Seçim değil geçim
Son iki haftada ekonomik durumun siyasal davranışlar ve politika üzerindeki etkisi üst seviyeye çıktı. İktidar koalisyonu, “2023 hedeflerine bizimle ulaşın” havasındayken, ana muhalefet partisi CHP de seçim beyannamesini ağırlıklı olarak ekonomi politikalarına/vaatlerine ayırdı. Vaatler diyorum çünkü CHP’nin seçim politikasında sıraladığı ekonomik hedefler, üretim ilişkilerinin bütününü değiştirmeyi değil, mevcut üretim ilişkilerinde dezavantajlı konumda olanlara –AKP iktidarında olduğu gibi- çeşitli takviye önlemlerini içermektedir. Bu tip “iyileştirmeler” sadece eşitsizlik yaratan üretim ilişkilerin “sürdürülebilirliğini” garanti altına almaktadır. Defalarca yazdım, herkes yazıyor ama tek bir örnek verip bu konuyu geçelim: Siz aile sigortası ya da aile yardımı diye bir transfer harcaması yapıp bunu da “evin kadınına” vereceğim derseniz, yoksulluğu yaratan işsizlik ya da kötü çalışma ve ücret koşullarındaki işleri ortadan kaldırmış olmazsınız, sadece düşenin ölmesini engellersiniz. Bu yardımı “evin kadınına” verdiğinizde de mevcut iktidardan daha az cinsiyet ayırımcı olmazsınız. Çünkü mevcut aile yapısının devamını ve o aile yapısı içerisinde kadına biçilen “dişi kuş” kutsallığını sürdürürsünüz. Bu kutsallık içerisinde kadının yanındaki erkekler gibi her istediği işte çalışma ya da çalıştığı iş yerinde yanındaki erkekler kadar ücret alma hakkı yoktur. Kadın işgücünün yüzde 70’inin eve kapatıldığı bir ülkede kadına verilecek “harçlık” onu toplumsal cendereden çıkartmaz.
Neyse seçim yaklaştıkça bu meseleleri daha da fazla tartışacağız. Zaten esas olan siyasi partilerin seçim beyannamelerine yansıyan vaatleri değil, gündelik yaşamda bunların nasıl karşılık bulduğudur. Taşeronu kaldıracağım deyip, kendi belediyende taşerondan beslenmemektir mesela. Bunların çözümü de –dün olduğu gibi bugün de- sandık değil, mücadele alanıdır. Hak verilen değil, alınan bir şeydir. Tarih bunun örnekleri ile doludur. İşte bunun için “her yer 1 Mayıs alanı” diyoruz.
***
Gelelim haftanın ekonomik görüntüsüne. Bu görüntü önemli çünkü bu hafta açıklanacak ekonomik veriler ve Merkez Bankası Para Piyasası Kurulu’nun (PPK) faiz oranı ile ilgili kararı ekonominin içerisinde bulunduğu görünümü yansıtacak nitelikte. PPK’nın yarın açıklayacağı faiz oranı Merkez Bankası’nın dolar kurundaki rekor artış seviyesi ve ekonomik durgunluğu mu yoksa meseleyi iktidar gözünde ‘tatlıya bağlamayı’ mı dikkate alacağını gösterecek. Kuruldan faiz artırımı yerine dolaylı para politikası araçlarından sıkılaştırma bekleyebiliriz.
Bu hafta ilk veri yarın açıklanacak nisan ayına ait Tüketici Güven Endeksi. Tüketici Güven Endeksi mart ayında bir önceki aya göre yüzde 5.4 azalarak 64,39 olmuştu. Bu değer, 2009’dan (kriz sonrası) bu yana gerçekleşen en düşük düzey. Gerilemenin bu ayda da devamı, başta stoklarda artış ve üretimde daralmanın habercisi.
Cuma günü de İş Güven Endeksi ile Kapasite Kullanım Oranları açıklanacak. Her ikisinde de geçen ay düşüş vardı. Bunlar makroekonomik durumu yani ekonominin genel halini en net yansıtan veriler. İş Güven Endeksi geçen yıl bu zamanlar 113 seviyesindeyken şimdi 103 seviyesine kadar geriledi. Kapasite Kullanım Oranı da yüzde 72.4 düzeyiyle kriz sonrasının en düşük değerlerinde. Şiddetli biçimde yükselen işsizliğin gerisinde de bu veri önem taşıyor. Her iki verideki olası aşağı yönlü hareketler, seçime ekonomik çöküntüyle girmekte olduğumuz gerçeğini öne çıkartacaktır.
***
Netice itibarıyla bugün iktidar koalisyonundan muhalefet partilerine kadar, siyasal yelpazenin her bir unsuru ekonomideki tıkanmayı bilmekte ve çözüm olarak kendisini önermektedir.
Oysa mevcut ekonomik çöküntüden kurtulmanın yolu, onu ayağa kaldıracak geçici önlemler değil, geniş halk kesimlerinin ortak çıkarlarını yükseltecek yeni bir ekonomik ilişkiler bütünüdür. Bunun için öncelikli olarak işçi ve emekçilerin kendi “ekonomik” ve tabii ki siyasal taleplerini tartışmaları ve bu talepler üzerinden kendi programını çıkartmaları önemlidir. Yaklaşan 1 Mayıs’ı da seçim tartışmalarını da bu eksende ele almak gerekiyor. Halkın geneli için ekonomik gerçeklik seçim değil, geçim meselesidir!
Evrensel'i Takip Et