17 Mayıs 2015

Geriye değil ileri bakarak ilerlemek

Renault’dan sonra TOFAŞ’ın Bursa fabrikalarında işçiler iş bıraktılar. TOFAŞ işçilerinin talepleri de Renault işçileriyle aynı.

Türk Metal-MESS sözleşmesinin hedefi olan diğer işletmelerdeki işçilerin Renault işçilerine destek olarak gelişen eylemlerinin de “İş bırakmaya dönüşmesi” ve Bursa’daki iş bırakmaların “iş kolu genel grevine” (metal genel grevine) dönüşmesi an meselesi!

Bunu fark ettiklerinden olacak Renault patronu pazartesiye kadar, zaten olmayan “üretime ara verdiğini” belirtirken, TOFAŞ yönetimi ise “Süresiz olarak üretimi durdurduğunu” açıkladı. 
Öyle anlaşılıyor ki, otomotivin en büyük patronları OYAK ve Koç Holding, işçilerin taleplerini karşılamak yerine, hafta sonundan yararlanarak işçileri işletmelerden çıkararak, bölmeyi, böylece bu büyük işçi direnişini kırmayı amaçlamaktadır.

Patronların ve Türk Metal yönetiminin işçilerin taleplerini reddetmesinin gerekçesi aynı: “Yapılmış toplusözleşme, süresi bitinceye kadar değiştirilemez. Böyle bir şey yasalara aykırıdır!”
Elbette bunun büyük bir yalan olduğunu söylemek için “alim” olmaya gerek yok. Çok uzağa gitmek de gerekmiyor.

İşçiler de bunu yakından bildiği için bu yalana karşı; “O zaman 2009 yılında ‘Kriz var, işletmeler zor durumda’ gerekçesiyle ERDEMİR ve İSDEMİR’de çalışan 12 bin işçi için sözleşme yenilenmiş ve işçilerin ücretleri  yüzde 35 oranında düşürülmüştü. O zaman nasıl yapıldıysa şimdi de sözleşme yenilenebilir” diyorlar. “Çünkü” diyor işçiler, “Şimdi de ‘biz krizdeyiz’ ve geçinemiyoruz!” 
Uzmanların görüşü de bu doğrultuda. Onlar da “Sözleşme yenilenemez diye bir şey yok. Sözleşmenin her zaman yenilenmesi istenebilir. Bunun Türkiye’de de dünyada da pek çok örneği var” diyorlar.

Sözleşmenin yenilenmesi için “Yasal engel var” diyen patron ve Türk Metal yöneticileri doğruyu söylemiyorlar. Ama burada ilginç olan elbette sendikanın patronla aynı ağızdan konuşması ve bugüne kadar patron ağzıyla konuştukları için işçilerin artık Türk Metal’i terk ettiğini görmemekte ısrar etmeleridir.

“Üretime ara verilmesi”nde amaç, ayağa kalkan işçiyi dağıtıp bireysel çıkış yolları aramaya sevk etmek ve işçiyi işletme dışına sürerek polisle karşı karşıya getirmektir!

Çünkü bilirler ki, bir kez “kılıç çekilmiş”se, kılıç görevini yapmadan kınına girmez! Kılıç görevini yapmadan kına girerse, kılıcı çeken mücadeleyi kaybeder. Bu yüzden de ayağa kalkan işçiyi, taleplerini elde etmeden yeniden üretime döndürebilirlerse, işçileri yenilgiye uğratacaklarını düşünüyorlar. Bu yüzden işçiler geriye bakarak değil, ileriye bakarak, mücadeleyi genişletip tüm iş koluna yayarak kazanabilirler.

Bunu başarmanın ilk şartı da tek bir işçinin işten atılmamasını “kırmızı çizgi” olarak kabul etmeyi sürdürmektir. Bu, bugün işçiler arasındaki en önemli güven ölçütüdür!

Ve dahası bugün artık, Türk Metal’den istifaların düzeyi ele alındığında Renault, TOFAŞ başta olmak üzere başlıca fabrikalarda Türk Metal artık işçilerin büyük çoğunluğunun üye olduğu bir sendika değildir. Bu yüzden bugün bir önemli gelişme de Türk Metal’in artık patronla işçiler adına muhatap olmasının gerçekçi bir yanı kalmamıştır. Bunu Türk Metal de biliyor olmalı ki, kamuoyuna yaptığı son açıklamada Türk Metal yönetimi, “tarafları sakin olmaya” çağırmıştır. Yani artık kendisini “taraf” olmaktan çıkarmış, “arabulucu” konumuna çekilmiştir.

Bu yüzden sendika sorunu artık, metal işçisinin acilen çözmesi gereken (Birleşik Metal’in teklifini de dikkate alarak) ertelenemez bir görev olmuştur.

Evet, Türk Metal, Birleşik Metal ve Çelik-İş üyesi 130 bin işçiyi doğrudan ilgilendiren bir “sözleşme yenileme” mücadelesi var ve Türkiye’nin en önemli iki fabrikasında on bini aşkın işçi iş bırakmış bulunuyor. Türkiye’nin uyanış içindeki yüz binlerce işçisinin gözü de bu mücadelede. Ama her gün birkaç meydanda, her konuda konuşan, partilerin tutumunu açıklayan siyasi parti liderleri, işçilerin bu mücadelesini ve taleplerini görmezden geliyor.

Hadi, AKP ve Erdoğan, TİS’leri “beklenen enflasyon”la, grev yasaklarıyla işlevsizleştirerek patronların arkasındaki güç olduğu için işçilerin başkaldırısını görmezden geliyor. Çünkü başka türlüsü işine gelmez. Ama muhalefet partilerinin, özellikle emekçi talepleri karşısında duyarlılığından şüphe edilemeyecek HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın bu büyük işçi mücadelesini görmezden gelmesi anlaşılır değildir. Umalım ki, bir önceki seçimde çoğunluğu AKP’ye oy veren, sadece sendikal değil siyasi bakımdan da uyanış içindeki on binlerce işçinin bu mücadelesini Demirtaş görür, üstüne düşeni yapar!

Evrensel'i Takip Et