Gafil olan koltuk
Fotoğraf: Envato
Darbe yılları dışında dönemsel olarak demokrasiymiş gibi oynanan seçimlerin bilinen sürecini yaşıyoruz sananlar olabilir. Belki de öyledir. Bana sorarsanız bu dönem yaşadığımız süreci, oy kullanma günü demokrasinin bundan ibaret olduğu sanısıyla ve desteklenen siyasi partinin destekleyenlerce istenilen sonuca ulaşabilmesi umuduyla geçirilen bir seçim tantanası olarak değerlendirmek pek de isabetli olmamalı. Seçim 7 haziran günü sonuçlanacak; 8 haziran gününe mevcut devlet yapısını ‘başkanlık rejimi’ adı altında parçalayan ve yerine ‘milli irade’ ideolojisinin tasarımı daha bir ‘derin despotik’ (bunun İkinci Dünya Savaşı öncesi bir başka resmi ifadesi vardı) devlet yapısı kurgulayan ‘yeni Anayasa’ önerisiyle, daha doğrusu dayatmasıyla başlayacağız. Kimileri bunun olabilmesi için milli irade ideolojisi partisinin seçimleri Anayasayı değiştirebilecek sayıda milletvekili çıkartarak kazanması gerektiğini ileri sürebilir. Hukuk olsaydı böyle olması gerekirdi. O kimilerine sorarım: Bir Anayasa taslağı hazırlansa (hazırlanmış durumda), halk oyuna sunulsa (sunulacak), referandumlarda olduğu gibi oy sandıkları konulup herkes Anayasa’ya ‘Evet’ ya da ‘Hayır’ oyu vermeye çağrılsa, söyleyin kim ne yapabilir? YSK mi sandıkları koydurtmaz, konmuşları kaldırtır? YSK bu yönde bir karar aldı diyelim, kararı hangi güç uygular? İcra memurları mı? Güvenlik güçleri mi? Muhalefet partileri Anayasa Mahkemesi dahil, yargı yoluna başvursalar, böyle bir yargı yolu var mı? Varsa bile istenmeyecek bir kararı veren yargıçların hali nice olur? Uzatmayayım, 12 Eylül Anayasası’nın hukukunun ve hukuk kurumlarının yerini milli irade ideolojisinin emirname düzeni ve bu düzenin kurumları almaya başlamışken hukuk temelinde soru sorarak yanıt aramak abestir. 8 Haziran günü halk kendi üzerinde kurulacak koyu vesayet korosunun tekseslitekfikirli tantanasıyla uyanacaktır. Tek sesi, milli irade ideolojisini bu ideolojinin ne olduğunu bilmese de, anlamasa da çıkarlarının içgüdüsüyle savunan yazar çizer yorumcu ve konuşmacılar büyük bir disiplinle ve seslerini istenilen oktavda uyumlaştırarak çıkartacaklardır. Tek fikir ise zaten tek kişi ‘milli liderin/şefin’ ki olup, her vesile ile her türlü araçla duyurulacaktır.
Uzatmasına uzattım ama seçimlerin aslında var olan devleti değiştirerek yerine milli irade ideolojisinin devletini yapılandırmaya yönelik bir stratejiyle sürdürüldüğünü anlatmak istedim.
Aslında bunun böyle olduğunu galiba herkes bir biçimde sezinliyor.
Başbakana seçimler sonucunda ortada Başbakan kalmayacağı, Başbakanın kendi aleyhine çalıştığı belirtiliyor ve durumu ‘Gel bizim partiye oy ver’ diye hicvediliyor. Başbakan, okurken okul yaşamında, ailesiyle özel yaşamında, öğretim üyesiyken akademik yaşamında, bakan ve başbakanken siyasi yaşamında belki de en demokratik ilişkileri kurduğu, yazdığı eserlerde, konuşmalarında belki de en demokratik düşünceleri savunduğu inancıyla ‘Ey gafil, biz koltuk peşinden koşmayız’ diye yanıtlıyor hicvedeni; böylece seçimler akabinde devlet örgütlenmesinin ve işleyişinin değişeceğini itiraf ediyor. Bu derece demokrasi mücahidi olan bir başbakanın despotik devletin seçim barajını savunurken ve seçim mitinglerinde bir siyasi partinin bu barajı geçememesini temenni ederken yüzüne yerleşen belirgin memnuniyet çizgileri insana hicap veriyor.
Cumhurbaşkanı zaten her yerde, her vesile ile, meydanlarda, toplantılarda, açılışlarda, ziyaretlerde bu işi zora düşmeden halledebilme çabasına girmiş, ne istediğini, ne için istediğini, nasıl olması gerektiğini açık açık anlatıyor; işin zora düşmeden çözülmesi için hangi partiye kaç milletvekili çıkartabilmesini sağlayacak kadar oy verilmesi gerektiğini söylüyor, milli iradeden bunu talep ediyor.
Yıllardır ‘Yeni ama halkın yaptığı anayasa’ gereğini halkla yaptığı toplantılarda, konferanslarında, televizyon kanallarında, gazete yazılarında dile getiren uzmanlar anayasayı çoktan hazırlamışlar; kendi hazırladıkları anayasa halkla sohbetlerde dile getirildiği için olsa gerek, ‘halkın anayasası’ güzellemesiyle bizlere sunulmak üzere hazır bulunduruluyor. Bu uzmanlar başkanlık sistemini belli bir kişi temelinde tartışmanın yanlışlığını vurguluyor ve bilimsel olarak nasıl ele almamız gerektiğini dar kafamıza sokmaya çalışıyorlar ama başkanlık sisteminin neden belli bir kişinin ısrarlı istemi üzerine ve neden onun istediği koşullarda, onun öngördüğü yapılar, yetkiler, kurallar vb. çerçevesinde hazırlanmasına çaba gösterdiklerini, bunun meşruiyetini açıklayamadıkları için inandırıcı ya da ikna edici olamıyorlar.
Milli irade ideolojisinin resmi devlet korosu üyeleri yazar çizer yorumcu ve konuşmacılar işlevlerini yerine getirmek üzere yerlerini aldılar : Değnek kalkacak, teksestekfikir vatan cephesine yayılacak.
Çözüm değneğin kalkacağı ortamı kurdurtmamak, değneği kaldıracak olanın kolunu güçsüzleştirmek, değneği kırmaktır.
- Yücel Sayman'ın eşinden veda notu 17 Aralık 2021 04:40
- Taburcu olmak/tezkere bırakmak 30 Ekim 2021 23:16
- YAE atışması üzerine 17 Ekim 2021 00:14
- Gülünç bile olmayan bilinçli davranışlar 12 Eylül 2021 00:12
- Makul ve makbul olmayan dilin yakın tarih serüveni 05 Eylül 2021 00:12
- Yıllara meydan okuyan kitap 22 Ağustos 2021 00:13
- Güvenlik/Özgürlük: Son aşamalara doğru 08 Ağustos 2021 00:12
- Sınırları aşan kitlesel hareketlilik 01 Ağustos 2021 00:12
- Yansımalar 27 Haziran 2021 00:30
- Yeşiller Partisi 13 Haziran 2021 00:15
- Yetilerimi kamulaştırmışlar!.. 06 Haziran 2021 00:50
- Şaşırtabildiklerimizden misiniz?.. 09 Mayıs 2021 00:02