Söylenecek son bir söz var: O da sandıkta!
Seçime günler kaldı. Son zamanlarda seçimden başka bir şeyin konuşulmadığı ülkemde 8 Haziran günü neler olacağı herkes için merak konusu.
AKP bu seçimde de kendine çok güveniyor. Kanımca, AKP’nin en çok güvendiği şey, yıllardır yürüttüğü politikalarıyla ortaya çıkardığı insanların ‘alt benliği’dir. Yıllardır AKP tarafından oya gibi işlenen bu “alt benlik” bugün AKP’nin en büyük garantisidir. Bu sayede en fazla oyu alacağına oldukça emin.
Ne mi demek istiyorum?
13 yıl önce AKP’nin iktidara gelişini hatırlayalım. AKP, devletin bir biçimde mağdur ettiği, ötekileştirilmiş kitlelerin oyları ile iktidara geldi. Bugün hâlâ mütedeyyin kesimde, başörtüsünün garantisinin AKP olduğunu düşündüğü için bu partiye oy vereceğini ifade eden, çoğu da kadın olan bir kesim var.
Çok partili rejime geçtikten sonra merkez sol partilerin üç aşağı beş yukarı yüzde 30’larda, merkez sağ partilerin ise yüzde ‘60’larda seyrettiği Türkiye ortamında, AKP merkez sağ parti rolünü de üstlendi. Gerçek de bu idi çünkü AKP’nin, küresel ekonomi politikalarıyla hiçbir çelişkisi olmadığını hatta birebir özdeş olduğunu ilerleyen zamanlarda gördük.
Örneğin bu ülkede, devletin şiddetine en fazla maruz kalan Kürtler için, CHP devleti simgelediği için asla bir seçenek olamadı. Onların seçeneği son 13 yıldır büyük oranda AKP oldu. Pek çok kez “Celladıma asla oy vermem” sözünü defalarca duydum Kürt vatandaşlardan.
Sonuçta 13 yıl öncesinde bu dinamiklerle AKP iktidar olduktan sonra, bir bir neoliberal ekonomi politikalarını uygulamaya başladı. Türkiye toplumunun büyük çoğunluğunun merkez sağ olduğu düşünülürse bu durum pek çok kişiyi rahatsız etmedi. Sadece, neoliberal ekonominin ne menem bir şey olduğunu bilen sosyalistlerin gündeminde oldu.
AKP’nin iktidarı boyunca toplum mühendisliği anlamında yaptığı en etkili şey, toplumun yapısında olan -ilkel duygular dahil- her ne varsa onları pekiştirmek oldu. Böylece insanların alt benliklerindeki ilkel duyguları ortaya çıkardılar. Bunu, bir özgürlük alanı gibi sundular. Bunun toplumdaki karşılığı lümpenlik oldu.
Bunun diğer bir örneği, ataerkil toplumsal yapının güzellemesi oldu. Kadim zamanlardan beri var olan, tek tanrılı dinleri etkisi altına almış ataerki, günümüz dünyasında kadın-erkek eşitsizliğinin en temel nedenidir. Bu yüzden de modern dünyada devlet düzeyinde kadın-erkek eşitliği konusunda önlemler alınmıştır. İşte AKP’nin yaptığı işlerden biri, devletin aldığı önlemleri tersine çevirmek oldu.
Sonucunu hepimiz biliyoruz: Kadın cinayetleri, çocuk gelinler, kadın bedeni üzerine politikalar, toplumun her kesiminde şiddetin artışı vesaire.
Bunu yaparken de en büyük referans Müslümanlık oldu. Tıpkı iş kazaları için fıtrata başvurmaları gibi. Bugün bu itirazı, en güçlü reformist İslamcılar yükseltmiş durumda. İslam bu değil diye haykırıyorlar.
Eril iktidarın, şiddetin güzellendiği pek çok söz var ortalıkta. Bu şiddet dilini, AKP’lilerden her daim duyuyoruz. Toplumda zaten var olan ama kabul görmeyen bir şey böylece değer kazanmış oldu: O da şiddet!
İtaatsiz kadına vur, işini yapmayan memura vur, doktoru kurşunla vs. vs. Kırmızı ışıkta geçip, olmadık yerde duran dolmuş şoförünün, dönüp de “Sizin devirleriniz geçti” demesi gibi lümpen kültürün kutsandığı bir dönem geldi.
İşte AKP’nin güvendiği bu. İnsanın ilkel benliğine dokunan ve buradan bir seçim parsası toplayan AKP, 7 Haziran seçiminde de aynı sonucu umuyor.
Bunun için dozu yükseltmiş durumda, mesela fetih törenleri ile insanları fantastik bir filmin seti gibi sanal alemlere sürükleyip gerçeklik duygusundan uzaklaştırıyor. Kendisini bir Kara Murat filmi sahnesinde sanan, bu manzaraları izlerken toplu hezeyana uğrayanları da televizyonlardan izliyoruz.
İnsanların yoksulluğu, eğitimsizliği, muhafazakarlığı, dindarlığı üzerinden kurdukları iktidar, artık AKP’nin garantisi olamaz, olmayacak.
Alt benliğini ortaya çıkardığınız insanlar size oy versinler. Bu ülkede, haziran direnişi, Soma-Ermenek vb. iş cinayetleri, Yırca köyü direnişi vb. onlarca olay varsa, affedersiniz ama pabuç pahalı bu kez.
Evrensel'i Takip Et