartılması ve bunun olanaklarının her vesileyle tartışılması/tartıştırılması önemlidir.
İşçi sınıfının Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü 1 Mayıs yaklaşmakta, ancak başta konfederasyonlar olmak üzere toplum genelinde taşerona, iş cinayetlerine, meslek hastalıklarına karşı mücadelenin olanakları yerine miting alanı tartışmaları yapılmakta ya da yapılmak istenmektedir.
İşçi sınıfının alan histerisine karnı yeterince doymuştur. Sınıftan yana tavır alma cesareti gösterecek sendikaların bu 1 Mayıs’ı ruhuna yakışır biçimde örgütlemek, tarihsel sorumluluklarıdır.
Birleşik mücadelenin genişlemesi açısından sadece iş cinayetleri değil, meslek hastalıklarının da tartışılması önemlidir. ILO rakamlarına göre ülkemizde yılda 350 bin işçi ve emekçi meslek hastalığına yakalanmaktadır. Meslek hastalığına yakalanan işçi ve emekçiler daha kötü işlerde ve daha düşük ücretlerle çalışmaya zorlanmakta, güvenceli işler yerine taşeron güvencesizliğine mahkum bırakılmaktadırlar. Ülkemizde meslek hastalığı işçinin sorumluluğuna atılmakta, meslek hastalığını ortaya çıkartan çalışma koşulları göz ardı edilmektedir.
Öncelikle “Meslek Hastalığı Vardır!” demek gerekmektedir. Esnaf hastanelerinin kapatıldığı, iş kazalarının bile işçinin “dikkatsizliğine” bağlandığı, hastalıkların tanı sürecinde iş bağlantısının tanımlanmadığı düşünüldüğünde mücadele yolu uzundur.
Bu uzun yol; Soma davasında taraf olarak, 1 Mayıs’ı Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü olarak örgütleyerek ve genel seçimlerde barajları yıkarak aşılacaktır.

Evrensel'i Takip Et