Dini nikaha ceza yok, şer’i hukuka cevaz var
Anayasa Mahkemesi, resmi nikah kıymadan dini nikah kıyan imam ve çiftlere ceza verilmesini öngören Türk Ceza Kanunu maddesinin kaldırılmasına karar verdi. 17 üyesinin tamamı erkek olan Anayasa Mahkemesi, bu kararla bu ülkenin kadınlarını çokça etkileyecek bir konuda kadınlar aleyhine tavır almış oldu.
Karara gerekçe ise “resmi nikah kıymadan birlikte yaşayanlara ceza yoksa, dini nikahla birlikte yaşayanlara ceza, eşitlik ilkesini bozar.”
Bir kere bu karar diyor ki: Devletin yetkisi ve etkisi altında olmadan her türlü evlendirme işlemi, yaşa, iki tarafın rızasının olup olmadığına bakılmaksızın yapılabilir.
Nikah işlemi, evlilik bağını göstermek için yapılan resmi bir işlem. Resmi olması, hem kadın hem erkek için, hem de doğan çocuklar için evlilikten kaynaklı hakların devlet tarafından yasalarla güvence altına alınması demek. Kadınla erkeğin eşit olmadığı, toplumsal norm ve kuralların kadınların aleyhine işlediği erkek egemen sistemde birlikte yaşamdan doğan haklar ve yükümlülükler gözetim gerektirdiği içindir bu resmi işlem. Yoksa, gönül ister ki küçük yaşta, zorla evlilikler, kadınlarla erkeklerin kurduğu birlikteliklerde kadınlara yaşatılan şiddet ve zorbalık toplum tarafından kabul edilemez olsun, devletin herhangi bir gözetim ve denetimine ihtiyaç duyulmasın. Ama gerçeğimiz bu değil. Tam da bu nedenle devlet “dini inançları gereği kim ne yaparsa yapsın” diyemez. Çünkü o inanışlar 12 yaşındaki kız çocuklarının evlenmesine olur verir, erkeklerin 4 kadınla evlenmesine olanak tanır, muta nikahıyla cinsel istismarın üstünün kapatılmasına cevaz verir, kadınların miras hakkından mahrum bırakılmasının önünü açar. Devlet, bunların yaşanmaması için garantör görevi görmek zorundadır. Bu gerçek ortada dururken AYM’nin bu kararı “dini inançlara karışmamayı görev bilmekle” açıklanamaz. İnancı kendisine perde yaparak, hiçbir yasal zorla karşı karşıya gelmeden, rahatça kadınlar ve kız çocukları ile birlikte olup, canı sıkılınca da “boşol” diyebilecek erkeklere cesaret vererek eşitlik sağlanmaz.
Bu karar, kadınların aile ve miras hukuku açısından kazandığı hakları sıfırlayacak. Çok eşliliğin önünü açacak. Kadınlar, Medeni Kanun’da eşit haklara sahip olmak için yıllarca mücadele vermişken, bugün birçok kadın resmi nikahlı olmalarına rağmen güvence altında değil. Resmi nikahları olmadığı için şiddet gören pek çok kadının korunmadığı, eşi ölen pek çok kadının miras hakkından yararlanamadığı, eşlerinin sosyal güvencesinden yararlanamadığı bir ülkede yapılması gereken kadınların haklarını güvence altına almakken yapılan; kadınları sonlarının ne olacağı belli olmayan bir inanç düzenine mahkum etmek! Daha dün adam hacı olduğu için karısına şiddet uygulaması mahkemece mazur görülen bu “çok demokratik” memleket topraklarında bu tür kararları verenlerin eline bir de böylesi bir yasal rahatlık verin bakalım, kadınların başına daha neler geliyor!
Ha, bakarız yarın karar düzeltilir. Ama biliyoruz ki böylesi kararlar düzeltilse bile artık geriye bir adım atıldı, tartışmanın fitili yakıldı. Tartışma, memlekette çoklu hukuka, adıyla söyleyelim, şeriat hukukuna kapı aralanması tartışması aslında.
Daha ekim ayında AKP Kadın Kolları imamlara resmi nikah kıyma yetkisi verilmesi için bir çalışma başlatmıştı. AYM’nin bu kararı açıklanır açıklanmaz da “o zaman Diyanet görevlilerine resmi nikah yapma yetkisi verilsin” tartışmaları açıldı. İnsan düşünmeden edemiyor; imamlara resmi nikah kıyılması yetkisi verilmesi ile beraberinde getirilecek bütünsel yasal değişikliklerin ön günlerini mi yaşıyoruz diye… Yakın zamanda Medeni Kanun’da ve Ceza Kanunu’nda kadınların haklarını geriye götüren başka değişiklikler de gündem edilirse hiç şaşırmayalım.
“Eşitlik yok adalet var” deyip, kadınlar için adaleti şer’i hukukla öte dünyada tesis edilecek bir şey olarak sunabilme cesareti bulanlar, adım adım bunların olmasına neden olacak bir tartışmayı başlattıklarının gayet bilincindelerdi.
Biz, gerçek eşitliğe sahip çıkmazsak işin nerelere varacağının bilincinde miyiz? Bugün meselemiz biraz da bu.
Evrensel'i Takip Et