Ne kaa kapitalizm o kaa eğitim; Ne kaa eğitim o kaa demokrasi
Fotoğraf: Envato
Son birkaç haftadır yazdığım konu eğitimin boyutlarından biri olan mesleki ve teknik eğitim ile ilgiliydi. Ama bir o kadar da eğitim sisteminin tümüyle, mevcut eğitim sisteminin amacı ve işleviyle ve bütün bunlar da, parçası olduğumuz ve demokratik olduğuna inandırıldığımız temsili parlamenter sistemin yapısıyla ilgiliydi. Neden ve nasıl?
Eğitim ile demokrasi sıkı sıkıya birbirine bağlıdır ve toplumun eğitim düzeyi o toplumun yönetim sisteminin hem belirleyicisidir hem de sonucudur. Temsili parlamenter sistemde yaşıyorsanız sizi temsil edecekleri seçersiniz. Seçimler bunun için yapılıyor. Peki, birey nasıl seçim yapar? Neye dayanarak seçim yapar? Bu seçimi nasıl yapar? Araştırıp inceleyerek mi? Partileri karşılaştırarak mı? Örneğin partilerin seçim bildirgelerini okuyup karşılaştırır mı? Ya da mitinglerde yapılan altı dolu(!), müthiş derecede entelektüel(!), analitik(!), her konuyu etraflıca ele alan(!), karşısındaki kitlenin yüksek anlayış düzeyine(!) hitap edebilecek konuşmaları dinleyip karşılaştırarak mı? Örneğin bütün partilerin mitinglerine gidip yapılan konuşmalardan gerekli notları alıp daha sonra bunları karşılaştırarak mı? Veya örneğin seçime katılan her partinin seçim irtibat bürosuna gidip orada bulunan ve partinin tüzüğü, partinin seçim bildirgesi ve partinin tarihçesine mükemmel derecede hakim olan(!) parti yetkilileriyle görüşerek ve topladığı bilgileri karşılaştırıp değerlendirerek mi? Ve bir de, ülkenin ve dünyanın siyasal ve toplumsal tarihine hakim bir şekilde gelişmeleri analiz edip insanlık için en doğru seçimin hangi parti olduğuna bu analizler doğrultusunda karar vererek mi?
Doğrusu, benim gözüm korktu. Görüldüğü gibi, seçim yapıp oy verme süreci bayağı bir zahmet gerektiriyor. Bütün bunları yapabilmek için okuma yazma bilmemek olmaz. Sadece okur yazar olmak da yetmez. İlkokul mezunu olmak zaten yetmez, ortaokul ve/veya lise mezunu olmak da yeterli olmayabilir. Ancak üniversite mezunu filan olmak lazım ki bu incelemeleri, değerlendirmeleri, karşılaştırmaları yapmak mümkün olsun. Bu, işin oy verme kısmı tabii. Seçimler bitti, parlamento oluştu diyelim… Bir de bunun takip kısmı var. İktidara gelen partileri yakından takip edeceksin ki, hep hesap vermek zorunda hissetsinler kendilerini. Muhalefeti de denetleyeceksin ki, o da rehavete kapılmasın.
Şimdi bu süreç için bu kadar yüksek eğitim düzeyi gerekebileceğine göre, varın siz düşünün okuma yazma bilmeyeninden ilkokul mezununa, ortaokul mezunundan kalabalık sınıflarda öğrencilik yapmış olan lise mezununa insanların nasıl seçim yaptığını… Bazı aklı evvel eğitimli insanlar oylarının çobanın oyuyla eşit olmasına içerleyerek böyle olmaması gerektiğini söyledi zamanında. Bu yüksek düzeyde entelektüel yorumu kapitalist sistemin aldatıcı temsili parlamenter sisteminin oluşum dinamiklerini dikkate almadan ve tabii ki kapitalist üretim biçiminin nasıl bir eğitim sistemini gerektirdiğinin farkında bile olmadan söylemek dile kolay.
Kapitalist üretim biçiminin gerektirdiği bir eğitim sisteminde çok yüksek eğitim düzeyine sahip olanlara da ihtiyaç vardır, çok düşük eğitim düzeyine sahip olanlara da… Bu da şu demek: Oy vermek için yukarıda tarif ettiğim gayreti gösterebilecek düzeye sahip olanlar da olacak bu sistemde bu gayreti gösteremeyecek olanlar da… Dolayısıyla sağlıklı seçim yapanlar da olacak yapamayanlar da… Bütün bunlar da şu demek oluyor buradaki kilit nokta temsili parlamenter sisteme sahip olmak ya da olmamak değil, kapitalist üretim biçimine sahip olmak ya da olmamak… Bu üretim biçiminde ısrar edildiği sürece temsili demokrasinin aracı parlamenter sistem üretim araçlarını ellerinde bulunduranların kontrolünde olacaktır.
Bu yüzden de şu sıralar içinde bulunduğumuz seçim döneminde yaşadıklarımız aslında bir komediden ibaret… Bu yüzden de ben son birkaç haftadır bu mesleki ve teknik eğitim konusunu işledim. Çünkü bu üretim biçiminin sınıflar arasındaki ayrımı keskin bir şekilde yeniden üretecek önemli bir aracı mesleki ve teknik eğitim. Ve dolayısıyla sermaye partilerinin egemenliğini devam ettirmesine yarayacak olan bu parlamenter sistem de böyle bir eğitim sistemine muhtaç.
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, rejime ilişkin bazı yorumlarda bulunarak mevcut parlamenter sistemin değişime ihtiyaç duyduğunu söylerken bir bakıma haklı... Ama mevcut sistem yerine önerilen başkanlık sisteminden ziyade, doğrudan katılımcı ve herkesin kendisini ifade imkanı bulduğu demokrasinin geçmesi daha elzem… Ve tabii ki kapitalist üretim biçiminin terk edilerek eşitlikçi, özgürlükçü, adil paylaşımın yaşam bulduğu, dayanışmacı, herkesin en az üniversite düzeyinde eğitim gördüğü, herkesin hemen hemen her işi yapmaya hazır olduğu bir üretim biçimine ihtiyaç var…
Aksi takdirde, baraj duvarlarına mahkum temsili demokrasinin aracı parlamenter sistem yanılsaması içinde bir oyun oynuyormuşçasına her seçim döneminde en çok parası olan partilerin sokaklarda cirit attığı, bayrak astığı, bas bas bağırdıkça kazanma şansının artacağını sanan adaylarla dolu daha çok seçim görürüz.
- Eğitimde reform… Kim için ve ne için? 15 Ekim 2016 00:26
- İhtisaslaşmış kölelik 17 Eylül 2016 00:11
- Meslek liselerinin devri? 10 Eylül 2016 00:56
- Mültecilik, kölelik midir? 03 Eylül 2016 00:54
- Özgürlük, adaletten başka bir şey değildir 06 Ağustos 2016 00:51
- İnsan olmak, demokrasi ve yabancılaşma 30 Temmuz 2016 01:00
- Demokrasi eğitimi ve demokrasinin neresindeyiz? 23 Temmuz 2016 00:51
- Vatandaş mı, yandaş mı, düşman mı? yoksa insan mı? 16 Temmuz 2016 00:51
- Yabancı öğretmen yetiştirme düzeni 09 Temmuz 2016 01:00
- Performans kaygısı 02 Temmuz 2016 01:00
- Maarif Vakfı Kanunu 25 Haziran 2016 00:51
- Başka bir seçenek hakkı için: ‘Yeter Artık’ 18 Haziran 2016 00:13