16 Mayıs 2015 01:00

Soma da öğretemezse artık diyecek bir şey kalmaz!

Soma da öğretemezse artık diyecek bir şey kalmaz!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Soma faciasının üzerinden bir yıl geçti, haysiyetli politika adına, ilgili bakanlar da, kabine de utanmadan yerinde duruyor. Niye durmasın ki, yerin kaç yüz metre altında böyle bir kazanın olması da çok normal, oradaki tüm insanların da “telef” olması da işin doğasında, yani fıtratında olan bir durumdur. Böylesi doğal durumlarda ne hükümet istifa eder, ne de ilgili bakanlar görevi bırakır. Tam tersine, ilgili bakan günler boyu orada kalır, “değerli arkadaşlar” sözcükleri ile başlayan yumuşak ifadelerle durumu idare eder, ama hiç kimse bu adamı ne protesto eder, ne de dışlar.
Siyasilere dersini halk verir. Bu ders, sadece dört yılda bir sandıkta verilmez. Sandıkta verilen ders değil, verilen oylarla siyasilere belirli sürede ülkeyi yönetme yetkisidir. Bu yetki usulsüz kullanılmış ise halkın dönem içinde hesap sorma hakkı vardır. Böylesi hesap sormalar da protestolarla, ilgili bakana arka dönülerek ya da açıklama yaparken tezahürat yapılarak veya toplantılarına gitmeyerek yapılır. Eğer bu tür protestolar yapılmıyorsa, siyasiler niçin rahatlarını bozsun ki!
Aradan bir yıl geçti, ölen emekçilerin mezarları mermerlendi, bir de başlarına lamba koyuldu. Aileler bununla teselli oluyorsa, ne gam! Ama işin asıl yüzü, madenin çıkışına, cenazelerin çıkarıldığı kapıya kadar yürüyerek, ölen madencilerin isimlerini taşıyan koca bir pankartı asmaya çalışanlara, ilahından emir almış özel güvenlikçi kölelerin izin vermeme cüretinde ortaya çıktı. Kameramanlar tartaklandı, insanlara vahşice saldırıldı. Demek para insana neler yaptırıyormuş! Demek kapitalizmde emekçi emekçiye karşı kullanılabiliyormuş, emekçi de bu köleliğe razı oluyormuş! Malum hikaye pek manidardır; ormandaki ağaçlar baltanın sapının kendilerinden olduğunu anladığında ümitsizliğe düşmüşler!
Soma faciası ne ilktir ne de son olacaktır. Kentleri boğan AVM bozuntularının her katını mermerle döşeyen bir sistem, yerin kaç kat altında canı pahasına çalışan insanlara gerekli korumayı tabii ki sağlamayacaktır. Bu da kapitalizmin fıtratındadır. AVM gezgini zadegan takımı tabii ki mermeri hak ediyor, madene inmeye mecbur olan (bırakılan!) çaresiz emekçi ise, bırakın gerekli önlemi, madene inmeye hak kazanmış olmaya şükretmektedir. Tabii ki, bu emekçi madenden çıktıktan sonra, ambulansın kar beyazı sedyesine yatmaya utanır, sıkılır. Çünkü, garibim emekçiye göre bu durum onun hakkı değildir. Bu mantık, bir kendini bilmezin vatandaşı tekmelemesine topluca karşı koyamaz, o da onun haddi değildir! Bu sistem bu kültürü, bu kültür de bu siyasi kadroyu ve yozluğu yaratır. O nedenle, bir yıl geçmiş olmasına rağmen, dişe dokunur bir şey yapılmamış olması da çok doğaldır, o nedenle madencilere mermerden mezar yaptırılması da çok doğaldır, çünkü öldüren onlardı, mezarı yaptıracak olanlar da onlar olacaktı. Göz boyamak sermayenin koruyucusu siyasetçinin görevidir de, göz boyamaya aldanana ne demeli! Maden yerinde o acılar arasında insana tokat atmak da tekmelemek de bu yoz kültürün patlamalarıdır. Her türlü hukuksuzluğu “sandıktan çıktım” safsatası ile geçiştirmeye çalışan siyasiler, sermayenin çıkarı söz konusu olduğunda sandığın sahibi vatandaşa karşı hırs ve nefretini kusabilmektedir.
Bu sistemin en sadık koruyucusu iktidarın yapısını ve amacını anlayalım. Kapitalist iktidarlar halkın değil, sermayenin siyasi örgütüdür. Onlar için halk, iki seçim arasında, özellikle de seçime doğru kandırılarak oyunun alınacağı bir yığındır. Siyasetçinin efendisi sermaye ve emperyalizmdir.
Artık lütfen uyanalım, lütfen! 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa