ABD para politikasına dair izlenimler
Fotoğraf: Envato
Sermayeyi, büyüklüğü bir rakamla ifade edilebilen bir “şey” olarak gören yaklaşımlar sermaye birikiminin sınıflar arasındaki bir hakimiyet mücadelesi olduğunu gözden kaçırırlar. Emek gücüyle değeri yaratan işçinin saat kaçta kalkacağını, kaç saat çalışacağını, nerede nasıl yaşayıp, ne yiyip ne içeceğini, kısacası yaşamını nasıl sürdüreceğini sınıf mücadelesi belirler. Bu mücadelenin en önemli ayaklarından biri burjuvazinin çeşitli fraksiyonlarının kendi içlerinde ve aralarında sürdürdükleri rekabettir. Bu rekabet burjuvazinin işçi talepleri karşısında birlik içinde hareket edebileceği temel ekonomik ve siyasi programı belirler. Dünya ekonomisinden en büyük payı alan devletlerin aralarındaki diplomasiyi takip ettiğimizde bu rekabetin ABD tarafından yeniden düzenlenmeye çalışıldığını gözlemliyoruz.
Geçtiğimiz kasım ayında The Economist dergisinin finans ve ekonomi sayfalarındaki yorumda şu tespit yapılıyordu: “Gelişmiş dünyadaki merkez bankaları artık uyumlu bir şekilde hareket etmiyorlar”. Yazara göre Amerikan Merkez Bankası (Fed) 2008 krizi sonrasında uyguladığı parasal genişlemeye son verirken, Japon Merkez Bankasının güçlü bir şekilde parasal genişlemeye başlaması dünya ekonomisinde deflasyon riskini arttırıyordu. Japonya para birimi yenin değerini düşürerek enflasyonu arttırmaya, ithalatın maliyetini yükseltmeye ve Japon ihracat ürünlerinin fiyatını dünya piyasalarında düşürerek daha rekabetçi hale getirmeye çalışıyordu. Japonların bu hamlesi ise Çinli ihracatçıların fiyatları düşürmesine yol açıyor ve doğrudan Amerika’da üretici fiyatlarını aşağıya çekiyordu. Çin ve Amerikan üretici fiyatları endeksinin arasında yüzde 70’lik bir korelasyonun olduğunu vurgulayan the Economist yazarı, üst üste otuz ay devam eden Çin üretici fiyatları endekslerindeki düşüşün 1990’lardan bu yana gerçekleşen en uzun düşüş olduğuna dikkat çekiyordu. Yazara göre eğer Japonya’nın bu politikasına karşısında diğer merkez bankalarının para politikasını gevşetmesi dünya ekonomisi açısından olumlu bir sonuç doğurabilirdi. Ne var ki Fed ve İngiliz Merkez Bankası parasal genişlemeye son verirken, Avrupa’daki merkez bankaları parasal genişlemeye isteksiz yaklaşmaktalardı (The Economist, 08.11.2014).
Türkiye’deki tüm ekonomi aleminin göz kulak kesildiği Fed’in doların faizini ne zaman ve ne kadar arttıracağı sorusunu bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Fed’in faiz attırımını ötelemesindeki en önemli neden diğer merkez bankalarının politikaları nedeniyle ABD’de hedeflenen enflasyon oranının tutturulamamış olması. ABD izlediği para politikasıyla dolar ve Wall Street’in küresel egemenliğini pekiştirmeye çalışırken, Transpasifik Ortaklığı (TPP) ve Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) yoluyla Atlantik’in batı kıyılarından Pasifik’in doğu kıyılarına uzanan muazzam bir bölge yaratmaya girişiyor.
- Türkiye-Suriye ilişkisi 18 Aralık 2024 04:58
- Ortadoğu’da yeni döneme girerken vaziyet 11 Aralık 2024 04:32
- Lindner’in komplosu ve Almanya’da seçimler 27 Kasım 2024 04:40
- Trump'ın zaferi: Enflasyon algısı ve 2008 sonrası aile şirketleri 13 Kasım 2024 04:08
- ABD’de seçimler ve yeni saflaşma 06 Kasım 2024 04:51
- Yeni Yeşil Düzen’in sergüzeşti 30 Ekim 2024 04:35
- Tırmandırarak gerilimi azaltmak 02 Ekim 2024 04:16
- AfD’li sınıf fraksiyonları ve aile/cinsiyet politikaları 11 Eylül 2024 05:03
- Saksonya ve Thüringen'de seçimler 04 Eylül 2024 04:30
- AfD'nin aile politikası 28 Ağustos 2024 04:15
- Thüringen'de nüfus, aile ve siyasi eklemlenme 21 Ağustos 2024 04:39
- Taşra ve siyasi kültür: Doğu Almanya'da seçimlere doğru 14 Ağustos 2024 04:22