Patronların iki sendikası var, işçinin hiç yok!
Fotoğraf: Envato
Direnişe geçen metal işçilerinin durumunu kestirmeden anlatan tanımlama bu olsa gerek. Patronlar iki sendikaya sahipti, ama işçilerin bir sendikası bile yoktu. Patronların ilk ve esas sendikası azılı işçi düşmanlığı ile tanınan MESS’ti. Ama patronlar işçiler üzerindeki egemenliklerini sürdürmek için ikinci bir sendikaya daha ihtiyaç duyuyorlardı. Bu da Türk Metal’di. Patronlar emrediyor, Türk Metal yöneticileri yerine getiriyordu. Fabrikalarda başka türlü mezar sessizliği hakim olamazdı.
Ama Renault işçilerinin başlattığı direniş, eğer işçiler birliklerini sağlayıp, kararlı bir mücadeleye yönelirlerse bu egemenliğin kof, sessizliğinde yanıltıcı olduğunu anlayabilen herkese açık seçik gösterdi. Sendika yöneticileri patronun safındaydı ancak işçiler kendi örgütlerini kurmuşlar, onun etrafında çözülmezcesine kenetlenmişlerdi. Bu direnişin sonuna kadar böyle devam etti. Anlaşmanın sağlanmasıyla, yani işçilerin taleplerinin kabul edilmesiyle işçiler eylemlerini yine birlikte bitirdiler. Ama fitil bir kez ateşlenmişti ve bayrağı Türk Traktör, Ford ve diğer işçiler devraldı. Hiç kuşku yok ki, birliklerini korumaları, direnişi kararlılıkla sürdürmeleri durumunda onlar da kazanacaklar.
Bu metal direnişlerinin sendika yönetimlerinin bugünkü durumu ve işçilerin sendikal örgütlenmelerinin düzeyi açısından ortaya çıkardığı acı bir gerçek var. Gerçi bu gerçek ileri işçi kamuoyu tarafından uzun süredir biliniyordu, ancak metal direnişleri bu gerçeği görmek istemeyen kör gözlere, anlamak istemeyen beton kafalara açıkça gösterdi ve anlattı. İşçilerin hangi konfederasyon ya da sendika olursa olsun sendika yönetimlerine zerre kadar güvenleri yoktu. İşçilerin akım halinde bir başka sendikaya üye olmamaları bunun açıkça kanıtı değilse başka neyin kanıtıdır ki?
Metal iş kolundan bir federasyon yönetimi çıkıp, “Metal işçileri bize üye olduğunuz takdirde sendikamız derhal olağanüstü genel kurula gidecektir ve sizlerin burada demokrasi içerisinde güçlü bir biçimde temsil edilmesi sağlanacaktır” demedi, diyemedi! Zaten demeleri de beklenemezdi. Üstelik bu işçiler onların da mahkum edildikleri toplusözleşmeyi çöpe atmışlardı. Buna karşın işçilere “Gelin üye olun, şubenizi kurun vb.” gibi cılız çağrılar yapıldı. Ama işçilerin tecrübesi sendika ağa ve bürokratlarının, üyelerin de, şubelerin de başına neler getirebileceği konusunda zengin bir deneyime sahipti ve doğal olarak bu çağrılar boşlukta kaldı.
Ancak işçiler kendi deneyimlerinden de biliyorlar ki, bu durum geçicidir ve uzun süre devam edemez. İşçiler birliklerini ve örgütlerini koruyarak bir karar vermek zorundalar. Ya bir sendikaya ana gövdelerinde parçalanmaya yol açmadan üye olacaklar ve orada sendikal demokrasi için mücadelelerini sürdürecekler, ya yeni bir sendika kuracaklar, ya da yeni bir konfederasyon kurmak için yola çıkacaklar. Grevin diğer sektörlerde yol açtığı hareketlenmeye bakıldığında bunun hiç de hayalci bir hedef olmadığı görülebilir ve bu, Türkiye işçi sınıfının taşlaşmış mevcut sendikal bürokrasiye ve onun destekçisi gerici yasalara karşı ayaklanmasının zaferi anlamına gelir. İşçiler elbette daha şimdiden bütün bu olasılıkları tartışıyorlar ve sonunda bir karar verecekler. Ama bir nokta çok önemli; Başyazarımız İ.Çaralan’ın tam bir isabetle vurguladığı gibi bu süreçte Renault işçileri fiilen tüm metal işçilerinin öncü gücü ve sendikası olarak hareket ettiler. Bundan sonraki süreçte de işçilerin onların tutumlarını dikkatle takip etmeleri pek çok şeyi kolaylaştıracaktır.
Kuşkusuz bu yazının metal işçilerin bazıları halen devam eden kararlı ve onurlu mücadelelerinin ve direnişlerinin genel bir bilançosunu çıkarmak gibi bir iddiası yoktur ve bu sorunla yakından ilgilenen işçilerin partisi kuşkusuz bu görevi genel tablo tüm açıklığı ile ortaya çıktığında yapacaktır. Ancak özellikle sendikal örgütlenme konusunda sorunu tüm kanallardan açıkça ortaya atmanın ve çözüm için işçilerin ana kitlesi ile birlikte harekete geçmenin önemi genel olarak kabul edilecektir. Direnişe geçen metal işçileri sendikal bürokrasinin, sendika ağalığının kof egemenliğini süpürüp atmanın yolunu tüm işçi sınıfına göstermiştir. Şimdi gerekli olan cesaretle, yetenekle, ve inisiyatifle, ama öne çıkmış işçilerin ana gövdesinin birliğini sağlamayı başararak ilerleyebilmektir.
- Ücret asgari, yaşam sefalet 13 Aralık 2024 05:40
- Genel grev ve direnişi gerçeğe dönüştürmek için 06 Aralık 2024 06:15
- Birleşik ve genel mücadele için 29 Kasım 2024 06:55
- Siz ne diyorsunuz? 22 Kasım 2024 05:31
- Gelişmelerin anlamı üzerine 15 Kasım 2024 05:25
- Direnerek kazanmak 08 Kasım 2024 11:13
- Elde ne var? 01 Kasım 2024 05:05
- İktidara ve düzen partilerine güvensizlik 25 Ekim 2024 15:00
- Dışa karşı cephe, içe karşı cephedir 18 Ekim 2024 05:06
- Muhalefet sorunu 11 Ekim 2024 05:27
- ‘İç cephe’ kimlere karşı güçlendirilecek? 04 Ekim 2024 04:53
- Sorumluluk sizde 27 Eylül 2024 05:37