24 Mayıs 2015

Bir dönemin belgeleri: Mektuplar

Biraz savruk, biraz dağınık bir insanım. Arkadaşlarımdan gelen mektupların yeri yurdu belli değildir. Eski çalışmalarımın da. Bu belki de Adnan Özyalçıner ile evlenince ona bir arşiv yapma gayretimden çıktı. Ona arşiv yapamadığım gibi benim entipüften arşivim de dağıldı. Bu yüzden arkadaşlarından aldıkları mektupları düzenleyip yayımlayan yazarları nasıl kıskandığımı anlatamam.
(Gerçi benim perşembeleri Evrensel’de yazdığım mektuplar da Perşembe Mektupları adıyla  yayımlandı ama onda benim hiç katkım yok, Yazılı Kağıt’tan iki şairin, ( yayınları yöneten Abdülkadir Budak ile Emel Güz’ün)  emekleri sonucu, derlenip toplanıp yayımlandı. Ellerine sağlık)
Mehmet Yaşar Bilen kendine gelen mektupların bir bölümünü Eleştirmen, Mehmet Yaşar Bilen’e Mektuplar, 1 başlığıyla yayımladı. Sarissa Yayınları (http/www.sarissayayinlari com, bilgi@sarissayayinlari.com) arasında yer alan kitap 495 sayfa.)
Asım Bezirci’den Memet Fuat’a,  Aziz Nesin’den Berin Taşan’a,  Adnan Özyalçıner’den Öner Yağcı’ya,  Ahmet Ada’dan Ahmet Telli’ye  kalabalık bir listenin mektupları yer alıyor kitapta.  Kitabı yayına Taki Akkuş hazırlamış. Yayıncılar mektupları  sunarken kitabın  : “Yazın dünyamızın bireysel  ve toplumsal tarihine ayna tutuşu”nun, “bireyselden toplumsala uzanan düş ve düşünceleri içerişi”nin altını çizmişler.
Mektuplar o dönemde Anadolu’da bir kasabada yaşayan, edebiyat tutkunu genç  Mehmet Yaşar Bilen’e , yayımlanacağı hiç düşünülmeden içtenlikle yazılmış. 1980 sonrasının bünyelerdeki fiziksel tahribatını (Asım Bezirci’nin, Cengiz Gündoğdu’nun burun kanamasıyla belli olan  aşırı yüksek tansiyonları) da, birbirine eklenen davaların yarattığı havayı da
(Mesela Bezirci’nin TYS davasına eklenen Barış Derneği davası...) mektuplarda görüyorsunuz.  
Asıl acısı  kişilerin birbirine yabancılaşması. Karabük’ten Mustafa Yanık, Ekin dergisi yönetmeni olarak yaşadığı zorluklara şöyle bir değiniyor: “Dergi yöneticisi olarak ne denli zorluklar içinde olduğumu en az benim kadar duyarak yazmışsınız. Ben size daha önce yazdığım ve söylediğim gibi iyi bir yazar veya ozan olamayacağım, ama iyi bir yönetmen olacağımı sanıyorum. Bu nedenle tüm olumsuzlukları olumlu kılmaya çalıştım ve çalışıyorum da. Fakat ne denli uğraş versem de bazı olumsuzluklar bırakmıyor yakamı. İnanın kahroluyorum.
Kaymaz’ın bir kitap tanıtımında geçen ‘Vietnamlı Çocuk’ dizesi kesilerek valiliğe gönderilmiş. Arkadaşların yazılarını bile yayınlayamıyorum. Bu olayı şimdilik en yakın dostlarımızdan bile gizliyoruz. Son sayıda Kaymaz’ın yazı ve şiirlerini ‘Mahmut Canoğlu’, Ayşe Çakır’ın yazısını da ‘Sevgi Güler’ adlarıyla yayımladık. Arkadaşlar doğal olarak basımevinde de görünmek istemiyorlar. Haklılar da...
Beni sonsuz yaralayan bir başka gelişme daha oldu. Bilmem size yansıdı mı? Benim en güvendiğim dostum İlhan Karaman da ayrıldı bizden. Hiçbir şey değil ama bu olay uzun süre tüm şeyleri kara görmeme neden oldu...Hastalandım.”
Bu mektubu yazan aydının her şeyden caydığını sanırsanız aldanırsınız, o yeni projeler peşinde, bölge şiirlerini toplamak için taramalar yaptığını yazıyor.
Bu direnci hemen bütün mektuplarda görmek olası. Bir yandan DİSK, TYS, Barış Derneği davaları sürüyor, bir yandan YAZKO, AYKO kooperatifleri kuruluyor, Edebiyat 81, Karşı dergileri yayımlanıyor.
Kemal  Sülker, Sunullah Arısoy, Osman Bolulu, Füruzan Toprak, Kemal Özer gibi çaresizce özlediğimiz dostlarla buluşurken, Eleştirmen’in Türkiye’deki yazarların baskı ve darbelere boyun eğmeyişini göstermesi bakımından önemli bir belge. Mektupları saklayanın, basıma hazırlayanın, dizenin, basanın  emeği varolsun. Okuyanın da.

Evrensel'i Takip Et