Futbolu kurtaracak olan da HDP
Haziran ayı sonunda yapılacak Türkiye Futbol Federasyonu seçimlerine Yıldırım Demirören yeniden aday olacağını açıkladı.
Türkiye futbol kamuoyunun, hepimizin “gözü aydın”.
Bakmayın “Seçimlerde adayım” söylemine, kendisi de 2012’de Federasyon başkanlığına “seçilmediğinin” aslında atandığının farkında.
Sözde devletten ve siyasetten “özerk” federasyonu “özerkmiş” gibi güzel yönettiğini düşünüyor ki şimdi yeniden “atanmaya” hazır olduğu mesajını Ankara’nın “saray mahfillerine” gönderiyor.
“Daha yapacak çok işimiz var” gerekçesiyle “adaylığını” gerekçelendirirken, “yaptıklarının yapacaklarının teminatı” olduğunu da vurguluyor.
Mevcut iktidar için Demirören ve yönetimi “kullanışlı adaylar” olabilir de futbolseverler için durum aynı mı?
Aslında Demirören ve yönetiminin 2012’de Federasyonun başına geçtiğinden beri futbolun geldiği nokta, futbolseverleri, taraftarları bu “adaylıktan” dolayı karamsarlığa itmeye yetiyor da artıyor bile.
Haksızlar mı?
Bir kere lafa geldiği zaman sürekli “özerklikten”, futbolun “marka değerinden” söz eden Demirören yönetimindeki federasyon döneminde futbol tamamen devletin ve mevcut siyasal iktidarın denetimine girdi.
Sadece 2014 yılında futbola kamu kaynaklarından 401 milyon lira aktarıldı.
En azından bildiğimiz ve açıklanan rakam bu.
Özel sektörün hızla kaçtığı futbol alanında, Spor Toto, Ziraat Bankası, PTT, TMSF, TRT bu parayı, halkın vergilerini federasyona aktaran kamu kurumları.
Sadece bu tablo bile federasyonun ve futbolun siyasal iktidara ne denli muhtaç olduğunu gösteriyor.
Bütün kaynaklarını siyasal iktidardan sağlayan bir federasyonun “sarayın” talimatları dışında hareket etmesi mümkün mü?
Peki, bu “talimatları” uygulayan federasyon üç yıllık yönetiminde futbolu hangi noktaya getirdi?
Sanırsınız ki Salazar ya da Franco diktatörlüklerinde olduğu gibi futbol mevcut yönetimi “meşrulaştırma” aracı haline geldi. Memlekette yaşanan bütün olumsuzlukları bıraktık “futbol başarılarını” konuşuyoruz.
Öyle bir becerileri bile yok.
2012’de FİFA milli takımlar sıralamasında 25. sırada olan Türkiye, şu anda 52. sıraya geriledi.
Demirören “ustalarından” öğrendiği manipülasyon taktikleriyle, “Milli takımın kadrosunu ben seçmiyorum ki bunu niye federasyonun başarısızlığı olarak anlatıyorsunuz” diye pişkince soruyor.
Havuz medyasından bir gazeteci de sormuyor ki, “Talimatla milli takımın başına astronomik rakamla getirdiğiniz Fatih Terim’in başarısızlığı neden sizi bağlamıyor?”.
Devam edelim…
Demirören döneminde, “passolig” uygulaması nedeniyle 2014-15 sezonu son yılların en düşük seyirci ortalamasıyla oynandı.
Taraftarlar tribünü terk etti.
Memleket tarihinin belki de en kapsamlı tüketici boykotu gerçekleşti. Tüketici mahkemesi uygulamayı Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı bulup Anayasa Mahkemesine gönderdi. Uygulamanın özellikle “Gezi isyanı” sonrası politikleşen taraftarları tribünden uzaklaştırmak için yapıldığı ortadayken, memleketin “süper lig” seyirci ortalaması İngiltere 3. liginin ortalamasının altına düşmüşken, gelecek dönem “passolig” uygulamasını kupa maçlarına ve daha alt liglere de uygulayacağını söyleyen Yıldırım Demirören, belli ki kendisini aile şirketinden uzak tutan babasını haklı çıkartıyor.
Demirören Holding işlerini yürütsün, Beşiktaş batmış, memleket futbolu batmış ne gam, yeter ki Yıldırım’ın elinde bir oyuncak olsun, Demirören, holdingden uzak dursun.
Şaka değil son iki günlük açıklamalara bakınca siyasal iktidar ile Yıldırım Demirören’in kaderlerinin nerede kesiştiği net olarak gözüküyor.
Bize de bunlarla ilgilenmeyin bak şampiyonluk yarışı üç takımla son haftaya kadar devam ediyor diye bir tiyatro sunuyorlar da o tiyatronun artık iyice biten seyircisini sadece bu topraklarda bulursunuz.
Rezilliğe bakar mısınız? Lig sonunda Avrupa kupalarına gitme hakkı kazanacak takımların önemli bir kısmının aslında Avrupa kriterlerine göre o kupalara gidemeyecek olmasını da yine aynı Demirören açıklıyor.
Uzatamıyorum yer kısıtlı da, belli ki futbolda da gerçek özerklik istiyorsak önce HDP’nin barajı aşması gerekiyor, yoksa Demirören’li “zulüm” günleri devam edecek, biz de sadece konuşmakla yetineceğiz.
Evrensel'i Takip Et