Futbolun 'ileri demokrasi' ile sınavı

Memlekette hukuk her gün bir kez daha katlediliyor. Hükümet sözcüleri Anayasanın fiilen askıda olduğunu konuşmalarında sürekli vurguluyorlar. 1 Mayıs göstericilerini, muhalifleri, protestocuları cezalandırmak, gözdağı vermek için yasalara olmadık yorumlar getiren “adalet görevlileri”, söz konusu devlet kurumları ve siyasal iktidarı denetlemek olunca ya susuyor ya da var olan “hukuksuzluğu” meşrulaştırmak için gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlar. “İleri demokrasinin” hüküm sürdüğü memlekette “adaletin ruhuna el fatiha” denilince, futbolun bundan azade kaldığını söyleyebilir miyiz?
Sezon başından beri “passolig” uygulamasının hukuksuzluğunu bütün yönleriyle yansıttık. Taraftar Hakları Derneğinin açtığı dava sonrasında mahkeme uygulamanın Anayasa’ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu söyleyerek, konuyu Anayasa Mahkemesine gönderdi. Ancak, yürütmeyi durdurma kararı vermedi. Böyle olunca ne oldu? Bu haksız, hukuksuz uygulama sezon boyunca uygulandı. Anayasa Mahkemesi kararını sezon bittikten sonra verecek, “passolig” iptal edilse bile bu sezon boş tribün görüntüleri ve en düşük seyirci ortalamasıyla tarihteki yerini almış olacak.
İşin daha ilginç bir tarafı var. Passolig uygulamasının getirilme amacı neydi? Tribünlerde “şiddeti”, kötü ve küfürlü tezahüratı engellemek değil miydi? Bu uygulamayla “şiddet” uygulayan, kötü ve küfürlü tezahürat yapan taraftar tribünden hemen ayıklanmayacak mıydı? Şimdi açın TFF’nin resmi sayfasını sezon başından beri PFDK’nin kötü ve küfürlü tezahüratlar nedeniyle takımlara verdiği milyonlarca liralık cezaları hesaplamaya çalışın. En son bu hafta Fenerbahçe, Karabükspor, Trabzonspor ve Kayseri Erciyesspor kötü ve çirkin tezahürattan yine PFDK’ye sevk edildiler. Soru ortada hem passolig uygulamasını dayatacaksın, hem kötü tezahürat yapanları bu uygulamayla ayıklayacağını söyleyeceksin hem de takımlara milyonlarca liralık ceza keseceksin, hukuk bunun neresinde?
“Adaletin ruhuna el fatiha” denildiği anda hukuksuzluk her olayda karşınıza çıkıyor.
İşte Fenerbahçe stadının hemen yanındaki Kenan Evren Lisesi arazisinin Fenerbahçe Kulübüne devredilmesi konusunda yine bir “adalet skandalıyla” karşı karşıya kalındı. Anayasanın “rafa kaldırıldığının” sürekli zikredildiği bir ortamda, “devlet dolandırıcılık yapar mı?” diye saf saf soruyordu bu hafta birçok futbolsever. Peki, ne olmuştu? Kenan Evren Lisesinin arazisinin kulübe 50 yıllığına kiralanmasını isteyen Fenerbahçe, 2002 yılında, devlet ile bir protokol imzalar. Protokole göre okulun aynısından bir tane yapılması istenir kulüpten. İstenen okul yapılır. Devlet 2 okul, 1 spor salonu daha yapılmasını ister onlar da yapılır. Aradan 12 yıl geçmiş ve milyonlarca lira harcanmıştır. Protokolün gereğini yerine getirmesi için Milli Eğitim Bakanlığına giden Fenerbahçe yönetimine protokolün artık geçerli olmadığı iletilir. Şimdi bu eyleme “dolandırıcılıktan” başka bir şey diyebilir miyiz?
Hukuk bunun neresinde diye yine sorabiliriz de daha vahimi uğranılan haksızlığı giderecek, başvurabileceğiniz bir merciin olmaması.
Fenerbahçe’den devam edelim.
4 Nisan günü Rize deplasmanından dönerken ateş açılması sonucunda büyük felaketin eşiğinden dönen Fenerbahçe futbol takımı failler bulununcaya kadar maçlara çıkmama kararı almıştı. İsmail Kartal’ın bu hafta söylediği “Hiçbir futbolcu otobüste cam kenarına oturmak istemiyor artık” cümlesi bile yaşanılan travmanın büyüklüğünü gösteriyor. “Taştır o taştır” diyen devlet görevlileri, mermilerin ortaya çıkması sonucunda failleri yakalayacaklarını ilan ettiler. Devletin en tepesi bizzat ben takip edeceğim dedi. Aradan 33 gün geçti fail ya da failler var mı? Olay tamamen unutulmaya bırakıldı.
Bu kadar “hukuksuz” ve “adaletsiz” bir ortamda passolig sponsorluğundaki gazeteci sıfatlı medya “pazarlamacıları” ise bize ne kadar güzel bir lig geçtiğini anlatıyorlar. Sizin anlayacağınız bu tiyatronun bitmesi için 5 maç daha sabredeceğiz. Memleket futbolunun “ileri demokrasi” ile imtihanı ise umarız 8 Haziran sabahı sona erecek. “On’dan sonrasını” hep birlikte göreceğiz.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et