Barışa doğru kritik bir dönemeç
Fotoğraf: Envato
Linç girişimleri, hakaretler, silahlı ve bombalı saldırılar, ilk kez bir cumhurbaşkanının bir parti lehine meydan meydan/ekran ekran dolaşıp oy isteme manzaraları altında 7 Haziran Milletvekili Genel Seçimlerine 3 gün gibi çok kısa bir zaman kaldı.
Son haftaya MİT TIR’larıyla ilgili Cumhuriyet gazetesinin alkışlanacak habercilik başarısı ve ardından gelişen tehditler ve dayanışma mesajları, otomotiv ve metal sektöründeki işçi eylemleri ve Iğdır’da kadınların demokratik protestosu sonrasında kadınlara yönelik ağır sözler damgasını vurdu.
Toplumsal barışla ilgili bazı makamların temsili de olsa sorumluluğu olmasına rağmen tam aksi yönde davranması ve gerilimi/kutuplaştırmayı tırmandırması durumun ciddiyetini artırmaktadır.
Yalan ve iftiraların üst perdeden ve artarak sürmesi toplumun geleceği açısından çok kaygı verici bir durumdur bence. Bunlar artık rejimin tüm mekanizmalarının ne kadar aşındığını da sergilemektedir.
Kadınların yaşamdaki anlamlı yeri ve önemi tartışmasızdır. Özellikle kadınlara yönelik şiddetin tırmandırıldığı bir ülkede seçime sayılı günler kala en üst makamdan küfür ve hakaretlerin söz konusu olması kabul edilebilir değildir. İsterseniz bu zihniyetin kadın konusundaki karnesine bakalım: “Türkiye’de her 3 kadından 1’i şiddete maruz kalmaktadır. Fiziksel şiddetle karşılaşan kadınların oranı yüzde 34’tür. Son 7 yılda kadın cinayetleri yüzde 1400 artmış, son 6 ayda 26 bin aile içi şiddet olayı yaşanmış, 180 günde öldürülen kadın sayısı 130’a ulaşmıştır. 2005’den bu yana 4 bine yakın kadın, şiddete kurban gitmiştir.” (Antalya Kadın Zirvesi, Sonuç Bildirgesi).
Emekçilere yönelik tavırlar da pek farklı değildir:
Ülkemiz açık bir emek sömürüsü cennetine döndürülmüştür, işçi katliamları sıradanlaştırılmış ve işverenler aklanmıştır. “Ocak ayında en az 128 işçi, şubat ayında en az 85 işçi, mart ayında en az 139 işçi, nisan ayında en az 133 işçi, mayıs ayında ise en az 161 işçi yaşamını yitirdi... Böylece 2015 yılının ilk beş ayında iş cinayetlerinde en az 646 işçi can verdi.” (www.demokrathaber.net)
Çocukların acımasızca katledildiğini Roboskî, Diyarbakır, Cizre, Gezi…’den hatırlıyoruz ve unutmuyoruz. “Kadın da olsa çocuk da olsa gereği yapılacaktır” sözlerini ve sahibini de hatırlıyoruz.
Doğa katliamlarının tanığı olmayan var mıdır? Nükleer Santral ihalelerinin kötü sonuçlarını Çernobil ve Fukuşima’dan hatırlıyor ve biliyoruz.
Eğitim/öğretim ve bilimsel araştırmaların tek tipleştirildiği, işsizlik ve açlığın kol gezdiği bir ülkede yaşadığımızın farkındayız.
Vergilerimizle devasa bütçeye kavuşturulan Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla inanç alanında nasıl kuşatıldığımızın ve nasıl bir devlet dini yaratıldığının bilincindeyiz.
Seçimler açısından önemli olacak analizlerden birini aktarmak istiyorum: “Toplam 425 bin 152 kişi bu insanlar. Kütahya, Kastamonu, Rize, Osmaniye, Kırşehir, Yozgat, Nevşehir, Karabük, Düzce, Karaman, Kırıkkale, Aksaray, Şanlıurfa, Erzurum, Kilis, Çankırı, Gümüşhane ve Bayburt’ta yaşan CHP seçmenleri onlar. Türkiye’deki toplam seçmenin yüzde 1’ine yakınını oluşturuyorlar. Ama CHP’ye verdikleri oyları hiçbir şekilde CHP’nin güçlenmesine yaramıyor. Peki, acaba bu seçim onlar için bu ülkede bir şeyler değiştirebilme, fark yaratabilme ve ülkenin kaderini etkileyebilme şansı olabilir mi?” (Murat Eroğlu, www.bianet.org). Bu illere Diyarbakır’ı dahil etmek de olasıdır. Bu 19 ilde yaşayan CHP seçmenleri HDP’ye oy verdikleri takdirde barajın ötesine geçmeyi kolaylaştıracakları gibi genelde CHP’nin milletvekili sayısını da artıracaklardır.
7 Haziran 2015 Milletvekili Genel Seçimi her anlamda kritik bir dönemeç olma özelliğine sahiptir. Her oyun anlamlı ve değerli olduğunu göz önünde tutarak barış, eşitlik, özgürlük ve adalet taleplerinin somut bir karşılık bulduğu Demokratik Türkiye için HDP’nin seçimlerden barajları yıkarak çıkacağı bir tablo yaratmak amacıyla sandık başına gidelim, oylarımızı kullanalım ve oylarımıza sahip çıkalım!
- Nobel bilim ödülleri ışığında Türkiye'ye bakmak 20 Ekim 2016 00:29
- Kısacık ömürlere neler sığdırılırmış neler! (2) 06 Ekim 2016 00:07
- Kısacık ömürlere neler sığdırılırmış neler! 22 Eylül 2016 00:52
- Bu kaos ve kabus ortamında barış olası mı? 25 Ağustos 2016 00:32
- Kentlerimiz ve demokrasimiz 11 Ağustos 2016 01:00
- Darbe girişimi, normalleşme ve demokrasi 28 Temmuz 2016 00:51
- Su uyur, Milli Eğitim Bakanlığı uyumaz 14 Temmuz 2016 01:00
- Ne yazmalı ve ne yapmalı? 30 Haziran 2016 00:52
- Militarist ve gerici eğitimle nereye? 16 Haziran 2016 00:52
- Paranın padişahlığı ve güçlünün hukuku 02 Haziran 2016 01:00
- Bilim karşıtlığı, yozlaşma ve faşizm 19 Mayıs 2016 00:52
- Yüzleşemediğimiz için yozlaşıyoruz! 05 Mayıs 2016 01:00