Sermaye kuşatmasında koalisyona adım adım!
Fotoğraf: Envato
Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in hayatını kaybetmesi ve “üç günlük yas” ilan edilmesi de siyasi partiler ve çeşitli güç odakları arasındaki “koalisyon hükümeti” için yapılan girişimlere ara verdiremedi. Dahası bu vesileyle, “koalisyon duayeni” olarak gösterilen Demirel’in de hayatta olsa böyle bir koalisyon için çalışacağı üstünden bir “başlık” da açıldı! Öyle görünmektedir ki Demirel, öldükten sonra bile koalisyon girişimlerine “ev sahipliği” yapacak, “taziye ziyaretleri” koalisyon görüşmelerinin vesilesi olacaktır! Ki, sermaye siyasetinde böyle bir kültür vardır.
İşin manevi yanından da öte; Baykal ve Gül’ün devreye girmesinin ardından TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB, İhracatçılar Birliği, Türkiye-AB Karma Komisyonu’nun temsilcileri gibi sermayenin en büyüklerinin yanında en geniş tabanlı örgütleri de bir “koalisyon hükümeti” için şimdiye kadar olmadığı kadar açıkça devreye girmiş bulunuyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Baykal’ı devreye sokması, dört parti liderini Saray’a çağırarak konuşacağını açıklaması sonrasında ortaya çıkan, basın ve siyaset arenasından cumhurbaşkanını kendi sınırlarına çekilmeye çağıran tepkiler karşısında Erdoğan, bir adım geri atarak “topun kendine gelmesini bekleme” çizgisine çekilmiş görünmektedir.
Nitekim Davutoğlu da kimi konuları sessizlikle geçiştirerek, kimi konularda dolaylı imalarla da olsa, Erdoğan’la arasına mesafe koymaya özen gösteren bir yönelişe girmeye çalışıyor görünmektedir.
Önceki gün bir TV programına çıkan Davutoğlu, “koalisyon hükümeti”, “azınlık hükümeti” tartışmalarına verdiği yanıtta “azınlık hükümeti”ne karşı çıkarken, “Onun (azınlık hükümeti) yerine mertçe, gerekirse kıran kırana bir siyasetle, bir ortakla şirket kurmayı tercih ederim. Senin paran şu, benim param bu. Birbirimize güveneceğiz” dedi. Ama bu söylemin Erdoğan’ın 16 Mart 2015’te Balıkesir’de iş adamlarıyla yaptığı toplantıda “Benim derdim ne biliyor musunuz? Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa Türkiye de öyle yönetilmelidir” demesine benzediğini fark etmiş olmalı ki, Davutoğlu hemen düzeltti: ”Şirket derken Türkiye’yi şirket gibi gördüğümden değil, ortaklık benzetmesi vermek için söylüyorum!” Böylece Davutoğlu da Erdoğan’ın müdahaleleriyle arasına bir sınır koyma fırsatını kullanmış oldu.
Böylece koalisyon girişimlerinde gelinen aşamada şunları saptayabiliriz:
1- Sermaye örgütlerinin yöneticilerinin, koalisyon hükümeti sorununu partilere bırakılmayacak kadar ciddi bir sorun olarak ele aldığı görülmektedir. Onun için de sermaye örgütleri en üst yöneticileri aracılığı ile tüm partileri ziyaret edip isteklerini belirtirken, aynı zamanda partileri bir koalisyon hükümetini engellememeleri için kuşatmaktadırlar. Daha Cumhurbaşkanı başbakanı atamadan ve partiler arasında siyasetin ateşinin yükselmesine fırsat vermeden patronların, partilere ayar vermek istedikleri görülmektedir.
2 - CHP’nin 14 maddelik bir “koalisyon için şartlar” açıklaması her ne kadar AKP cenahından “koalisyondan yan çizmek” gibi değerlendirilse de gerçekte CHP’nin öne sürdüğü şartların AKP ile bir koalisyonu kolaylaştıran şartlar olduğu da bir gerçektir. CHP’nin “dönüşümlü başbakanlık” gibi istekleri ise bir şarttan çok, pazarlığı yüksekten açma gayreti olsa gerek.
3 - Partiler ortaya konuşmaya devam etmektedir ve kendilerine göre şartlar ileri sürerek, kendilerine oy veren “seçmene selam” faslından açıklamalar yapmaya devam etmektedirler. Ama sermaye örgütlerinin ortak isteği; AKP-CHP koalisyonudur; büyük koalisyondur. Ve elbette MHP de koalisyon çalışmalarının içine çekilerek, CHP’nin istekleri sınırlandırılmak istenmektedir.
Özet olarak, gelinen aşamada şunu söyleyebiliriz: Sermaye örgütlerinin ve siyaset arenasında oluşturulan baskın istek bir “AKP-CHP Koalisyonu”dur. Bu konuda, kapalı kapılar arkasında gayriresmi de olsa, (bakanlık sayıları, hangi bakanlıkların hangi partilerde olacağı gibi ayrıntılarda bile) hayli ileri adımlar atıldığı anlaşılmaktadır. Ama bu olmazsa bir “AKP-MHP koalisyonu” da ehvenişerdir! AKP’nin dışında kaldığı bir “üçlü koalisyon” ya da “AKP-HDP koalisyonu” sermayenin tercihleri içinde görünmemektedir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00