Bahçeli’nin çözülme mühendisliği
Fotoğraf: Envato
Seçimler oldu. Memleket iki haftadır biraz rahatlamış sayılır. Rahatsız olanlar ise en başta AKP ile TÜSİAD-MÜSİAD çevreleri. Hemen koalisyon turlarına başlamış bulunuyorlar. Biz de aslında memlekette iktidarı kimlerin kurduğu, koalisyonun kimlerin arasında olduğu ve olacağını böylece görmüş oluyoruz.
Seçim sonrasının en gözde aktörü ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli. Adı gibi güçlü çıkışlar yapıyor. Maraş gevreği gibi sert ama kırılgan konuşuyor. “Çözüm süreci çözülme sürecidir, yıkım projesidir”.
HDP barajı aşamasa Bahçeli bugün dizlerini büzmüş oturduğu yerde kös kös oturacaktı. Her şeyden önce bunu doğru bir şekilde tespit etmek gerekiyor.
Stratejik yanını, AKP’nin çoğunluk sağlayamamasını, Bahçeli’nin bugün rahat rahat caka satmasını bir yana bıraksak da; 2015 seçimlerinin, çözüm veya çözülme sürecinin belki de en önemli konusu, HDP ve dolayısıyla Kürt Siyasal Hareketinin meclise girip girmeme konusudur. Bundan sonra da hem Türkiye ve bölgenin, hem MHP’nin, hem de bizzat HDP ve Kürt Siyasal Hareketinin en önemli mevzularından biri bu olacaktır.
HDP’nin Meclise girişinin etki ve sonuçlarının neler olacağını şimdilik bir yana bırakalım. Bahçeli ve MHP’nin tavırlarının analizi üzerinden gidelim.
1-HDP’nin doğrudan veya dolaylı, hatta çok uzaktan ve geçici olarak yer alacağı herhangi bir koalisyon formülünde MHP yoktur, olmayacaktır, demek AKP’yi ve Erdoğan’ı kurtarma projesine dönüşmektedir.
AKP’nin iktidar ortağı olduğu her durumda “Cumhurbaşkanı nizami sınırlara çekilsin, 17-25 Aralık yargılansın” demek, karşılığı pratikte olmayan boş söylem ve atanmış hakimlerin işi olacaktır. Pratiği yoktur.
Cumhurbaşkanının nizami sınırlara çekilmesi ve 17-25 Aralık yargı sürecinin sağlıklı işletilebilmesi ancak ve ancak AKP dışında bir koalisyonla mümkündür, bu da HDP’nin de bir şekilde yer alacağa bir koalisyondur.
2-Gelelim ana meseleye, yani ÇÖZÜLME nedir meselesine. Dünyadan genel bir tespit yaparsak, çözülme siyasal aktör olarak MİLLİYETÇİ HAREKETLERİN yaptığı şeydir. Dünyadaki hemen bütün çözülme projeleri milliyetçiler eliyle yürütülmüştür. Bu işin biçimsel, şekilsel şartıdır.
3-Nüfus büyüklüğü anlamında “küçük grup” milliyetçileri çözülmeye yakın durabilir de “büyük grup” milliyetçi hareketlerinin çözülmeyi önleyici rolü olmuş mudur diye soru tekrar sorulabilir. Kanaatim odur ki, esas çözülmeyi ayrılıkçı hareketler değil, tam da büyük ana kütle milliyetçilerinin REDDİYESİ meşrulaştırmakta ve körüklemektedir. Bir zamanlar “Bulgar” yoktur, “Türk yoktur”, bugün “Kürt” yoktur noktasındadır. ÇÖZÜLME devam etmektedir. Ne zaman ki büyük grup diğerlerine mesafe koymuş, dahası halk gruplarını tanımamıştır, o zaman çözülme hızlanmaktadır.
4-Esas soruna gelirsek, ÇÖZÜLME nedir?
a) Siyasal biçim açısından YURTTAŞLIK BAĞININ ZAYIFLAMASI, sonuçta da tümden KOPMASIDIR; belli nüfus veya halk gruplarının siyasal süreçlerin daha fazla dışında kalmasıdır. Örneğin HDP meclise giremeseydi girmiş haline kıyasla Türkiye daha fazla ÇÖZÜLMÜŞ olacaktı.
b) Aynı laiklik sekülerlik ilişkisinde olduğu gibi, MECLİS işin biçimsel kısmıdır, en güçlü pratiği ise KADER BİRLİĞİNE kadar varan, esasta SOSYAL BAĞLARIN sürmesidir. Sosyal bağlar nasıl sürecektir? MHP’nin HDP ile yan yana durmam diretmesi aşağı yukarı birinin çıkıp “KÜRTLE KOMŞULUK YAPMAM” söylemi ile aynı noktadadır. MHP siyasal bir hareketse HDP siyasal hareketiyle hiçbir şekilde bir araya gelmem demesi, bir TÜRKçe anadili kökenli komşunun KÜRTçe anadili kökenli bir KOMŞUYLA KOMŞULUK-ARKADAŞLIK YAPMAM” söylemiyle aynı minvaldedir.
Fiziksel, kimyasal çözülme nedir, siyasal, sosyal çözülme nedir, uzun uzadıya yakıcı konular. Yerimiz bugünlük bu kadar. Haftaya devam ederiz.
Ancak şunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki MHP ve Bahçeli’nin bu tavırları hem TÜRKİYE’yi çözmekte, hem de AKP’yi ve ERDOĞAN’ı KURTARMAKTADIR.
Evren’in ardından Demirel de öldü. 1970’lerin çözücüsü Türkeş’ten daha çok Demirel’di. Fötr şapka ABD ve darbelerin önünde hep eğik durdu, hem öğretmen ve okullara karşı, hem de emek haklarının gaspında siyasal başaktör rolündeydi. Derin devlete, Özal’a, TÜSİAD’a, NATO’ya çalıştı. Erdoğan, Bahçeli aynı rolde mi?
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15
- Aileler çocuklarını MEB’den kurtarmaya çalışıyor: MEB eğitime, çocuklara, topluma zararlı hale mi geldi? 13 Eylül 2024 04:42
- Eğitimin sorunlarından öğretmenler ve müdür yardımcıları da mağdur 06 Eylül 2024 04:41
- Atamaların değeri değersizleştirilmesi üzerine 30 Ağustos 2024 04:44
- Tarihleri, çağları, problemleri karıştırmak: Ahilik de işletme de amaç ve işleyiş olarak okul değil 23 Ağustos 2024 04:46
- YKS, eğitim ve şehirler: Üniversitede resesyon, şehirde resesyon ve göç 16 Ağustos 2024 04:15