11 Haziran 2015 01:00

Seçim sonuçları ve mücadele öncelikleri

Seçim sonuçları ve mücadele öncelikleri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Seçim sonuçlarının seçimlere katılan tüm parti ve örgütler tarafından, onların her birinin kendine yontarak kendileri lehine yorumlanması, politik mücadele ve “rekabet”in “gerekleri”nden sayılsa da, Erdoğan ve partisinin, ezilenlerin önemli bir çoğunluğu tarafından tokatlanarak cezalandırıldığı genel bir kabul görmektedir. Sömürü, baskı ve talanın, yolsuzluk, rüşvet ve kesintisiz yalan kampanyalarının, işçi ve emekçilere, Kürtlere, Alevilere, kadın kitlelerine ve gençliğe yönelik göz açtırmaz saldırganlığın yarattığı karşı tepki, AKP’ye yumruk darbelerinin önemli nedenleri arasındadır. Uzun süreden bu yana denebilir ki ilk kez ekonomik-sosyal talepler ile siyasal hak ve özgürlük istemleri hemen tüm partilerin seçim bildirgelerinde bu derecede güçlü olarak yer almıştır. Bunun nedeni, ekonomik-sosyal hak yoksunluğunun, artan yoksulluk, açlık ve işsizliğin halk kitleleri içinde yarattığı tepkinin, küçük üretici ve işçi sınıfının çeşitli kesimleri başta olmak üzere eylemleri de gündeme getirmek üzere büyümekte olduğunun görülmesidir. Geniş işçi ve emekçi kitlelerinin bu tepkisi, AKP’nin dış fonlar, kent yağması, TOKİ rantları üzerinden yaygın olarak gerçekleştirdiği “pay verme-yararlandırma ve yedekleme” politikası nedeniyle sandıklara yeterince yansımamakla birlikte, giderek ağırlaşan borçluluk ve yoksullaşma, yoğun ve yaygın yalan kampanyasının inandırıcılığını darbelemiş ve Gooebelsçi propaganda eşliğinde sürdürülen din bezirganlığının “büyü”sünü bozmuştur. Dolar milyarderliği ile Kuran istismarını birarada sürdüren din tacirlerinin sahtekarlığı kürsülerden meydanlara saçılmış, halkın öfke ve kuşkusuyla karşılanmıştır. Ancak ne sisteme ilişkin emekçi görüşleri ve beklentileri temelinden sarsılarak farklılaşmış ne de geleneksel ve güncel gerici ideolojik etki gerçek anlamda bozguna uğratılmıştır. Ekonomik, sosyal ve politik-ideolojik mücadele alanlarında daha etkin ve sistematik bir ajitasyon, propaganda ve teşhirin taşıdığı önem azalmak bir yana daha da ivedilik kazanmıştır.
Asgari ücretin vergi dışı tutularak işçi ailesinin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak bir düzeye çıkarılması (işçilerin talebi 1800TL’dir); sendikasız ve sigortasız çalıştırmanın ve taşeron sisteminin yasaklanması, tüm emekçiler için genel sağlık sigortası; emeklilerin, engellilerin, işsizlerin, bakıma ihtiyaç duyanların günümüz koşullarında gerekli ihtiyaçlarının karşılanması düzeyinde bir gelire kavuşturulmaları gerekir. Tarım işçilerinin, mevsimlik işçilerin, kent-kır yoksullarının, topraksız ve az topraklı köylünün, küçük üreticinin sosyal güvenceye kavuşmaları gerekir. Eğitim ve sağlığın uluslararası tekellerin ve ‘iç sermaye’ kesimlerinin denetiminde ticarileştirilmesine son verilmelidir. Herkes için her düzeyde parasız, bilimsel- akıl dışı hurafelerden arındırılmış- ve demokratik eğitim sağlanmalı; Kürtlerin kendi anadillerinde eğitim görmeleri önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Kadınlara yönelik burjuva ve ataerkil ayrımcılık ve baskıya son verilmeli, imam nikahlı evliliğin yasallaştırılmasıyla kadın cinsine kurulan tuzak parçalanmalıdır.
Hakları için mücadele kararlılığı gösteren işçi ve emekçilere, Kürtler ve Alevi halk kesimleri başta olmak üzere etnik ve dini-mezhebi baskı ve ayrımcılığa tabi tutularak hakları yok sayılan tüm ezilenlere karşı sürdürülen devlet-hükümet politikasına büyük bir itiraz olduğu bu seçimler bağlamında bir kez daha netleşmiştir. Bu durum, seçim ve koalisyon hesapları ne olursa olsun, bu itirazın daha da büyütülmesini, daha güçlü şekilde yürütülmesi olanağı doğan parlamenter mücadeleyle de birleşmiş olarak tüm yaşam ve çalışma alanlarında hak ve özgürlük mücadelesinin yükseltilmesini gerektirir.
12 Eylül cuntasının ürünü olup Tayyip Erdoğan yönetiminin çıkarları için ısrarla koruduğu “seçim barajı”nın HDP tarafından aşılması, halkın “baraj duvarı”nı yıkmasını göstermekle birlikte baraj engeli ve siyasal partiler yasası yerli yerinde duruyor. Bu gerici ve antidemokratik yasa ve barajın kaldırılması için mücadelenin sürdürülmesi gerekir.
Sermaye-emek;yöneten-yönetilen ilişkilerinin seçim ve sandık sorunu ve sonuçlarından temel önemde farklılık gösterdiği bilinir. Devlet ve hükümet sorununa yaklaşım koalisyon ve hükümet pazarlıkları çerçevesine sıkıştırılamaz. Burjuva diktatörlüğü ve antidemokratik yönetim aygıtı işlerliğini sürdürüyor. Erdoğan yönetimindeki güçlerin içerde ve dışarıda savaş, provokasyon ve saldırı politikası aktif olmaya devam ediyor. Katar’a askeri üs kurulduğu resmi gazetede yayımlandı. Diyarbakır saldırıları provokasyon politikasının canlı tutulduğunu gösteriyor. İşlerin seçim sonuçları üzerinden temelli değiştiği yönlü yorum ve akıl yürütmelerin ayakları havadadır. Hayallere kapılmaksızın kitle mücadelesi ve emekçi örgütlenmesini büyütmek tek çıkar yol  durumundadır.
Halkın çeşitli kesimlerinin; işçi sınıfı ve kent-kır emekçilerinin; onların taleplerinin savunusunu esas alan ya da öyle olduğunu söyleyen siyasal-demokratik ve sendikal örgütlerin sermaye ve burjuva devleti-hükümetlerine karşı güç birliği, mücadele ile hak kazanımının  koşuludur. Bundan uzak durmak, işçi ve emekçilerin “daha güçlü ve yaygın birlikler” yönündeki istemlerini öncelikli almamak, siyasal demokrasi ve sosyalizm mücadelesine zarar verir. Emek Partisi’nin; HDP ‘bileşenleri’nin, öteki parti ve örgütlerin, henüz bu ittifak-güç ve eylem birliği içinde yer almakta tereddüt edenler de dahil daha geniş kesimlerle birlikte kararlıca sürdürecekleri “güç birliği”nin biçimleri farklılık gösterebilir, ancak önceliğinin proletarya ve tüm ezilen emekçilerin hak ve talepleri için mücadeleyi büyütmek olması gerekliliği değişmez. Bu da tüm ilerici, demokrat, devrimci ve sosyalist kesimleri diğer tüm kesimlerden daha fazla sorumluluğa çağıran bir durumdur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa