Suriye'de artık her şey açıkça yapılacak!
Önceki gün Antalya’ya gelen ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile görüştü.
Görüşmede, Ukrayna’dan gelen Kerry’nin Davutoğlu ile Ukrayna’daki gelişmeleri de paylaştığı, ama asıl olarak, “eğit-donat” çalışmaları ve son günlerde yeniden iyice ısınan “Suriye’deki gelişmelerin” ele alındığı belirtiliyor.
Görüşmenin ayrıntıları konusunda bir açıklama yok. Ama doğrusunu isterseniz, bunun bir önemi de yok! Çünkü bir zamandan beri Türkiye’nin iç ve dış politikasının başında bir Başbakan yok. Tersine iç politikanın da dış politikanın da, ekonomik politikalarının da başında; “Ben sorumsuzum. Beni sadece vatana ihanetten yargılayabilirsiniz. Bunun için de Meclis kararı gerekir. Yasaymış, Anayasa’ymış, teamülmüş, devlet geleneğiymiş… takmam” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan var!
Çünkü cumhurbaşkanı seçildiğinden beri, adım adım Hükümetin yetkisi dahilindeki bütün işlerde ipi eline aldı.
Son günlerin söylemiyle Hükümet ve aldığı kararlar “yok hükmünde”dir!
Onun içindir ki Kerry, Davutoğlu ile görüşerek aslında hiçbir ilerleme sağlayamaz. Çünkü Dışişleri görevleri çoktan beri Cumhurbaşkanlığında bu amaçla kurulup, kurumsallaştırılan “ilgili paralel birim” üstünden bizzat Cumhurbaşkanına bağlanmıştır. Nitekim Libya’daki Tobruk Hükümetinin(*) Libya yakınlarında bir Türk kuru yük gemisine ateş açması sonrasında ne yapıp ne yapmayacağına dair açıklamaları Erdoğan yapmıştır. Yine son günlerde CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’in, “İki gün içinde Türkiye Suriye’ye girecek” biçimindeki “heyecan uyandıran” açıklaması karşısında da, aslında bu gerçekleşmeyen iddianın arkasındaki gerçeği de Hükümet değil Cumhurbaşkanı söylemiştir.
Cumhurbaşkanı, Fetih Ordusu’nun İdlib ve Cisr eş Şuğur’u ele geçirerek Suriye’nin kuzeyindeki saldırılarını yoğunlaştırıp Şam’ı ve Lazkiye’yi tehdit eder duruma gelişlerini “Suriye’nin dostu ülkelerin Suriye muhalefetine yardımlarına” bağladı. “Eğer bu yardım olmasaydı muhalefet başarılı olamazdı. Bundan sonra da yardımlar devam ettirilmelidir. Aksi halde muhalefet başarılı olamaz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, böylece “İdlib ve Cisr eş Şuğur’a yapılan saldırı Türkiye’nin desteğiyle yapıldı!” diyenleri doğruladı. Çünkü haritaya baktığımızda el Nusra’nın başında ve Müslüman Kardeşler’in içinde bulunduğu Fetih Ordusu’na sadece Türkiye’nin yardım edebileceği açıkça görülmektedir.
Böylece Cumhurbaşkanı Erdoğan, el Kaide’ye bağlı el Nusra ve öteki terörist gruplara yardımlarını sürdürdüğünü itiraf etmiş olmaktadır.
Son günlerde, ABD ile Suudi Arabistan, “Suriye’de Esad’a karşı savaşmayı esas alan şeriatçı terörist gruplara mı yardım edilecek yoksa IŞİD’e karşı mücadele mi desteklenecek?” konusunda ciddi bir tartışmaya girmişler, bu tartışma diplomatik krize yol açacak bir düzeye gelmiştir. Şimdi Erdoğan açıkça el Kaideci ve Müslüman Kardeşçi gruplara destek verdiğini itiraf ederken, “eğit-donat”ın amacı ve pratik hedefleri konusunda da ABD ile sorun yaşanacak bir noktaya gelindiği anlaşılmaktadır.
Davutoğlu ile Kerry, Antalya’da herhalde; “Suriye sorunu” etrafında, Batı’nın ve ABD’nin “Suriye’deki iç savaşa son verme stratejisini” de yeniden masaya koyarak Türkiye’nin bu stratejiyi dikkate almasını istemek için görüşmüştür.
Doğrusu, Cumhurbaşkanının “tek söz sahibi” olmak için attığı adımlara bakınca; Erdoğan’ın, Kerry-Davutoğlu görüşmesinden sadece bir gün önce, el Nusra ve öteki terörist grupların, rejime karşı yürüttükleri saldırılara destek verildiğini açıklaması, Kerry olduğu kadar Davutoğlu’ya da “kırmızı çizgileri” dayatma amaçlı olduğu anlaşılmaktadır. Ki, bu da;
1- AKP Hükümeti’nin ve elbette Cumhurbaşkanının defalarca duvara çarpan ve paramparça olan Suriye politikasında ısrar edileceğini,
2- “Şeriatçı bir Suriye” için savaşan gruplarla ilişkilerin açıkça yürütüleceği bir aşamaya kadar gelindiğini göstermektedir.
Bu itiraf ve gelinen aşamadan geçmişe bakıldığında, MİT TIR’larının da aslında IŞİD ve el Kaideci gruplara yardım için gittiği de kabul edilmiş olmaktadır.
(*) Libya’da biri Tobruk diğeri Bingazi’de olmak üzere iki hükümet var. Tobruk Hükümeti hemen bütün ülkeler tarafından tanınıyor. Bingazi’deki hükümet ise Müslüman Kardeşler’in ve IŞİD başta olmak üzere çeşitli İslamcı terörist grupların oluşturduğu bir hükümet ve Türkiye bu hükümeti tanıyor. Geminin vurulma nedeni, Bingazi’deki hükümete silah, cephane götürdüğü iddiası.
Evrensel'i Takip Et