Çocuklarla sohbet etmek çok öğreticidir. Yıllar önce, ortaokul ve liseyi birlikte okuduğum bir arkadaşımın kızından, henüz o daha küçükken, şu sözleri duymuştuk: “Biri de benimle konuşsun!” Çevresindeki büyükler iki ayrı konuyu konuşurken o sürmekte olan etkileşimin dışında kaldığının farkındaydı. Söyledikleri ile bize şunu anlatıyordu: Çocuklar konuşmaların, günlük yaşamın içerisinde var olmak isterler. Gerekçe ne olursa olsun onları dışarıda bırakanlar kocaman bir yanlış yaparlar.
Çağdaş dünyada, büyük kentlerde yaşam bir çeşit kast sistemi içeriyor. Yaşa dayalı bu kast sistemi çocukların çeşitli gerekçelerle dışlanmasını içeriyor. Dışlanma çoğu zaman kapatılma demek. Günümüzde okullar bu işlevi görüyor. Yüksek duvarları, kocaman kapıları, kapıda duran bekçileri ile okulların günlük yaşam ve toplum ile bağları olduğunu söylemek çok zor. Yuvadan liseye bu dışlanma ve kapatılma gözler önünde. Ama bunun ne kadar yapay ve ne kadar yanlış olduğunu kavrayanlar çok az.
Bu adı konmamış kast sistemine “büyük kapatılma” da diyebiliriz. Sokaklarda çocukların görülmediği hemen her yerde bu sistemin var olduğunu da söyleyebiliriz. Çocukların sokaklarda görülmesini engelleyen gidişat çok masum görünse bile yanlış. Örneğin, çocuğunu okula servis ile yollayanlar çocukların araçlara kapatılmasını sağlıyorlar. Hem de doğaya ve dünyaya zarar veren araçlara. Bu metal kutulara her gün bir saat çocuğunu kim kapatmak ister? Ama çocuklar kapatılıyor. İstanbul, Ankara, İzmir gibi kentlerde okullar açıkken bir minibüs seli yaşanması aslında korkunç bir rezalet.
Bu kapatılmaya yardımcı olanlar çocuklarına hem dolaylı, hem de dolaysız olarak zarar verdiklerinin hemen hiç farkında değiller. Örneğin, çocuklarını hemen evin kapısında duracak araca bindirmek için bekleyenler var, görüyorum. Bu kişilerin çocuklarının araçtan ineceği saatte kapıya çıkıp beklemeye başlamaları da söz konusu. Sonuçta çocuklar, sokakla teması olabildiğince az, güdümlü bir dünyaya kapatılmış oluyorlar. Çocuklarını okula ve eve kapayanlar doğru yaptıklarını düşünseler de, yanlış yapıyorlar.
Çocukların bu dışlanma ve kapatılma içerisinde tümüyle edilgin olduğu söylenemez. Tam tersine, onlar da bu kapatılmaya katkıda bulunabiliyorlar. Bunun en çarpıcı örneği, hayran kalınacak güzellikteki bir ortamda çevresine hemen hiç bakmadan elindeki oyuncağa dalan çocuklar. Bu oyuncaklar elektronik oyuncaklar, yani yeni teknoloji ürünü oyuncaklar. Bunlara kapılan çocuklar istemeden de olsa kendilerini bu oyuncaklarla erişilen etkinlik ve sanal ortamlara kapatmış oluyorlar. Bu tür kapatılmanın eskiden başrolünde televizyonlar ve video oyunlar vardı. Artık etkileşime daha açık olan bilgisayarlar, tabletler ve telefonlar devrede. Ama sonuç aynı...
Önceki gün bir başka lise arkadaşımın anlattıklarını paylaşayım. Birkaç günlüğüne gittikleri gezide bu oyuncaklardan hiçbiri olmadığı, telefon ve internet işlemediği için bir çeşit özgürleşme yaşamışlar. Çocuklar anne babaları ile uzun zamandır hiç olmadıkları kadar çok birlikte olmuşlar, sohbet etmişler, eski oyunlardan oynamışlar.
Bu kapatılmanın sınıfsal boyutunu elbette göz ardı etmemek gerek. Büyük kapatılma büyük ölçüde orta ve üst sınıf yaşamlar demek. Ama mesele öncelikle etkilenen çocuklar ve kurumlar meselesi. Toplumun içerisinde çocukların sesini kısan veya duyulmaz kılan eski mekanizmaların yerini yenileri alıyor. Eski tür kast sisteminin delikleri, yeni ve çok daha süslü bir kast sistemi ile kapatılıyor. Büyük kapatma genişleyerek sürüyor. Tam da bu nedenle bu büyük kapatılmanın toplumsal özgürleşme mücadelesinin gündeminde tutulması gerek.
Evrensel'i Takip Et