Seçim tablosu ve koalisyon tartışması
Önceki gece, seçim sonuçları ekranlara yansımaya başladıktan sonra kısa bir süre içinde seçimin sonucu belli olmuştu. AKP yüzde 40.8 oy almıştı ama bu seçimin “tek gerçek mağlubu”ydu. HDP ise yüzde 13,1 oy almıştı, ama “seçimin tek gerçek galibi”ydi.
CHP ve MHP ise aldıkları oy biraz az ya da çok olsa da pozisyonlarını korumuştu. Çünkü bu partilerin yüzde birkaç puan daha yüksek ya da yüzde birkaç puan az oy almaları ülkede siyasetin gidişatına bir etkide bulunamazdı.
Ama seçim sonuçları belli olduktan sonra parti liderleri değerlendirmeler yaptılar. Ve genellikle bunlar bir basın açıklamasında söylenebilecek sözler, “teşekkür mesajı” mahiyetindeki açıklamalardı. Ama bu partilerin liderleri içinde “zafer konuşması” yapan tek lider, bu seçim sonucuyla birlikte Hükümeti düşen AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’ydu! Çünkü, Davutoğlu “Balkon konuşması” olarak sunulan konuşmasında, içi boş konuşmanın, demagojinin, hamasetin çok başarılı bir örneğini sunarak, partisinin tarihsel önemdeki yenilgisini kendisini dinleyen taraftarlarına zafer olarak yutturmayı amaçlayan bir konuşma yaptı. Yok AKP “kökleri tarihin derinliklerinde” yok “dalları gelecekte” olan partiymiş, yok Fırat’tan Dicle’den, Ağrı’dan (milletvekili değilse de) Erciyes’ten, Çukurova’dan,… selam getirdim… diyen konuşmasıyla eski Yunan’ın “demagogları”na taş çıkaran bir konuşmayla, tabiri caizse taraftarlarına seçim yenilgisini kutlattı!
Erdoğan ise seçim değerlendirmesini yazılı bir açıklamayla geçiştirdi. Bu onun hiç alışık olmadığı bir durumdu. Ama öyle anlaşılıyor ki, 7 Haziran Seçimi’nin sonuçlarını hazmetmesi hayli zor olacaktı!
Ya da şöyle diyelim örneğin AKP, 400 değilse de 300’ler mertebesinde bir oy alsaydı; onu “Balkona” çıkıp bir kalça hareketiyle Davutoğlu’nu kenara iterek görüntünün ortasına yerleşmesini kim engelleyebilirdi!
Ama 7 Haziran’da sandığa yansıyan halkın iradesi engelledi!
Nitekim yandaş basın da “Erken seçim” öne çıkarılarak, taraftarlarına, “Merak etmeyin, karşımızdaki güçler bir koalisyon oluşturamaz. Bu yüzden erken seçimle tekrar Hükümeti kuracak gücü elde ederiz” demek istiyor.
Öte yandan basın ve siyaset alanında da “koalisyon tartışması” gündemin başlıca konusu olmuş durumda.
Bir yandan bakılırsa, MHP öne sürdüğü şartlarla “koalisyona hayır” demeyi de geçerek, “erken seçim”i de gündeme atmıştır. HDP de ”İçeriden ya da dışarıdan AKP Hükümeti’ne destek vermeyeceğiz” diyerek, AKP’li koalisyona “hayır” diyeceğini söylemektedir. CHP’nin “koalisyona hazır olduğunu” söylemesi de bu tabloyu çok değiştirilebilir değildir.
Ancak şu da bir gerçek ki, “koalisyon” sadece partilerin var olan durumlarıyla sınırlı değildir. Ve şunu görmek gerekir ki, CHP ve MHP’nin AKP ile koalisyona yanaşmama nedeni, AKP’nin gerçek liderinin Erdoğan olmasıdır. Ki, bunu AKP’nin yöneticilerinin de gördüğü açıktır. Bu yüzden de önümüzdeki günlerde sermaye güçlerinin koalisyon çalışmaları, en azından önemli bir yanıyla, CHP ve MHP’nin AKP içindeki fraksiyonların hangisiyle koalisyon yapabileceği ile de ilgilidir.
Bu yüzden koalisyon tartışmaları ve girişimleri; bir yanıyla mevcut partilerin arasındaki sorunların aşılması olsa da bundan daha çok da AKP içindeki fraksiyonların üstünden “AKP içindeki operasyonlarla” birleşecek mahiyettedir. Ki, bu sermayenin hangi kliklerinin hangileriyle bir koalisyon oluşturacağı anlamına da gelmektedir. Bu yüzden de koalisyon tartışmaları içinde TÜSİAD’dan TOBB’a “iç”, AB, ABD gibi “dış güçlerin” müdahalelerinin olacağı, bu müdahalelerin maddi (sermaye giriş çıkışlarını yönlendirme, yatırım vaatlerine kadar) ve manevi (diplomatik ve siyasi destekler, AB üyeliği konusunda vaatler,…) çok yönlü olabileceği anlamına da gelmektedir.
Kuşkusuz ülkemiz demokrasi güçlerinin de etrafında birleştiği HDP için koalisyonlar, şu ya da bu partiyle bir anlaşma ve uzlaşmadan öte halkın talepleri etrafında bir mücadele, bu mücadelenin taleplerinin birleştirilmesi için ve bu talepler üstünden hangi siyasi parti ve güçlerle “koalisyon kurulacağı” ile ilgidir.
Örneğin “çözüm süreci”, laisizm ve inanç özgürlüğüne dair talepler, Türkiye’de ve bölgede halkların, bölge ülkelerinin iç işlerine müdahale eden politikalara son verilmesini öne çıkaran, ABD ve AB’nin bölge müdahalelerine karşı olan güçlerin birleştirilmesi(talepler etrafında), bu mücadeleyle birleşecek bir “koalisyon” için mücadele esas olmak durumundadır.
Evrensel'i Takip Et