İçeriden çöken dış politika
Fotoğraf: Envato
AKP’nin son seçimlerde uğradığı ağır kayıpların farklı nedenleri üzerine konuşmak, HDP’nin büyük başarısının ana etkeni olan “ayağa kalkma ihtiyacı”nı bir kenara itmek gibi anlaşılabilir. Baştan söyleyelim, bu konuyu başka bir yazıda ele almak üzere, bu köşenin amacına uygun olarak, dış politika kapsamında kendisini gösteren etkenler üzerinde duracağım.
Daha önce de söylendiği gibi, AKP, Ortadoğu çapında uygulamaya çalıştığı saldırgan, provokatif ve mezhepçi dış politikayı, iç politikanın özellikleri olarak uygulamaya başladığında, hiç değişmez zannettiği “yüzde 50”yi kendine çelik çekirdek yapıp geri kalan üzerinde diktatörlük kurabileceğini hesaplıyordu.
İdeolojik ve siyasal kökenleri aynı olan bu iç ve dış politika birliği, uygulamada keskin bir toplumsal kutuplaştırmaya dayanmak zorundaydı ve bunu zaten kendisi de doğuruyordu.
Temel hedefleri, içte ve dışta savaş atmosferi yaratarak egemenliği pekiştirmek olan bu yönelim, hem dış dünyada hem de yurt içinde hükümetin boyunu aşan denetimsiz gelişmelere ve tepkilere yol açtı. Esası itibariyle, kendi deyimleriyle “bölgenin önder gücü” olmayı amaçlayan bu politika, teknik terimle söyleyecek olursak, bölge eksenli bir emperyalist olmaya kilitlenmişti.
Sermayenin yapısı ve ilişkileri itibariyle bir ham hayal olan bu hedef, iki yönlü yatırım planları halinde kendisini gösterdi.
Birincisi silah sanayine atfedilen abartılmış önem ve ikincisi enerji hatları üzerinde kilit rol oynamaya hizmet edecek planlara yatırım yapmak. Ne var ki bu aynı zamanda sınıf çelişkilerini keskinleştiren, sömürüyü yoğunlaştıran ve antidemokratik politikaları zorunlu kılan bir yol idi.
Birbirine bir “sırat köprüsü” ile bağlanan bu iki sonuç, hükümetin halk yığınları karşısındaki konumunu gittikçe daha tahammül edilmez bir hale getirdi. Halka ağır ekonomik ve sosyal yükler getiren ve beraberinde gittikçe daha katı bir diktatörlük rejimini zorunlu kılan bu politika, aynı zamanda şiddetli bir dinci ve milliyetçi propagandayla beslenmeye de mecburdu. Ortaya çıkan tablo, klasik tipte faşist diktatörlüklerin izlediği yolun fotokopisi idi.
HDP’nin barajı aşmasının tek ferahlama yolu olduğunu hisseden halk yığınları, siyasal eğilimi ve parti tercihi ne olursa olsun bu gidişi frenlemek amacıyla oyunu kullandı.
Bölgede yaşanan ağır savaş koşullarına en pervasız biçimde dahil olmanın getirdiği sonuçlar, arka plandaki vahşi ve maceracı politikaların görünür hale gelmesini kolaylaştırdı. Bir dış politika çizgisi gibi tasarlanan büyük macera planı, halkın gerçek hayat koşullarına ve ihtiyaçlarının doğurduğu taleplerine çarparak durdu! Bu anlamda HDP, gerçek bir halk cephesi olarak ortaya çıktı.
Şu anda, hayalin büyüklüğü ile karşılaşılan durumun basit bir “sandık meselesi” gibi görünmesi arasındaki çelişki iktidarı afallatmış durumdadır. Öyle görünüyor ki, bunu aşabilecekleri küçük bir yol arızası olarak kabul ediyorlar. Kahramanlık masallarıyla, Allah, Kitap, Ecdat sloganlarıyla bunu telafi edebileceklerine hâlâ inanıyorlar. Oysa çelişki derin ve keskindir, sonuçları itibariyle halka umut veren bir gelişme göstermektedir.
Bizim görmemiz gereken ise herhalde şudur: Yaşadığımız sevinç haksız değildir, lakin iş bitmemiştir. Halk cephesinin genişletilmesi, güçlendirilmesi ve sağlam bir politik zemine oturtulması gibi büyük bir iş önümüzde duruyor.
Barajın yıkılması önemli bir itici güç sağlamıştır, ama aynı zamanda cephemizin saflarının güçlendirilmesi ihtiyacını da yakıcı bir biçimde önümüze koymuştur.
- Örtülü dünya savaşı çağı: Savaşın çapı göründüğünden daha büyük 06 Ekim 2024 04:52
- İngiltere’de sokaklar faşizme kapalı 11 Ağustos 2024 06:41
- İki ucu savaş değneği 24 Mayıs 2017 00:56
- Olsaydıyla bulsaydı... 17 Mayıs 2017 01:00
- İdam... 19 Nisan 2017 00:10
- Gariplerin ölümü 29 Mart 2017 00:38
- Devletin ve milletin çıkarı nerede? 15 Mart 2017 01:00
- Almanya'ya karşı birleşik milli cephe! 08 Mart 2017 00:10
- ‘Sözde bayrak’ 01 Mart 2017 01:09
- Provokasyon ihtiyacıyla yaşamak 21 Aralık 2016 01:00
- Amerika gitsin, Rusya mı gelsin? 10 Ağustos 2016 00:59
- Darbenin gizli kalan iki ayağı! 27 Temmuz 2016 00:43