05 Haziran 2015 00:55

Vee sızıntı haber ödülü yine cemaate gidiyor

Vee sızıntı haber ödülü yine cemaate gidiyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

MİT TIR’ları haberi ile birlikte gazetecilik meselesi yeniden gündeme geldiği için yazmak gereği duyuyorum. Artık bu ülkede aklı başında her insan biliyor ki, anlıyor ki, bu MİT TIR’larında silah taşındığına dair görüntüler Gülen Cemaati tarafından basına sızdırılmıştır. Bu görüntülerin olay gerçekleştiği zaman değil, ama tam da şimdi ve Cumhuriyet’te yayımlanmış olması pek çok açıdan anlamlıdır. Cemaatgiller görüntüleri basına vermek için beklemiş, zaman kollamış, kendilerince uygun ortamı ve zamanı bulunca da dosyayı sızdırmışlardır. 

Cumhuriyet bu sızıntı haberi yayımlayarak iki şey yapıyor: 1- Hükümetin savaş suçu işlediğini kamuya duyuruyor, ki bu gazetecinin asli görevidir. 2- Tam seçim öncesi politik paralellik içinde olduğu CHP’nin AKP karşıtı manevrasına destek veriyor.Yani, haberin zamanlaması manidar. 

Kimsenin söylemediğini açıkça ortaya koymakta fayda var diye bu notu düşüyorum. Çünkü olay sadece “basın ve ifade özgürlüğü” çerçevesinde düşünüldüğünde evet, haber değeri taşıyan bir bilgi ve MİT TIR’larında taşınan silahlar haber olmalı. Bu haberi yaptı diye gazeteciye dava açılamaz. Gazeteci, görevi gereği hükümetlerin yanlış işlerini izlemeli ve bulduğunda da haberini yapmalı. Ama gazetecilikte bir başka önemli şey daha var. O da yayımladığınız haberi size getiren kaynağın hedefi ve haberin zamanlaması. Haber yapılmasın diye değil, yapılan gazeteciliğin kalitesini ölçmek açısından önemli bu. 

Cemaatgiller ve onların yasa dışı ses dinlemeleri, özel hayatları gizli kameralarla kayıt altına almaları, belge biriktirmeleri, politik, bürokratik ve askeri insanlara türlü fenalıklar yapmak için sahte deliller kurgulamaları nedeniyle artık “Bu gözler neler gördü” aşamasına geldik. Cemaat sayesinde sanki bir zamanların Doğu Almanya’sında yaşar gibiyiz. Sanki hep birilerinin hayatı dinleniyor… Sanki hep birileri birilerini sahte belgelerle ihbar edecek…    En temel insan hakları ayaklar altına alınmış. Polis, savcı ve yargıçlar İslamcı görünümlü çıkar cemaati şemsiyesi altında gizlice örgütlenip halka zulüm ediyor. Suçsuz insanlar cezaevine giriyor, gençler hedef oluyor, öldürülüyor, işkence görüyor. Bu sürece geçit veren de kuşkusuz AKP iktidarıdır. Kendi çıkarı söz konusu olduğunda Cemaatin pisliklerini ört bas eden AKPgiller, şimdi kendileri hedef olunca muhaliflerine yaptıklarının ne menem kötülükler olduğunu az çok anlıyor mudur acaba? Sanmıyorum… 

Önce kıdemli istihbaratçı, Cemaat tarafından emniyetten tasfiye edilen Hanefi Avcı yazdı. Arkasından, eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı ve yine Cemaat tarafından kullanışsız bulunup ipi kesilen Sabri Uzun kitabında anlattı. Gülen Cemaati hoca efendilerinin emriyle emniyette, yargıda, bürokrasinin girilebilir alanlarında haklarıyla değil, birbirlerine gizlice destek olarak, hileyle, sınav sorusu çalarak, torpil yaparak, hukuksuz telefon dinleyerek, başkalarının altını oyarak, ayak kaydırarak örgütlenmişler. Sonra da bu mevkilerde halka hizmet edeceklerine, ileride kuyularını kazacakları yeni hedefler için türlü çeşitli yeni belge, bulgu, ses, görüntü kaydı filan biriktirmişler. 

Geçmişte bu belgeler Cemaatçi Taraf ve Zaman gazeteleriyle, AKP yandaşı gazetelere sızdırılırdı. 2011 yılına kadar Mehmet Baransu ve Emre Uslu gibi Cemaat askerleri gazetecilik görüntüsü altında hükümetin ve Cemaatin haber alma ve dağıtma merkezi gibi çalıştılar. Yaptıkları birçok haber önemli bu arada. Haber ödülü filan da almışlıkları vardır. Ama tabii bu gazeteci görünümlü insanlar o haberleri yayımlarken kamu yararı peşinde miydi? Yoksa toplam sayılarının 400 bin civarında olduğu söylenen Cemaatgillerin devleti ele geçirip ülkeyi istedikleri gibi yönetme derdinde miydiler? Hepimiz yargıdaki ve emniyetteki korkunç tecrübelerimizden biliyoruz ki ikincisi. Onlardan biriysen hayat sana güzel. Değilsen öl, geber, hapiste çürü, ağlayanın olmaz. Bu kadar basit. 

Bugün sızdırdıkları MİT TIR’larında silah taşınma görüntüleri için de aynı şey geçerli. Tek dertleri Erdoğan’ı vurmak. Ondan sonra gerekirse aynı TIR’larla kendileri silah taşırlar. No problem.

Öncelikle bir tahmin: Cumhuriyet’te yayımlanan MİT TIR’ları haberi AKP seçmeninin oy verme biçiminde zerre değişiklik yaratmayacağı gibi, seçim öncesi bir kez daha mağdur duruma sokulan AKP (artık Devlet) için üzülen AKPgiller, bu sefer vermeyecekleri varsa da yine AKP’ye verir oyunu. Can Dündar çıkıp sokakta bir iki AKPgil bulup konuşsun, acaba ne düşünüyorlar bu haberle ilgili sorsun, anlayacaktır. 

İkincisi, Cemaatin polisinin, savcısının zamanında biriktirip, “Şimdi zamanıdır” diyerek sızdırdığı görüntüleri yayımlayınca büyük gazetecilik başarısı yakalamış gibi yapmak Nokta’da da, Taraf’ta da, Mehmet Baransu’da da, Emre Uslu’da da eğreti duruyordu. Aynı şekilde, şimdi Can Dündar’da da eğreti duruyor. Çünkü burada bir “başarı” varsa, o da bıkmadan usanmadan devletin kirli işlerini kaydeden, ama bunları hemen değil, sadece kendi çıkarları doğrultusunda “gerekli gördükçe” gazetecilere servis eden Cemaatgillerdedir.

Baykal videosundan malum MHP milletvekillerinin aşk yuvası skandalına, Tayyip Erdoğan’ın kriptolu telefonunu dinlemekten Ergenekon, Balyoz belgeleri arasına hiç olmayan, kurgu metinler, diskler eklemeye kadar nasıl inanılmaz bir çaba ve gayret içinde olmuş bu Cemaat. Onca HSYK’yi ele geçirme gayretleri, onca polis teşkilatında hakim olma planları, komploları… Tüm bunlara rağmen el elde baş başta devletten de dışlanmış durumdalar. Şimdi son darbe olarak kendilerini dışlayan Erdoğan’ı Lahey’de yargılatacak savaş suçu belgelerini sızdırdılar. Gerçi, Cumhuriyet’ten evvel silahların fotoğraflarını Aydınlık’a sızdırmışlar ve yayımlanmış, ama kimse iplememiş o haberi. Şimdi Cumhuriyet manşetten verince ve ülke de seçim atmosferinde olunca mesele büyüdü. 

Tayyip Erdoğan bu belgeler nedeniyle yargılanabilir. Çünkü bu silahların gönderilmesi uluslararası hukuka göre suçtur. Cumhuriyet’in de bu sızıntı haberi yayımlaması normaldir. Ana muhalefetle olan politik paralellik ve gazetenin başına henüz geçmiş bir yayın yönetmeninin kendisini bomba gibi haberlerle ispat etme telaşı da söz konusu olunca, bu daha da anlaşılır bir durumdur. Lakin, bu gazeteciliğin Watergate skandalıyla veya Jullian Assange’ın Wikileaks’iyle filan karşılaştırmak, bir tutmak kanımca doğru değil. Çünkü, ne Julian Assange ne de başkan Nixon’ı istifaya götüren Watergate skandalını ortaya çıkartan Bob Woodward ve Carl Bernstein sızıntı haberleri devlet içinde örgütlenmiş çıkar gruplarından almadılar. Onların haber kaynakları, devlet ve bürokrasi içinde yar alan, ama yapılan kirli işlerin kamu için ne derece tehlikeli olduğunu görerek bunu basına sızdırmayı insanlık vazifesi sayan kişilerdi. Nitekim, içlerinden bazıları vatana ihanet suçlamasıyla yargılanıyor, halen hapiste yatıyor. Bu İnsanlar başlarına gelecek şeyleri göze alarak, başka insanlara bir faydaları dokunsun diye haber sızdırıyor. Bizim Cemaat ise, geçmişte sadece ve sadece kendi gücünü arttırmak, bir de şimdi olduğu gibi Tayyip Erdoğan’ı yemek için gazetecilere bilgi sızdırıyor. Gazetecinin kendisine bilgi veren kaynağın neden “ona” ve “neden şimdi” bu bilgiyi verdiğini de sorgulaması gerekir. Mehmet Baransu’nun sızıntı haberlerine yıllarca bu eleştiriyi getirmiş bir kişi olarak, bugün Can Dündar’ın haberi için de aynı şeyi söylemek boynumun borcudur. 

Son olarak, son 12-13 yılın gazetecilik alanında hakim olan tüm sızıntı haberlerde olduğu gibi, bu seferkinde de ödül Cemaate gidiyor. Devletin imkanlarıyla, polis teşkilatında ve yargıda örgütlenmiş olmanın avantajlarını kullanarak elde ettikleri ses ve görüntüler daha çoktur ve sırayla, bir gün bir yerlerde daha bomba gibi yayımlanabilir. Nerede yayımlanacağı konjonktüre göre değişecektir. Gazeteciler ise bu güç çatışmasında aktör olarak kullanılmaktadır. 

Bu “bomba” haberler, dediğim gibi, AKP seçmeninde ters teper. Ama hiçbir şey bu pazar günü yapılacak seçimlerde HDP’nin elde edeceği büyük başarıyı engelleyemez. 

8 Haziran sabahı daha temiz, daha etik, daha adil ve daha gerçek gazetecilik yapılabilen bir Türkiye tahayyülüne uyanmak umuduyla. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa