25 Mayıs 2015

Gerilim siyasetinin sonu hüsrandır!

Kapı gıcırtısını anımsatan tonuyla kürsüden var gücüyle bağırıyor Başbakan Davutoğlu: “Üçlü çete yanlarına paralel çeteyi de aldı dörtlü çete oldular. Onlara Kandil ve  DHKP-C Çetesi de eklendi, altılı çete oldular!... Bu ülkeyi bu çetelere bırakır mıyızzzz?...”

Meydandakiler bir ağızdan yanıt veriyor: “Bırakmayızzz!”

Başbakanın “ülkeyi bırakmayacaklarını” söylediği, “üçlü (altılı) çete” dediği, yasadışı örgütler değil, seçimde çoğunluğu alırlarsa belki de hükümeti kuracak, Davutoğlu’nun “bu ülkeyi onlara bırakmak” zorunda olduğu muhalefet partileri CHP, MHP ve HDP’dir!

Ve ülkenin Başbakanı burada “çete” nitelemesini sadece siyasi bir küfür olarak da kullanmamakta, onları Milli Güvenlik Siyaset Belgesinde “terör örgütü” olarak geçirdikleri “Paralel yapı” ve DHKP-C ile aynileştirerek “hukuken” de çete olarak suçlamaktadır! 

Başka bir kürsüden Cumhurbaşkanı Erdoğan alışkanlığı üzere sadece bağırmıyor haykırıyor da! Ama lafının son günlerde her gün birkaç kez yenilediği, ve pek hoşuna gittiğini de açıkça belli ettiği bölümüne gelince, ses tonuna söylediklerine kendisinin de inanmadığı ama halkın zekasıyla alay ettiğini açıkça belli eden bir tını kazandırıp, bu tınıyı el, boyun yüz ifadeleriyle de destekleyerek, konuşmasını sürdürüyor:
“Bana taraflısın diyorlar. Ben bütün partilere eşit mesafedeyim. Ama tarafım. Ben milletin tarafındayım. Bana bunun için oy vermediniz miii?”

Meydan başka türlüsü mümkün olmayan yanıtı veriyor: “Evettt!”

Yani, her vesile ile “Ben 77 milyonun Cumhurbaşkanıyım” diye övünen Cumhurbaşkanı, kendisi ve “gönlümde yatan aslan” dediği AKP’yi “milletin tarafında” ilan ederken, meydanlardan her gün ağır eleştirdiği muhalefet partilerini “milletin karşısındaki partiler” olarak ilan ediyor.

Ülke yönetiminin en tepesindeki iki zatın, ülke siyasetini getirdiği durum budur: Kendileri milletin partisi ve sözcüleri, muhalefet partileri ise ”çete” ve “milletin karşısındaki” partiler! Ki, Cumhurbaşkanı bu “tarafsızlığını” seçim yasasını bir kez daha çiğneyip, Yüksek Seçim Kurulu’nun partilere tahsis ettiği miting alanı ve saatlerini iptal ettirerek(*) sürdürmektedir. Bunu da bir marifetmiş gibi; “Valiyi arayıp dedim ki, Ben geleceğim o meydanda konuşacağım….” diyerek övünerek anlatmaktadır.

Doğrusu ülkeyi yöneten; seçim sürecinin başlarında halktan “400 milletvekili” isteyip, bununla da yetinmeyip  “Bu halk bize 400 vekil de 500 vekil de verir!” diye atıp tutan Erdoğan ve Davutoğlu’nun muhalefete öyle “çete”, “millet karşıtı” nitelemelerine varacak bir siyasi gerilim yaratma çabası ve telaşı ilk bakışta anlaşılır görünmemektedir.

Ama seçim süreci içindeki gelişmelere biraz daha yakından bakılınca “telaşın” nedeni anlaşılmaktadır. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, ayaklarının altındaki toprağın kaydığını hissettiği için, belki de siyasi hayatı boyunca ilk kez halktan şikayet ederek açığa vurmuştu: “Halk rehavet içinde. Belirsiz bir durum var. Böyle bir seçimden hangi sonuç alınır belli değil!”

En son AKAM’ın Mayıs ayı içinde yaptığı seçim anketi AKP ve Cumhurbaşkanın telaşı üstüne tüy dikti.
AKAM’ın son anketine göre; AKP’nin oyları yüzde 38.4’e gerilirken, CHP 28.09’a, MHP 17.78, HDP 11.78’e çıkmış görünüyor.

Bu tablonun anlamı ise AKP’nin, bırakalım “Başkanlık Sistemi”ne ebediyen veda etmeyi, tek başına Hükümet kurup saltanat sürmeyi de olanaksız kılmaktadır.

Gerilimi arttırarak, seçimde kendilerine “avantaj sağlama” tutumu “klasik Erdoğan taktiği”dir!
Çünkü, Erdoğan kendilerini iktidara getiren 2002 Kasım Seçimi’nden sonraki her seçimi, siyasi ortamı gererek kazanmasını “teorileştirerek”, önceki seçimleri; “Ya AKP ya istikrarsızlık”, “Ya AKP ya kaos” ikilemi üstünden kazandığını savunan Erdoğan’ın AKP’yi de böyle bir “gerilim çizgisi” izlemeye zorladığı anlaşılmaktadır.

Ne var ki,”Papaz her zaman pilav yemez” sözünde olduğu gibi bu sefer, “gerilim silahı”nın tutmayacağı tersine sahibini vuracağına, AKP’nin ve Cumhurbaşkanının bu sefer hüsrana uğrayacağına dair sayısız belirti vardır.

En yukarıdakilerin telaşının nedeni ve “gerilim siyasetine” sarılmalarının nedeni de budur. 

(*) Cumhurbaşkanı Valiliklere baskı yaparak Adana’da Vatan Partisi’nin Uşak’ta ise “Mili İttifak”ın alanını almıştır!

Evrensel'i Takip Et