Seçimin ardından futbol
Fotoğraf: Envato
Memleketin kilitlendiği 2015 genel seçimleri sona erdi. Hafta sonu yapılan seçimlerin iki çarpıcı sonucu oldu.
13 yıldır sürmekte olan AKP’nin tek parti iktidarı sona erdi ve barajı geçer mi geçemez mi tartışmaları arasında yüzde13’ün üzerinde oy olarak barajı yıkan HDP Meclise girdi.
Seçim sürecinde arka plana düşen futbolun gündemi bir süre daha koalisyon tartışmalarının gölgesinde kalsa da, yavaş yavaş eski yerini alacak gibi görünüyor.
Seçim öncesi kaleme aldığım yazılarda HDP’nin barajı geçmesi ve tek parti iktidarının sonlanmasıyla futbolun ikliminin de tamamen değişeceğini vurgulamıştım. Şimdi o iklimi gerçekten değiştirecek bir matematik ile karşı karşıyayız.
13 yıldan beri genelde sporu özelde futbolu yöneten bütün federasyonların “özerklik” görünümü altında eski AKP hükümeti tarafından biçimlendirildiği sporun içindeki herkes tarafından biliniyor. Şeklen yapılan genel kurullar ve seçimler sonucunda ortaya çıkan yönetimler hükümetten, hatta daha doğru deyişle mevcut cumhurbaşkanından izin almadan tek adım bile atamıyorlardı.
Bu durumun 13 sene içinde Türkiye’de sporu ve futbolu getirdiği nokta bellidir.
Hiçbir kalıcı uluslararası başarıda imzası olmayan, doping skandallarıyla çalkalanan, geleceğe yönelik hiçbir altyapı yatırımını hayata geçiremeyen, futbolda FIFA sıralamasının diplerine doğru yuvarlanmasını sağlayan bir spor yönetimiyle karşı karşıyayız.
Daha da vahimi sporu ve futbolu bir iktidar ve rant alanı olarak gören bu anlayış, sporseverlerin ve taraftarların da yozlaştığı, giderek taraftarlık ruhunun “çürüdüğü” bir zemini ortaya çıkardı.
Aslında hükümet olmayan muhalefet partileri seçim süreçlerinde spor ile fazla ilgilenmezler, çoğu muhalefet partisi seçim bildirgelerine spor ile ilgili “Dostlar alışverişte görsün” anlayışına uygun birkaç basmakalıp cümle koyup geçerler. 2015 seçiminin önemli farklarından biri de son dönemdeki “otoriterleşmeye” paralel olarak tribünlere yapılan müdahalenin de bütün muhalefet partileri tarafından fark edilmesi oldu. Başta HDP ve CHP olmak üzere bütün muhalefet partileri seçim bildirgelerine hem “passolig uygulamasının” hemen kaldırılacağını hem de “özerklik” mantığına uygun biçimde federasyon genel kurullarının yapısının demokratikleştirileceğini bildirgelerine koydular.
Şimdi, önümüzde bir seçim daha var. Türkiye Futbol Federasyonu genel kurulu yeni yönetimini ve başkanını bu ayın sonunda 29 Haziran’da seçecek. Şimdilik ortada üç aday var.
2 dönemdir hükümetin desteğini alarak sözde seçilen özde “atanan” Yıldırım Demirören’in karşısına, memleket futbolunu kutuplaştırıp uçurumun kenarına getirip bırakan Haluk Ulusoy ile daha şimdiden kaosu nasıl büyüteceğini anlatan Erdal Alkış çıktı.
Her üç adayda geçen hafta verdiği demeçlerde “Siyasilerin anlaşabileceği yönetim kurulu oluşturacağız” diyorlardı. Siz bunu Cumhurbaşkanının onaylayacağı bir listeyle çıkacağız diye okuyun.
Ama şimdi, seçim sonrasında, bütün koalisyon tartışmaları ve aritmetik hesaplarını bir tarafa bırakırsak bile önemli bir fırsat ortaya çıktı. Adaylarda seçim sonuçları karşısında, şaşkın ki bu satırlar yazılırken kulüpler birliği toplanıp ne yapacağına karar verecekti. Seçim sonucu ne olursa olsun “uzaktan kumandalı” bu yönetimin uzun sürmeyeceğini umut ediyorum.
Her üç muhalefet partisi de koalisyon kursunlar, kurmasınlar, yemin sonrasında verecekleri önergelerle hem “passolig” uygulamasını hemen kaldırabilirler, hem de federasyonların mali açıdan şeffaflaşıp daha demokratik genel kurul yapılarının oluşmasını sağlayabilirler. Basit oy çoğunluğuyla sağlanacak bu düzenlemelerin yapılmasının önünde hiçbir engel yok. Üstelik seçim beyannamelerinde ortaklaşılan konular bunlar.
Demokrasiyi rehabilite edecek birçok düzenlemenin yanında sporun ve futbolun unutulmayacağını düşünüyorum. En azından HDP listesinden Meclise giren futbolun yapısal sorunlarını çok iyi bilen Celal Doğan’ın ve taraftarların sorunlarını çok iyi bilen İstanbul Milletvekili sevgili meslektaşım Sezai Temelli’nin diğer vekiller unutsa bile bu konuları gündeme getireceğini çok iyi biliyorum.
Futbolun “demokratikleşmesi” ve “temizlenmesi” için bir fırsat doğdu, umarım kaçırılmaz.
- Rasim Ozan gitti futbol medyası temize mi çıktı? 30 Kasım 2017 00:15
- Fenerbahçeli medyayı deşifre edelim 16 Kasım 2017 00:26
- Cüneyt Çakır, Mete Kalkavan gerisi yalan… 25 Ekim 2017 23:01
- 'Yıldırım Demirören yeter' 05 Ekim 2017 01:21
- Ne etti la bu Aykut Kocaman size? 21 Eylül 2017 01:00
- Aykut Kocaman'a niye saldırıyorlar? 14 Eylül 2017 00:15
- Federasyon, Tribün Mühendisliği: Beleştepe, Göztepe, Konya... 24 Ağustos 2017 00:15
- Terim kovuldu sıra Demirören’de mi? 04 Ağustos 2017 01:01
- Terim ve Demirören'e sonsuz teşekkürler! 20 Temmuz 2017 01:00
- Futbola da adalet lazım 13 Temmuz 2017 00:15
- Arda Turan'a neden kızıyorsunuz ki? 15 Haziran 2017 00:30
- Şampiyonluklara seviniyor musunuz? 01 Haziran 2017 01:00