AKP’ye Erdoğan engeli!
Fotoğraf: Envato
Ortadoğu ülkelerinde, AB ve ABD’de medya organları ve siyaset çevreleri, AKP’nin çöküşü ve Erdoğan’ın diktatörlük heveslerini betona gömen 7 Haziran seçimi sonrasındaki resmi açıklamalar, “ortalama tepkiler” biçiminde olsa da gayriresmi tepkilerde seçim sonuçlarından duyulan memnuniyet saklanmıyor.
Hani oluşan tabloya bakınca, daha birkaç yıl önce AKP’ye övgüler yağdıran Ortadoğu ve Batı basınının tanınmış gazeteleri ve yorumcuları gibi az çok tanınmış siyasi çevrelerin de AKP’yi terk ettiği anlaşılıyor.
Ama dış dünyadan “en ilginç mesajı Putin gönderdi” desek yeridir. Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin, AKP Genel Başkanı Davutoğlu yerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kutlamayı tercih ederek, herkesi şaşırttı.
Eğer danışmanları Putin’i, seçimlerin neyin seçimi olduğu ve sonuçları konusunda yanıltmadıysa, Putin’in mesajı “manidar bir mesaj” ya da Putinvari bir “espri” olarak görülebilir.
Elbette “içeride” olduğu gibi “dışarıda” da “Türkiye’deki koalisyon seçenekleri”nden “erken seçim”e kadar pek çok konu tartışılıyor. Ama, “koalisyon” tartışması artık dünden beri, Türkiye’nin siyaset gündeminin de baş sorunu olacak görünüyor.
Elbette, 13 yıllık AKP’nin tek başına iktidarından sonra “koalisyon” kavramının siyasette yeniden ön plana çıkması “koalisyon”un “iyi bir şey” mi “kötü bir şey” mi oluğuna dair, absürt bir tartışmayı gündeme getirmişse de artık “Nasıl ve kimlerin yapacağı bir koalisyon hükümeti” tartışması siyasetin baş meselesi haline gelmiştir.
AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu daha Cumhurbaşkanı ile görüşmeden, yandaş basının ön cephesinde yer alan Sabah gazetesinde Cumhurbaşkanının kırmızı çizgileri olduğu anlaşılan “üç kırmızı çizgi” yayımlandı. Bu kırmızı çizgiler; 1) “Paralel yapıyla mücadele”, 2) “Çözüm sürecinin devam etmesi” ve 3) “Erdoğan’ın meşruiyeti ve konumunun asla tartışma konusu yapılmaması” olarak ifade edildi.
Ama toplam açısından bakıldığında, “AKP’nin tek kırmızı çizgisi”, Erdoğan’ın keyfi yönetimine dokunulmaması, Hükümet nasıl kurulursa kurulsun Erdoğan’ın “alışılmamış cumhurbaşkanı“ pozisyonunu sürdürmesidir.
Ama üç muhalefet partisinin resmi ve gayriresmi söylemlerine bakınca onların da “kırmızı çizgileri” olduğu, ama bu kırmızı çizgilerin en kalını ve “olmazsa olmaz” olanı “Erdoğan’ın meşruiyet çizgisine çekilmesi”dir. Çünkü hiçbir parti, kuruluşuna katılacakları hükümetin üstünde bir “üst başbakan” olarak Erdoğan’ın durmasını, hükümeti her vesileyle itip kakmasını istemiyorlar.
Bu yüzden de daha ilk günden itibaren, Davutoğlu’nun görüşmeleri, birer protokol görüşmesi olmaya da mahkum görünmektedir.
Bu görüşmelerin sonucunun akamet olacağını gösteren ise, “Erdoğan’ın konumu” ile ilgili sorunudur. Ve bu sorun çözülmeden de “AKP’nin içinde olduğu bir koalisyon hükümeti” seçeneğinin gerçekleşmesi imkan dahiline girmemektedir.
Kısacası seçim kampanyası başladığında, AKP’nin de önüne geçip sürece müdahale ederek AKP’nin oylarının yüzde 40’a düşmesinde en önemli rolü oynayan Erdoğan, şimdi de kendi Anayasa, yasa, hak-hukuk tanımaz tutumunu sürdürmek adına AKP’nin koalisyon ortağı olarak iktidar olmasının önünü kesen en önemli engel haline gelmiştir.
Sermaye sözcüleri ve basınındaki “siyaset analizcileri”, her ne kadar, seçimde oluşan tablo üstünden siyaset mühendisliği şaheseri “koalisyon projeleri” geliştirip “ortamı yumuşatmak” için zaman kazanmaya çalışsalar da Erdoğan faktörünü aradan çekmeden (Koalisyonun Erdoğan’la anlaşarak değil AKP ile anlaşarak oluştuğu bir çizgiye gelinmeden) AKP’li bir koalisyon olanaklı görünmüyor.
HDP ve MHP’nin de bir koalisyon içinde yer alması olanaklı olmadığına göre, bu durumda da Meclis çoğunluğuna dayalı bir hükümet seçeneği olanaklı olamamaktadır.
Ve tabii ki, bu durumda akla şu soru gelmektedir: “AKP, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı daha ne kadar sırtında taşıyacaktır?”
Sorunun AKP açısından önemi büyüktür ama aynı zamanda seçimin çıkardığı tablonun zayıflıklarından da yararlanarak siyasi krizi derinleştirip ülkeyi bir “erken seçime sürükleyerek”, “krizden fırsat çıkarma” stratejisine yöneldiğinin işaretlerini veren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, “Türkiye daha ne kadar sırtında taşır?” sorusu da birinci sorudan bile büyük ve önemli bir sorundur.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00