Seçim zamanı masallar çoğalıyor. Bu masallar çoğaldıkça tatsızlaşıyor, çirkinleşiyor. Ama dinleyeni her nedense bol. Dinleyeni bol olunca anlatanı da eksik olmuyor.
Eskiden çocukları uyutmak için anlatılan tatlı masallardan söz etmiyorum. Masallarda artık o çocuksu öğeler yok çünkü anlatılanlar büyükler için. Örneğin bir “çerez parası” masalı anlatılıyor. Çerez parası masal olur mu? Artık oluyor. Hem de bir bakan anlatıyor. Diyanet İşleri Başkanı’na alınan makam aracı öyle pahalı değilmiş. “Makam aracı 1 milyon TL” değil, yalnız 322 bin TL tutuyormuş.
Artık bu masalları üreten bir sektör var. Masallar ile büyükleri uyutmanın çok kolay bir iş olduğunu düşünüyorlar. Ama bu masalların gayet basit püf noktaları var. Bunlara dokunulursa masalların büyüsü bozuluveriyor.
***
Çerez parası masalına bakalım. “471 adet lüks zırhlı araca düşen pay okyanusta bir damla” imiş. Oysa çerez parasıyla 440 ilkokul yapılabilirdi. Ya da 388 lise... Ya da 300 öğrenci kapasiteli pansiyon. Olmadı 37 doğumevi. (Birgün, 25 Mayıs)
Bu hesabın benzerini birkaç yıl önce Ali Ağaoğlu’nun “oyuncak arabaları” için yapmıştım. Ağaoğlu’nun o zamanki son oyuncağı, İngiltere’den 545 bin Euro ödeyerek aldığı bir Rolls-Royce arabaydı. Bu ortalama bir kamu ilköğretim okulunun bir yıllık maliyetine denk bir tutardı. Ağaoğlu’nun ilk Rolls-Royce için ödediği 1,5 milyon Euro ise üç devlet ilköğretim okuluna bir yıl yetebilirdi. Toplam 15 oyuncağa ödediği para 11 ilköğretim okulunun bir yıllık maliyetini karşılayabilirdi.
Hesap ortada. Bir lüks araba bir ilkokulun yıllık maliyetini karşılayabilir. Ya da lüks araç yerine okul yapılabilir. Ama iktidar lüks araba istiyor. Zırhlı araç yerine yurt yapılabilir. Ama iktidar zırh istiyor. Peki neden? Çünkü iktidardakiler lüks içinde yaşamak istiyorlar ve ezdikleri insanların iradesinden korkuyorlar.
***
Masal anlatmaya heveslenen yalnız AKP olsa. CHP de masallarla dolu bir seçim kampanyası yürütüyor. Bu masallardan biri yoksullukla ilgili. Yoksul kalmayacakmış. Yoksulluk dört yılda sıfırlanacakmış.
Bu masala inanacak olsak, yoksulluk sanki kendiliğinden ortaya çıkıyor sanacağız. Oysa yoksulluk bölüşümde, paylaşımda eşitsizlik demek. Birileri başkalarının paylarını alıyor, hakkını ve hatta elindekileri çalıyor, kamu mallarını talan ediyor ve yoksul kitleler büyüyor. Bir ülkede milyoner sayısında artış olduğunda yoksulluğun, yani yoksulluk içinde yaşayan insan sayısının büyümesi işte bundan. Buna birleşik kaplar da diyebiliriz.
Yoksulluk ve eşitsizlik sosyal politikaların sonucu. Menderes, Özal veya Reagan döneminde milyoner çoğaltmanın bir hedef olarak alınması, eşitsizliğin üzerine inşa edilen bir ekonomi anlamına geliyordu. Bugün Türkiye’de ve dünyada “ekonomik büyüme” masalı ile paylaşımın kitlelerin yoksullaşmasına neden olacak şekilde dengesizleştirilmesi de bundan. Sosyal demokrat politika ürettiğini söyleyenler de bu dengesizliği körüklüyor olabilir. Tony Blair döneminde İngiltere’de milyoner sayısının hızla artması buna bir örnek.
***
Somutlaştırmak için şu lüks araçları alalım. Bunlara harcanan paraların kamu yararına harcanması gerekir. Ama iktidardakiler lüks araç istiyor. Yalnız onlar değil, sosyal demokratlar da lüks peşinde koşar oldu. Lüks artık her yerde kök salıyor. Özal döneminde büyük bir kararlılıkla pompalanan tüketim ekonomisi topluma iyice işledi. Zengin olmak için çalmak çırpmak, “işini bilen memur” olmak vb. olağanlaştırıldı. Lüks arabalar, evler, oteller, tatiller, vb. üzerine kurulu bir “tatlı hayat” masalı topluma yayıldı. Oysa “tatlı hayat” yaşayan her birey, yoksullaştırılan 5-10-50-100 ve belki daha çok insan anlamına geliyor. Bu kadar basit.
Kamu görevlilerine tahsis edilen her lüks araba yoksulluk demek. Ağaoğlu’nun lüks oyuncakları yoksulluk demek. Sokaklarda görülen her lüks araç yoksulluk demek. Yoksulluğu gerçekten ortadan kaldırmak isteyenlerin eşitsizliği ortadan kaldırması gerekir. Sıfırlanması gereken “tatlı hayat” ve talan düzenidir.
Madem seçim masalları gayet bol, bugün biz yaramaz çocuklara düşen en tatlı oyun masal bozmaca. Haydi oynayalım...

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat

Metal tokat

Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
12 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et