Eduardo Galeano
Okurlarım bilir. Uruguaylı Yazar Galeano’nun hayranlarından biriyim. Yazılarımın pek çoğunda onun yapıtlarından alıntılar yer alır. Nisan ayı içinde sessizce gidiverdi aramızdan. Aynı tarihte yaşamanı yitiren Alman Yazar Günter Grass gibi… Ortak yanları vardı. Barışı, insan hak ve özgürlüklerini savunan bilge kişilerdi. Totaliter rejimlerin amansız muhalifleriydi ikisi de. Aktivisttiler. Hiç bir baskı, tehdit düşündüklerini açıklamaktan, yazmaktan, konuşmaktan alıkoyamadı onları. Ölümleri insanlık adına yeri kolay doldurulamayacak bir boşluk bırakmıştır… Yeni dünya düzeninde kolayca satın alınabilen yazar taifesinin çokluğunu gördükçe onların değerleri daha da büyüyor gözümüzde.
Şimdi yazının ana konusuna, Galeano’ya dönelim, yaşam öyküsüne kısaca göz atalım. Gençliğinde bir futbol tutkunudur Galeano. İyi bir futbolcu olma hayali kurar. Sonraki yıllarda kaleme aldığı “Güneşte ve Gölgede Futbol” çalışması futbol üzerine yazılmış bir başyapıt sayılır. Oysa koşullar onu gazeteci olmaya iter. Galeano kendisini yetiştirmiş donanımlı bir gençtir artık. Başkent Montevideo’da 1969 yılında bir gazetenin editörlüğünü üstlenir. Sosyalist kimliği ile yazdığı yazılar dikkati çeker. 1973 yılında askeri dikta Uruguay’a egemen olur ve Galeano tutuklanarak hapse atılır. Hapis sonrası sürgüne gönderilir ama bir yolunu bulup Arjantin’e kaçar. 1976 da Arjantin askeri darbenin eline düşer. Galeano için Güney Amerika tehlikeli olmaya başlamıştır. Bu kez soluğu İspanya’da Barselona kentinde alır. İroni içeren bir üslup kullanarak yerel anekdotlarla süslediği Güney Amerika Tarihini anlattığı ünlü üçlemesi “Ateş Anıları”nı burada yazar. “Güney Amerika’nın Kesik Damarları” adlı çalışması ise kapitalizmin sömürdüğü Latin Amerika ülkelerine ayna tutar. Anımsayacaksınız. Venezuela Önceki Devlet Başkanı Chavez, ilk resmi buluşmalarında ABD başkanı Obama’ya bu kitabı armağan etmişti. Bu olayın ardından Galeano’nun ünü daha da yaygınlaştı ve kitapları çok satarlar arasında yer aldı. Galeano insanların özelde de Güney Amerika halklarının bellek yitimine karşı yazdığını söyler bir söyleşisinde. Yapıtlarında da hak ihlallerine, adaletsizliğe, din sömürüsüne karşı çıkar. Büyük sermaye tekellerinin yazılı ve görsel yayınlarla halkları nasıl gerçeklerden uzak tuttuklarını, haber ve programları nasıl sermayenin çıkarları doğrultusunda sunduklarını belgeleriyle ortaya koyar. “Tersine Dünya –Tepetaklak” adıyla Bülent Kale tarafından dilimize de aktarılan kitabı (Çitlembik Yayınları) kanımca ustanın en önemli çalışmalarından biridir. Ülkesi Uruguay’a ancak yıllar sonra, 1985 de dönebildi Galeano. Ölümüne dek yaşadığı Montevido’da üretmeyi sürdürdü. Türkiye’de de sevilerek okunuyor Galeano’nun eserleri. Can Yayınları, Çitlembik Yayınları, Sel Yayınları seçkin çevirmenlerle okurlarını bu usta yazarla buluşturarak önemli bir yayın hizmeti gerçekleştirdiler. Elbette gazeteci, tarihçi ve çağın önemli düşünürlerinden biri olan Eduardo Galeano’yu bir köşe yazısı çerçevesine sığdırmak zor, Yazıyı yine ustadan bir alıntı ile bitireceğim. Galeano’nun 2012 yılında yayımlanan “Ve Günler Yürümeye Başladı” kitabını İspanyolca aslından Süleyman Doğru çevirmişti. Kitap Sel Yayınları ile okurla buluştu. Bu kitaptan alıntıladığım yazının başlığı “Namus Kirletme”. Okuyalım:
979’un sonlarında, Sovyet güçleri Afganistan’ı işgal etti.
Resmi açıklamaya göre işgalin sebebi ülkeyi modernize etmeye çalışan laik hükümeti savunmaktı.
Ben 1981 yılında bu konuyla ilgilenen Stockholm’deki uluslararası mahkemenin bir üyesiydim.
O oturumların birinde yaşadığım o en önemli anı asla unutmayacağım.
O dönemde Freedom Fighters, yani Özgürlük Savaşçıları, şimdiyse teröristler olarak adlandırılan radikal İslam’ın temsilcisi üst düzey bir dini lider tanık kürsüsündeydi.
İhtiyar şöyle gürlemişti:
-Komünistler kızlarımızın namusunu kirlettiler! Onlara okuma yazma öğrettiler!
Evrensel'i Takip Et