22 Haziran 2015 00:51

Koltuk pazarlığını bırak, cinayetlere bak

Koltuk pazarlığını bırak, cinayetlere bak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Genç bir kadın kaçırıldı, genç bir kadın tecavüz edilerek öldürüldü ve bir derenin kenarına atıldı, bir kadın kocası tarafından boşanmak istediği gerekçesiyle dövülerek hastanelik edildi, bir kadın kendisiyle “barışmak” isteyen eşi tarafından sokak ortasında 8 el ateş edilerek sakat bırakıldı, bir kadın boşandığı eşi tarafından “beni aldatıyorsun” denilerek öldürüldü, bir kadın, bir kadın, bir kadın daha… 

Kadınların başına gelenlerin hepsi ama hepsi “geliyorum” dedi. Öldürülmeden önce taciz edildiler, tehdit edildiler, dövüldüler, hırpalandılar... Ailelerine anlattılar, mahallenin büyüğüne anlattılar, polise anlattılar, savcıya-hâkime anlattılar; olmadı. Yine taciz edildiler, yine tehdit edildiler, dövüldüler, hırpalandılar. Anlatmadılar artık ailelerine, polise gitmediler, savcıyı hâkimi akıllarına dahi getirmediler. 

Bu memlekette resmi verilere göre şiddete maruz kalan kadınların yüzde 80’i yasaları biliyor. Sorsanız, tane tane anlatırlar nereye başvurmaları, kimlere dert anlatmaları gerektiğini. Ama sadece yüzde 11’i gidiyor adli mercilere, o da ölmeye ramak kala, “belki bu sefer sesimi duyan olur” diyerek. Ama o kadar işte, yüz kadından sadece 11’i… Çünkü kadınlar biliyor herkesin zaten her şeyi bildiğini… Ailelerin sustuğunu, katil adaylarının kollandığını, tecavüz meyillilerin pohpohlandığını, tacizcilerin alkışlandığını ve bütün bu olan bitenin adına fıtrat dendiğini…

Herkes her şeyi biliyor; öldürülecek olan da, tecavüze uğrayacak olan da, dövülecek, sövülecek, sağından solundan çekiştirilecek olan da biliyor başına neler geleceğini. Hepimiz biliyoruz... Bu memlekette kadın olmak her an şiddetle, taciz ve tecavüzle, kaçırılma, yok edilme, öldürülme tehdidiyle karşı karşıya olmayı ama en çok da baş başa olmayı gerektirir! 

Özgecan katledildi, herkes sokakta “Kadın katillerine müebbet” dedi. Cansu katledildi, hem de Özgecan için sokağa çıkıp bu slogana eşlik etmiş olan bir adam tarafından! Şimdi yine “Kadın katillerine müebbet” lafı dillerde. 

Evet, tabi ki kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet! Pek tabi “Kadınları canından edenlere kravat taktı, namaz kıldı, boynunu büktü indirimi de neymiş be” öfkesi! Ya ne olacaktı!
Bu kadar basit, bu kadar sıradan, bu kadar ucuz bir önlemin dahi alınması için daha kaç kadın tecavüze uğramalı, lime lime edilmeli, öldürülmeli, cesedi dere kenarlarında otlara takılmalı ki zaten? Daha kaç kadın her katliamda kendini kadın ölüleri kuyruğunda bir adım öne geçmiş hissetmeli bu en basit “kararlılık göstergesi”nin uygulanması için? 

Kadınların canlarından edilmelerinin önüne geçmek için sadece adli önlemler yetmez, artık daha da iyi biliyoruz. Herkesin her şeyi bildiği bu katil düzende mesele, kadınlar katledildikten sonra ne olacağı değil. Mesele kadınları ölüme terk etmemek, göz göre göre gelen cinayetlere, kaçırılmalara, tacizlere, tecavüzlere karşı yalnız bırakmamak için ne yapılacağı. Ne olacak da kadınlar ölmeden çözüme adım atılacak? 

Madem partiler kadın seçmenlerine “Biz sizi temsil edeceğiz” iddiasıyla daha çok gitti bu seçim sürecinde; 

Madem bu meclis cumhuriyet tarihinin kadın vekil sayısının en çok olduğu meclis, 

Soralım mı aritmetiği değişen meclise, kırmızı çizgi üstüne kırmızı çizgi açıklayan partilere ne yapacaklarmış bu yeni dönemde kadınlar ölmeden sorunu çözebilmek için? 
Değiştirebilecekler mi “aileye” çevirdikleri her bir devlet biriminin adını, esasına dönüp “kadın” diyebilecekler mi? 

Altında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kapı gibi imzası bulunan İstanbul Sözleşmesi’nin gereklerinin yerine getirilebilmesi için, yani başvuru merkezlerini olması gerektiği gibi düzenlemek, kadınları şiddete uğramadan güçlendirecek mekanizmalar oluşturmak, kadınların yeni bir hayat kurabilmesine yarayan tüm olanakları seferber etmek için hangi somut adımları atacaklar?

Kadınların başlarına gelenler “geliyorum” diye bas bas bağırırken “dur bakalım nereye geliyorsun” diye sorabilecekler mi? Kadınları şiddet karşısında yapayalnız bırakmamak için örneğin “şiddete katlanmak zorunda değilsin, sana ekonomik ve sosyal tüm ihtiyaçlarını giderebileceğin bir yaşam sunulacak” diyerek gösterebilecekler mi? Demesi kolay da, bu dediklerinin gereğini yerine getirebilecekler mi? 

Bir küçücük adım atsınlar şu mecliste, o beğenmediğimiz adli önlemi gündem etsinler mesela,  “kadın cinayetlerinde haksız tahrik indirimini kaldıralım” diye başlasınlar yeni döneme de görelim niyeti.

Hadi, görelim.  

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa