Metal mücadelesi nereye doğru?
Fotoğraf: Envato
İki hafta önce Renault işçilerinin direnişe geçmesiyle başlayan ve TOFAŞ, Mako, Coşkunöz, Ototrim’den Ford’a, Otokar’a sıçrayan, Türk Traktör üstünden Ankara ve Sakarya’ya yayılan ve Gebze ve İstanbul’da Autoliv, Arçelik, Siemens… gibi metal fabrikalarında hareketlenmelere yol açan ve her gün bir başka fabrikada, bir başka ilde yankılandığına dair haberler gelen metal direnişi genişleyerek sürüyor.
Arada, Bursa’daki TOFAŞ, Mako, Coşkunöz, Ototrim gibi işletmelerde MESS-Türk Metal, patronlar ve emniyetin ittifakıyla işçileri bir yandan oyuna getirerek ve kimi taleplerinin kabulüyle “anlaşmalar sağlanarak” direnişler sonlandırılsa da anlaşma sağlanan fabrikalarda da işçilerin gönül huzuruyla işbaşı yaptığı söylenemez. Tersine işçiler hem oyuna getirmiş olmaktan hem de taleplerin tam karşılanmamış olmasından huzursuzlar.
Bursa’dan başlayan; “Bizim de üç talebimiz var” diyen, Türk Metal-MESS ittifakının kurbanı olan işçiler harekete geçiyor. Bu hareketin diğer sektörlerden işçilere de yansıması; işten atılan arkadaşlarına sahip çıkmak isteyecek, sendikasından hoşnutsuz olan ya da ücret ve çalışma koşullarından şikayet eden işçilerin talepleri etrafında birleşerek harekete geçmeleri kaçınılmaz görünüyor.
Biraz soyutlayarak söylersek; 15 günden beri metal işçilerinin talepleri etrafındaki hareketin Bursa’da, özellikle de Renault’nun merkezinde bulunduğu bir “muhayyel sendika merkezi”; “Türk Metal’i istemiyoruz”, “Bosch’ta yapılan sözleşmede verilen ücretin bize de verilmesini istiyoruz”, “Eylemlerden dolayı hiçbir işçinin işten çıkarılmamasını istiyoruz” diyerek mücadele açmış, “Bu taleplerimiz kabul edilmeden çalışmıyoruz” diye ilan etmiştir!
Ve işçiler açıkça haklı talepleri kendi talepleri olarak görüp, benimseyerek, “Renault’nun, Bursalı kardeşlerimizin talepleri bizim de talebimizdir” diyerek bu fiili sendika merkezinin çağrısına uyarak örgütlenmek ve direnişe geçmek üzere hareketlenmektedir.
Tabiri caizse 15 günden beri metal işçilerinin (Hatta Türkiye’nin işçilerinin), fiili bir sendika merkezi vardır ve bu sendikanın etrafında fiili bir sendikal bir mücadele sürmektedir.
Bu mücadelenin şimdiden iki özelliği tartılmaz biçimde kendisini göstermiştir:
1- Bu mücadele “bulaşıcı”dır ve bu yüzden de yayılma özelliğine sahip olup, öncelikle metal sektöründe olsa da tüm sektörlerde, her iş kolundan (sendikalı-sendikasız) işçiler arasında yayılabileceği açıkça ortaya çıkmıştır.
2- Bu mücadele “Şu fabrikada anlaşma sağlandı”, “Bu fabrikada direniş kırıldı”… diye bitecek bir mücadele değildir. Tersine “bitti” dendiği yerde, patronların sözünde durmaması, yeni taleplerin gündeme gelmesi, işten atmalar yetkili sendikanın işçi talepleri karşısında umursamazlığı… karşısında yenide başlayabileceği gibi, daha önce hiçbir mücadelenin olmadığı işyerlerinde “Bursalı işçilerin talebi bizim de talebimizdir” diyerek yeni mücadelelerin başlayıp yayılması özelliğine de sahip olduğu geçen kısa süre içinde açıkça anlaşılmıştır.
Son 15 günlük mücadeleleriyle metal işçileri, Türk-Metal-MESS sözleşmesini çöpe atmakla da kalmamış aynı zamanda, 12 Eylül Cuntası’nın “en kadim yasası” olan sendikalar yasası ve TİS yasasını çöpe atmışlardır. Bu yüzden metal mücadelesi işçi sınıfının sendikal mücadelesi için “Yeni bir başlangıç”tır! Çünkü metal işçileri bu çıkışlarıyla; sendika bürokratlarıyla oynaşarak sözleşme yapan patron takımının da sendikal bürokrasisinin de işçi sınıfının mücadelesini yasalar, yönetmelikler, sözleşme maddeleri arasına sıkıştırmakta ısrarlı her tür liberal eğilimin de ayağının altındaki halıyı çekerek, sendikal mücadeleyi sendikal bürokrasinin bir kenara itildiği yeni bir zemine çekmeye yönelmişlerdir.
Bu yüzden de ileri işçiler, mücadeleden yana sendikacılar, işçi sınıfı dostu kesimler ve sınıf partisi için sendikal mücadele dünkü biçimlerle sınırlı olarak sürdürülmez bir mücadeledir. Bu yüzden bütün bu kesimler, yukarıda sözü edilen özellikleri ve muhtemel gelişmeleri de dikkate alarak, sendikal mücadele içinde kendi sorumluluklarını en baştan ele almak, dünkü ile ölçülemeyecek hızda hareket etmek, mücadeleyi ilerletmek için kendilerine düşen rolü layıkıyla yerine getirecek bir pozisyonu tutmak, araçlarını da ona göre yenilemek zorundadırlar.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00