10 Mayıs 2015 01:00

Zeynep ile Eren'in kitapları

Zeynep ile Eren'in kitapları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu yazının başlığını bir türlü bulamadım. İki genç kadının kitaplarından söz edecektim. İkisi  de arkadaş çocuklarıydı. Ama kamuoyunda simgesel bir yanları vardı.
Çocukluklarını biliyordum. Onları annesinin yanında, “büyüklerin” konuşmalarından sıkılan, ancak kapı önündeki “çocukların” arasına katılmaktan da alıkoyan o misafirlik duygusunu yazmak isterdim. O duyguyu  belirtecek bir söz bulmak. Başaramadım. En güzel  ipucu adlarıydı: Zeynep Altıok Akatlı (1968) ve Eren Aysan (1976). İkisinin de doğum yeri Ankara. Babalarının ölmeye başladığı şehir ise Sivas.  
Metin Altıok kızı Zeynep’e şu dizeleri bırakmıştı miras diye : “Ben bunca yıl/ Bunca insan tanıdım /
Yüreği zehir dolu; /Yine de insanlardan /Kesmedim umudu. /İnsan dedim /Yekindim; /Paylaştım varı yoğu.”
Behçet Aysan dostlarına Eran’i şöyle anlatmıştı: “çocuğum da büyüyor benim gibi/bir bahar dalıyla öpüşerek ilk/ayrılığın burcunda/ ve/ acının/kundağında/o.”
Füsun Akatlı ise hem öğrencilerine hem  gençlere aydın olarak yaşamanın koşullarını fısıldamıştı kitabının adıyla “acıyla, sevgiyle, kahramanca”.
2008 yılından beri Metin Altıok  Şiir Ödülü’nü düzenleyen, onun için 2003 yılında Gölgesi Yıldız Dolu armağan kitabını hazırlayan, 2011’de portre ve denemelerini Yıldız İzi (Doğan Kitap) adıyla yayımlayan  Zeynep Altıok Akatlı’nın  Acısı Bende Kalsın’ı bu günlerde  Kırmızı Kedi Yayınevi yayınları arasında yer aldı.  Satır altı çizmeye meraklıysanız bu yılın başlarında yayımlanmış şu satırları mutlaka saptayacaksınız:
 “Aydınlanma karşıtı kara akıl, özel ve özerk sanatın yaşama alanlarını da yok ediyor, yandaşlarına sübjektif kriterlerle usulsüz ve haksız kazanç sağlarken muhaliflere yaşama alanı tanımıyor. Heykelleri put olarak görenler, kentlerimizi estetikten ve geçmişimizden yoksun bırakıyor. Kitapları yasaklıyor, yazarları , gazetecileri, sanatçıları tutukluyor, ötekileştiriyor, hedef gösteriyor, hukuka müdahale ederek yargılıyor. Onaylamadığı yayınları yasaklıyor, toplatıyor. Devletin kendi tanımladığı sanat , iktidarın siyasi ve din odaklı baskıcı ideolojisi yaygınlaştırarak  genç beyinleri uyuşturacak içeriklerden oluşuyor”.
Vesikalık Fotoğraf adlı kitabıyla 2008 Cemal Süreya  Şiir Ödülü’nü alan Eren Aysan’ın  Gece Uyurken adlı romanı (Can Yayınları) bu yılın Yunus Nadi Roman Ödülü’nü almış. Romanın kahramanı Gazel’in babası da şair ve bir suikast  sonucu öldürülmüş. Eve glen polis annesine bu cinayetin bir aşk cinayeti olup olmayacağını sormuş hemen. Her halde bu sorunun Uğur Mumcu’nun karısı Güldal Mumcu’ya soruluşunu anımsarsınız. Eren Aysan da “Bu dünyaya bu kadar kötülüğü hak edecek hiçbir şey yapmayanların” öyküsünü anlatıyor. Kırıla kırıla kırılmayacak bir çelik çekirdek olanların öyküsünü. Romandan  Gazel’e yazılmış bir mektupla özetleyelim:  
“Canım kardeşim, kendine iyi bak. (...) önce dinlen. Dediğim gibi uyu. Uyanınca dünyayı değiştirecek enerjiyi yeniden bulacağız. Çok acı çektik. Filistin’de Türkiye’de Arjantin’de. .. Daha da çekmeye devam edeceğiz. Ama önce soluklanmamız gerek. Yeniden sokaklarda özgürlüğümüzü istemek için. İnsanların eşit olduğu bir dünya kurabilmek için.”
Eren ile Zeynep , onlara hak etmedikleri acıları tattıran bir dünyaya “Madem hayattayız, hayatı güzelleştirmemiz için çalışmamız lazım” diyerek karşı koyuyorlar.  Ben bu öğüdü bir görev sayıyorum. Siz ne dersiniz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa