19 Haziran 2015 00:53

Bahçeli’nin çözülme mühendisliği

Bahçeli’nin çözülme mühendisliği

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Seçimler oldu. Memleket iki haftadır biraz rahatlamış sayılır. Rahatsız olanlar ise en başta AKP ile TÜSİAD-MÜSİAD çevreleri. Hemen koalisyon turlarına başlamış bulunuyorlar. Biz de aslında memlekette iktidarı kimlerin kurduğu, koalisyonun kimlerin arasında olduğu ve olacağını böylece görmüş oluyoruz.
Seçim sonrasının en gözde aktörü ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli. Adı gibi güçlü çıkışlar yapıyor. Maraş gevreği gibi sert ama kırılgan konuşuyor. “Çözüm süreci çözülme sürecidir, yıkım projesidir”.
HDP barajı aşamasa Bahçeli bugün dizlerini büzmüş oturduğu yerde kös kös oturacaktı. Her şeyden önce bunu doğru bir şekilde tespit etmek gerekiyor. 

Stratejik yanını, AKP’nin çoğunluk sağlayamamasını, Bahçeli’nin bugün rahat rahat caka satmasını bir yana bıraksak da; 2015 seçimlerinin, çözüm veya çözülme sürecinin belki de en önemli konusu, HDP ve dolayısıyla Kürt Siyasal Hareketinin meclise girip girmeme konusudur. Bundan sonra da hem Türkiye ve bölgenin, hem MHP’nin, hem de bizzat HDP ve Kürt Siyasal Hareketinin en önemli mevzularından biri bu olacaktır.

HDP’nin Meclise girişinin etki ve sonuçlarının neler olacağını şimdilik bir yana bırakalım. Bahçeli ve MHP’nin tavırlarının analizi üzerinden gidelim.

1-HDP’nin doğrudan veya dolaylı, hatta çok uzaktan ve geçici olarak yer alacağı herhangi bir koalisyon formülünde MHP yoktur, olmayacaktır, demek AKP’yi ve Erdoğan’ı kurtarma projesine dönüşmektedir. 
AKP’nin iktidar ortağı olduğu her durumda “Cumhurbaşkanı nizami sınırlara çekilsin, 17-25 Aralık yargılansın” demek, karşılığı pratikte olmayan boş söylem ve atanmış hakimlerin işi olacaktır. Pratiği yoktur.

Cumhurbaşkanının nizami sınırlara çekilmesi ve 17-25 Aralık yargı sürecinin sağlıklı işletilebilmesi ancak ve ancak AKP dışında bir koalisyonla mümkündür, bu da HDP’nin de bir şekilde yer alacağa bir koalisyondur.

2-Gelelim ana meseleye, yani ÇÖZÜLME nedir meselesine. Dünyadan genel bir tespit yaparsak, çözülme siyasal aktör olarak MİLLİYETÇİ HAREKETLERİN yaptığı şeydir. Dünyadaki hemen bütün çözülme projeleri milliyetçiler eliyle yürütülmüştür. Bu işin biçimsel, şekilsel şartıdır.

3-Nüfus büyüklüğü anlamında “küçük grup” milliyetçileri çözülmeye yakın durabilir de “büyük grup” milliyetçi hareketlerinin çözülmeyi önleyici rolü olmuş mudur diye soru tekrar sorulabilir. Kanaatim odur ki, esas çözülmeyi ayrılıkçı hareketler değil, tam da büyük ana kütle milliyetçilerinin REDDİYESİ meşrulaştırmakta ve körüklemektedir. Bir zamanlar “Bulgar” yoktur, “Türk yoktur”, bugün “Kürt” yoktur noktasındadır. ÇÖZÜLME devam etmektedir. Ne zaman ki büyük grup diğerlerine mesafe koymuş, dahası halk gruplarını tanımamıştır, o zaman çözülme hızlanmaktadır.

4-Esas soruna gelirsek, ÇÖZÜLME nedir? 

a) Siyasal biçim açısından YURTTAŞLIK BAĞININ ZAYIFLAMASI, sonuçta da tümden KOPMASIDIR; belli nüfus veya halk gruplarının siyasal süreçlerin daha fazla dışında kalmasıdır. Örneğin HDP meclise giremeseydi girmiş haline kıyasla Türkiye daha fazla ÇÖZÜLMÜŞ olacaktı.

b) Aynı laiklik sekülerlik ilişkisinde olduğu gibi, MECLİS işin biçimsel kısmıdır, en güçlü pratiği ise KADER BİRLİĞİNE kadar varan, esasta SOSYAL BAĞLARIN sürmesidir. Sosyal bağlar nasıl sürecektir? MHP’nin HDP ile yan yana durmam diretmesi aşağı yukarı birinin çıkıp “KÜRTLE KOMŞULUK YAPMAM” söylemi ile aynı noktadadır. MHP siyasal bir hareketse HDP siyasal hareketiyle hiçbir şekilde bir araya gelmem demesi, bir TÜRKçe anadili kökenli komşunun KÜRTçe anadili kökenli bir KOMŞUYLA KOMŞULUK-ARKADAŞLIK YAPMAM” söylemiyle aynı minvaldedir.

Fiziksel, kimyasal çözülme nedir, siyasal, sosyal çözülme nedir, uzun uzadıya yakıcı konular. Yerimiz bugünlük bu kadar. Haftaya devam ederiz. 

Ancak şunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki MHP ve Bahçeli’nin bu tavırları hem TÜRKİYE’yi çözmekte, hem de AKP’yi ve ERDOĞAN’ı KURTARMAKTADIR.

Evren’in ardından Demirel de öldü. 1970’lerin çözücüsü Türkeş’ten daha çok Demirel’di. Fötr şapka ABD ve darbelerin önünde hep eğik durdu, hem öğretmen ve okullara karşı, hem de emek haklarının gaspında siyasal başaktör rolündeydi. Derin devlete, Özal’a, TÜSİAD’a, NATO’ya çalıştı. Erdoğan, Bahçeli aynı rolde mi?

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa