27 Mayıs 2015 01:00

İki farklı sınıf, iki farklı gazetecilik

İki farklı sınıf, iki farklı gazetecilik

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Metal işçilerinin direnişi, haber ile sınıf, gazetecilik ile sınıflar arasındaki ilişkinin de test edilebileceği somut bir zemin sundu.
Metal direnişinde habere yaklaşımdaki sınıf farkları bazen, somut gerçekliğin bir sınıfın çıkarları lehine eğilip bükülmesi, bazen de var olan bir gerçekliği sunma biçimindeki farklar olarak yansıdı.
Bu durumlardan ilkine dair en çarpıcı örnek, 22 Mayıs günü TOFAŞ’a dair haberlerde yansıdı. İhlas Haber Ajansı, 22 Mayıs’ta, “TOFAŞ’ta üretim başladı” başlıklı bir haber geçti. Haberde, “TOFAŞ Ceo’su Cengiz Eroldu’nun bir ay sonra maaşlarda iyileştirme konusunda namus sözü vermesi üzerine bugün 6.45 vardiyasına 1700 işçi geldi” deniliyor.
Bu haber, TOFAŞ’ın patronu Koç’un kankası Aydın Doğan ile birlikte birçok başka medya patronunun gazete ve televizyonlarında verildi.
Evrensel ise, bu gelişmeyi aynı gün sitesinde “TOFAŞ’ta ‘üretime başlandı’ yalanı” başlığıyla girdi. Haberde direnişteki işçilerin görüşleriyle birlikte şöyle deniliyordu: “TOFAŞ patronu sabah saatlerinde taşeron ve eski işçilerden oluşan bir grubu, direnişi kırmak, direnişteki işçilerin moralini bozmak için fabrikaya soktu. Direniş başlamadan önce üretilen araçların yanına götürülen işçilerle fotoğraflar çekilerek üretim başlamış gibi gösterildi. Bu fotoğraflar medyaya servis edilerek ‘TOFAŞ’ta üretim başlatıldı’ yalanı uyduruldu.” İşçiler, direnişin başından beri Bursa’daki fabrikaların önlerinden canlı yayın yapan Hayat Televizyonu aracılığıyla da yalan habere tepki gösterdiler.
TOFAŞ işçilerinin sosyal medyada açtığı ‘Diren Tofaş’ adlı sayfadan Bursa’da yayımlanan Sönmez Holdinge ait Olay gazetesine de şu ifadelerle tepki gösterildi:
“OLAY GAZETESİ YALAN HABER !..
Olay gazetesi yalan haberler yaparak TOFAŞ’ta üretim başladığını ve 1700 kişi çalıştığını yazıyor. Direnen 400 kişi varmış ve dışarıda 400 kişi varmış. Tereddüt eden varsa TOFAŞ önüne gelsin kaç kişi olduğunu görsün. Direnişe devam.”
Bant sisteminin hakim olduğu otomotiv sektöründe işçilerin ağırlıklı bölümü üretime başlamadıktan sonra araba üretiminin tamamlanamayacağını en yeni metal işçisine bile sorsanız size söyler.
Metal direnişine dair habercilikte sınıfsal yaklaşım farkını ortaya koyan ikinci nokta da, ‘5N 1K’ya biçimsel bir sadakat göstererek, bir sınıfın çıkarlarına bağlanan bir habercilik yapmak.
Buna bir örnek olarak da aynı haberin Hürriyet ile Evrensel’de nasıl yer bulduğuna bakabiliriz. Hürriyet 25 Mayıs 2015 günü internet sitesinde ‘SICAK GELİŞME’ flaşı ile şu haberi geçti: “Mazereti olmadan işbaşı yapmayanlarla yollarımız ayrılacak.” Haberde metal patronlarının ağzından şöyle deniliyordu: “...Ford Otosan’dan yapılan açıklamada ise ‘Mazereti olmadan işbaşı yapmayanlarla yollarımız ayrılacak’ denildi.”
Aynı gün Evrensel’in sitesinde ise, “Ford’da direniş büyüdü, patron masaya oturdu” başlıklı haber yer aldı. Haberde işçilerin direnişleri sonucu, Fabrika Genel Müdürü Haydar Yenigün ile işçi temsilcileri arasında görüşme gerçekleştiği ve taleplerinin tamamı karşılanmayan işçilerin direnişe devam ettikleri bilgisine yer veriliyor.
Yani Hürriyet, patronun tehditkar açıklamasını flaş olarak geçerek direnen işçilerin saflarında yıldırıcı ve direnişi dağıtıcı bir etki yaratmaya çalışırken, Evrensel, aynı fabrikada işçilerin gücünün patronu masaya oturttuğuna dikkat çekiyor ve tehditlerin işçileri yıldıramadığı bilgisine yer vererek tam aksini yapıyor.
Aslında bu karşılıklı çatışma halinde bulunan sınıfların mücadelesinin basın alanında da devamı anlamına geliyor.
Son bir örnek de Cumhuriyet’ten. Işık Kansu dünkü yazısında, “Bursa’da neler oluyor?” dedikten sonra şöyle devam ediyor: “Olayların geri planını yakından izleyenlerle görüştük. ‘Bursa’daki işverenler, sendikalardan çok rahatsız. Son olayları bahane edip işçileri sendikalardan uzaklaştırmayı fırsat biliyor’ görüşünü dile getirdiler.
Emeği gerçekten savunanlar, Bursa’da işçilerin kırmızı gül açtırdığını sananları uyarıyor: ‘İşverenler, işçi eylemlerini kullanarak dikensiz gül bahçesi yaratabilirler’.”
Eğer Işık Kansu, birileri tarafından yanıltıldı ise, bu yazdıkları eksik bilgiden kaynaklı bir yanlıştır. Ama değilse bir çarpıtmadır. Çünkü Bursa’daki gelişmeleri yakından izleyen de, uzaktan izleyen de, metal patronlarının ve onların örgütü MESS’in işçilerin isyan ettiği bu düzeni Türk Metal Sendikası ile birlikte sürdürdüğünü bilir. Ve Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) işçileri ısrarla Türk Metal ile bir protokol imzalanabileceğine ikna etmeye çalıştı.
Metal işçisinin günlerdir direnişleriyle Bilal’e anlatır gibi anlattığı ise şudur; “Biz MESS’i de, Türk Metal’i de istemiyoruz.”
Ayrıca işçiler sendikasız, örgütsüz kalmaktan yana diye bir şey de yok. Ama kesin olan şu ki, işçiler yollarına hangi sendika ile devam edeceklerine kendileri karar verecek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa