Ara eleman safsatası...
Fotoğraf: Envato
Hem aynı konudan devam hem de aynı konuyu eğitim sistemine bağlayarak hemen hemen hiçbir partinin bildirgesinde olmayan bir bakış açısına yönelik olarak yazmak istiyorum bu hafta. Ama önce birkaç soru: Mesleki ve teknik eğitim neden önemli? Ara eleman dedikleri safsata nedir? İnsan denilen varlık olgunlaşıp mesleğine nasıl ve ne zaman karar verir?
Mesleki ve teknik eğitim önemli çünkü toplumlar yaşamlarını üreterek sürdürürler ve bu üretim için de üretimden sorumlu, üretim süreçlerinde yetkin ve eğitimli insanlara ihtiyaç vardır. Aksi takdirde toplumlar yaşamlarını sürdüremezler. Bundan dolayı, aslında, arası ötesi berisi yok, her alanda herkes üretimin bir ucundan tutacak, üretecek.
Mevcut düzende ara eleman denilen ve bugünlerde yetkili yetkisiz herkesin diline pelesenk olan kavram ise bir safsatadan ibarettir ve en üstte üretim güçlerini elinde bulunduranları, sonra da bunların sahip olduğu ve yetkili yöneticiymiş gibi davranan üst düzey köle memurlarını hiçbir yetkisi olmayan emekçilerden ayırmak için kullanılan bir kavramdır. Bu ara elemanlar arada kaynayıp giderler ve iş cinayetlerinde, pardon kazalarında ölüp giderler ve onların boşalttığı aralık kalan yerlere başka ara elemanlar alınır.
Dolayısıyla mevcut düzende mesleki ve teknik eğitim adı altında iktidar tarafından tanımlanan süreç de aslında bir mesleğin öğretilmesinden ziyade arada kaynayıp gidecek ara eleman olmayı öğretmekten başka bir şey değildir. Bu ara elemanların ve eğitimlerinin çok önemli olduğu söylenir ama başlarına bir şey gelince pek de önemsenmezler. Yani bir ordunun yapısını düşünün. Cepheye sürülen ve başlarına ne geleceği önemsenmeyen düşük rütbeli askerler. Sadece bir stratejinin nesnesidirler. Ölmeye, aslında kandırmacaya göre şehit olmaya programlanmışlardır. Stratejiyi de üretim güçlerini elinde bulunduranlar belirler. Onların piyonu siyasetçiler de karar veriyormuş gibi görünürler. Ekonomik sistemde de ara elemanlar ücretleriyle, mesai saatleriyle istenildiği gibi oynanan, belirli bir sürede üretim yapması beklenen ve ne üretim süreçlerinde söz sahibi olan ne de ürettiğine sahip olabilecek kişilerdir.
İnsan denilen varlık olgunlaşıp mesleğine karar verirken özen gösterilmesi, desteklenmesi, zaman ayrılması gereken hassas bir süreçten geçer. Bu çerçevede dikkate alınan, günümüzde geçerli ve güvenilir bir yere sahip olduğu kabul edilmiş olan mesleki gelişim kuramlarının en önemli ortak yönü, 18-19 yaşından önce bireylerin kesin meslek seçimi yapabilecek duruma gelemedikleridir. Ki biz burada 5.5-6 yaşlarında ilkokula başlayan bir çocuğun, 4 senelik ilkokul ve 4 senelik ortaokul sürecinden sonra 14-15 yaşlarında bir mesleki seçim yapabilmesini bekleyen ya da başka bir deyişle çocukları bu sürece zorlayan bir sistemden söz ediyoruz: “Madem derslerinde başarısız oldun, hadi bakalım meslek lisesine…” Ya da eskiden anne babalarımızın yaptığı gibi: “Al bakalım usta. Eti senin kemiği benim…” Bugünkü sistem bu anlayışın sistematize edilmesinden oluşuyor. Üstelik bunu da 12 senelik zorunlu eğitim masalıyla yapıyorlar.
Mesleki gelişim kuramlarına bakıldığında, Ginzberg, Ginzburg, Axelrad ve Herma adlı bilim insanlarına göre 11-12 yaşlarında başlayan ve giderek bağımsızlığın kazanıldığı 18 yaşlarına kadar süren bir deneme döneminden söz etmek mümkün. Ya da son zamanlarda çok kabul gören Super adlı bilim insanının gelişim kuramına göre, 14-24 yaşları arasında yaşanan araştırma ve keşif döneminden söz etmek de mümkün. Buna göre, 14-18 yaşları arasında yaşanan ve eğreti seçimlerin yapıldığı ve yarım zamanlı iş yaşantılarında seçimlerin geçerliliğinin denendiği bir deneme dönemi, 19-21 yaşları arasında yaşanan ve bireyin gerçeği daha fazla göz önüne aldığı bir geçiş basamağı ve 22-24 yaşları arasında bireyin kendisine uygun bir çalışma alanı bulduğu sınama basamağı söz konusudur. Bu bilgiler, Yıldız Kuzgun’un “Meslek Danışmanlığı – Kuramlar Uygulamalar” adlı eserinden alınmıştır.
Şimdi bilimsel temelli bu bulgular ışığında, eğitim sistemine şekil veren, üretim güçlerini ellerinde bulunduranlarla onların piyonları olan siyasetçiler ne yaparlar? Tabii ki bu bilimsel bulguları iplemezler. Çünkü onların arada beride kullanabilecekleri, söz geçirebilecekleri, istediklerini yaptırabilecekleri, gerektiğinde iş cinayetlerinde ölüme gönderebilecekleri, asgari ücreti dayatabilecekleri ara elemanlara ihtiyaçları vardır.
Ama! Kendinizi masum sanmayın bu yazıyı okuyanlar. Yapmak bile istemeyeceğiniz işleri yapanlara sizin de ihtiyacınız var. Kendinizi kandırmayın. Ama bilimsel bulgular da ortada. O zaman çocukları bu cendereden kurtarmak için ne yapmak lazım. E hadi bakalım herkes iş başına. İş cinayetlerinde ölen inşaat işçilerine üzüleceğin(m)ize, madenlere gömülenlerin arkasından ağlayacağın(m)ıza aletleri alıp iş başına… Herkes her işi yapacak. Ona göre…
- Eğitimde reform… Kim için ve ne için? 15 Ekim 2016 00:26
- İhtisaslaşmış kölelik 17 Eylül 2016 00:11
- Meslek liselerinin devri? 10 Eylül 2016 00:56
- Mültecilik, kölelik midir? 03 Eylül 2016 00:54
- Özgürlük, adaletten başka bir şey değildir 06 Ağustos 2016 00:51
- İnsan olmak, demokrasi ve yabancılaşma 30 Temmuz 2016 01:00
- Demokrasi eğitimi ve demokrasinin neresindeyiz? 23 Temmuz 2016 00:51
- Vatandaş mı, yandaş mı, düşman mı? yoksa insan mı? 16 Temmuz 2016 00:51
- Yabancı öğretmen yetiştirme düzeni 09 Temmuz 2016 01:00
- Performans kaygısı 02 Temmuz 2016 01:00
- Maarif Vakfı Kanunu 25 Haziran 2016 00:51
- Başka bir seçenek hakkı için: ‘Yeter Artık’ 18 Haziran 2016 00:13