04 Haziran 2015 01:00

Yolun sonu

Yolun sonu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir sınıfın ya da onun siyasal temsilcisinin iktidar olabilmesi ya da iktidarını sürdürebilmesinin temel koşulu, halkın büyük bölümünü yaptıklarının doğru olduğuna inandırması ve bu inancı sürekli canlı tutabilmesinden geçer. Bir iktidarın inandırıcılığını yitirmeye başladığına ilişkin somut işaretlerin ortaya çıkması, o iktidar için, ne kadar oy aldığından bağımsız olarak, artık yolun sonuna gelindiğini gösterir.
Genel seçim sürecinin başından itibaren AKP kadroları ve yıllardır iktidardan beslenenlerin yanı sıra, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın canla başla AKP’ye resmen “oy dilenerek” saltanatlarını sürdürme telaşı giderek artan bir panik havasına bürünmeye başladı. Pazar günü yapılacak seçimlerin AKP açısından tam anlamıyla bir “varlık-yokluk” meselesi haline geldiğini söylemek mümkün.
Öncesini bir tarafa bırakalım, sadece son birkaç ay içinde yaşanan gelişmeler bile AKP Hükümetinin ve onun her türden destekçilerinin inandırıcılık açısından nasıl büyük bir aşınma ve parçalanma yaşadığını gösteriyor. Söz konusu aşınma ya da parçalanmaya neden olan pek çok neden sayılabilir.
AKP’nin bugüne kadar çözmek iddiasıyla hareket ettiği ne kadar sorun varsa, geçtiğimiz yıllar içinde bu sorunları çözmek bir yana daha da derinleştirdi. Kendilerinin ve kendilerine biat edenlerin dışında toplumun hiçbir kesiminin sesini duymadılar, taleplerini görmezden geldiler.   
12.5 yıldır tek başına iktidar olan AKP’nin, Türkiye’nin en temel ekonomik, toplumsal ve siyasal sorunlarını çözme olanakları büyük ölçüde yitirdiğini, hatta halkın ekonomik-demokratik taleplerinin önünde bir engel haline geldiğini söylemek abartı olmaz. Önceden şu ya da bu biçimde, kimi zaman yaşan propagandanın kimi zaman “mağdur edebiyatı”nın etkisinde kalarak, yönlendirilen geniş halk kesimlerinin eskiden olduğu gibi AKP’nin arkasında saf tutması artık hiç kolay değil. Çünkü yolun sonu, hem içeriden hem dışarıdan düne göre çok daha net olarak görünmeye başladı.
Seçim dönemleri, özellikle iktidar partileri açısından mevcut iktidarını sürdürebilmek için halka en fazla yalan söylenen dönemler olarak bilinir. 7 Haziran seçimleri sürecinde uzun süredir ilk kez yaşamın gerçekleri, iktidarın yalanları karşısında daha etkili ve daha belirleyici olmaya başladı ve bu durum iktidar cephesinde büyük bir korku ve panik yaratmış durumda.
Türkiye’de yıllardır sürdürülen parti-devlet bütünleşmesine yönelik politika ve uygulamalara son verilmesi ve gerçek anlamda bir demokratikleşme zemininin yaratılması için sandıktan nasıl bir sonucun çıkması gerektiği ise çok açık. Bu sağlamanın tek ve en önemli koşulu, AKP’nin tek başına hükümet kuramayacak hale gelmesi için HDP’nin yüzde 10 barajının en az birkaç puan üzerinde oy alması gerekiyor.  
Pazar günü oy kullanacaklar açısından belirleyici olması gereken, sadece oy verilecek partilerin ne kadar oy alacağı değil, hangi partinin kimlerin çıkarlarına hizmet edecek programları savunduğu, ülkenin önünde duran temel sorunlara nasıl yaklaştığıdır. 7 Haziran seçimlerinde kimin ne kadar oy alıp ne kadar milletvekili çıkardığından öte, seçim sonrasında kimlerin hangi güçlerle, nasıl hareket edeceği en az seçim sonuçları kadar önemli.
Türkiye’nin acil çözüm bekleyen sorunlarının çözümü için emek ve demokrasi güçlerinin bugüne kadar söyledikleri yaşamın somut pratiği içinde önemli ölçüde doğrulandı. Kürt sorunu, dinselleşme, laiklik, örgütlenme ve sendikal haklar, basın özgürlüğü ve düşünceyi ifade hakkı vb. gibi pek çok konuda sistem açısından ciddi bir kilitlenme söz konusu. Kilidi açacak olan anahtar ise, yüzde 10 barajını yerle bir ederek Meclise girmesi beklenen HDP’nin elinde. Bu nedenle 7 Haziran seçimleri AKP için ne oranda “yolun sonu” anlamına gelecekse, HDP etrafında bir araya gelen halklar ve ilerici güçler açısından, demokratik bir Türkiye’nin inşası açısından “yeni bir başlangıç” olacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa