Til Ebyad raporu
Fotoğraf: Envato
Hürriyet gazetesinde Deniz Zeyrek imzalı habere göre PYD’nin Til Ebyad’ı IŞİD’in elinden alması üzerine Dışişleri Bakanlığı bir değerlendirme hazırlamış ve iki ayrı güvenlik zirvesinden bu analizi paylaşmış (22.06.2015). Hürriyet gazetesi de bakanlığın bu değerlendirmesine ulaşmış. Hükümetin yayın yasağı ve ceza tehdidiyle sır gibi sakladığı Suriye politikasına ilişkin güvenlik zirvesinde tartışılan bir rapor acaba neden basına sızdırılmış olabilir? Sorunun cevabı aslında haberin içeriğinde saklı. Habere yansıdığı kadarıyla rapor analiz içermiyor, sadece Türkiye’nin bundan sonra izleyeceği kamu diplomasisinin -yani halkla ilişkiler stratejisinin- ana hatlarını veriyor. Hürriyet’in rapora ulaşabilmesi ve yayımlayabilmesindeki sır da burada: raporun yayımlanması kamu diplomasisinin bir parçası.
Raporda bakanlığın bir imaj tamiriyle meşgul olduğu göze çarpıyor. Türkiye’nin IŞİD’i bir terör örgütü olarak gördüğü ilk madde olarak belirtilmiş. Hemen ardından Esad rejimiyle işbirliği, Suriye’nin toprak bütünlüğü gibi konularda hükümetin PYD’ye ilişkin “hassasiyetlerinin” altı çizilmiş. Burada bakanlık PYD’yi pragmatik davranmakla, Esad’la beraber hareket etmekle ve hatta çıkarları örtüştüğünde IŞİD ile pazarlık yapmakla, Suriye’nin toprak bütünlüğüne aykırı olarak kanton yönetimleri ilan etmekle suçluyor. Bu suçlamalar raporun basına yansıyan kısmına olgularla desteklenmediği için uluslararası siyasette herhangi bir etki yapması mümkün görünmüyor. Bakanlık bürokratları da diplomaside pragmatizm gibi bir suçlamanın kabul görmeyeceğini kuşkusuz bilirler.
Suçlamaların ardından bakanlık PYD’nin başarılı olduğunu da teslim etmiş. Raporda şöyle deniyormuş: “PYD’nin IŞİD ile mücadelesi, bütün dünyanın sempatisini kazandı. Türkiye de IŞİD’in geriletilmesinden memnundur. Bu nedenle müttefiklerin IŞİD ile mücadelede PYD’ye destek vermesine itiraz etmedi.” Bakanlık bürokratları Sabah gazetesini takip etmiyorlar herhalde. Hükümete yakınlığıyla meşhur olmuş bu gazete PYD’nin IŞİD’den daha tehlikeli olduğunu koca bir manşetle dünyaya duyurdu (19.06.2015). Yeni Şafak gazetesinden İbrahim Karagül’ün PYD’nin Til Ebyad’a girmesini Türkiye’yi imha planı olarak tanımlaması ve “askeri müdahale şart” diyerek Türkiye’yi Suriye’de askeri manevraya çağırması da gözden kaçmadı (Yeni Şafak, 16.06.2015). Kürt petrolünü Akdeniz’e taşımaya ve Türkiye’nin etkisini kırmaya yönelik bir tasarımdan bahseden Karagül şöyle devam ediyor: “Eğer Ak Parti’nin ana omurga olduğu bir koalisyon şekillenirse ya da tekrar seçime gidilip tek başına bir Ak Parti yönetimi kurulursa Türkiye’nin bu tür tasarımlara sert ve caydırıcı bir şekilde müdahil olacağını söylemek mümkün” (Yeni Şafak, 22.06.2015). Başka bir ifadeyle AKP’nin Suriye politikası ve hükümet kurma stratejisi birbiriyle iç içe girmiş durumda. Hiçbir halkla ilişkiler çalışması Türkiye’yi yakından gözlemleyenlerin gördükleri bu olgular karşısında ikna edici olamaz. Nitekim ABD Başkanı Obama’nın seçimlerin hemen ardından G-7 zirvesinde Türkiye’yi IŞİD’e sınırdan katılımı engelleyecek önlemleri almadığı için eleştirmesi ikna kabiliyetinin sınırlarını açıkça ortaya koymuş durumda (Milliyet, 09.06.2015).
Rapor “ABD Türkiye’nin Tel Abyad başta olmak üzere Kuzey Suriye’deki Kürt bölgesine ilişkin görüş ve isteklerine açık destek veriyor” diyor. Bu noktada da rapor ABD ve Türkiye arasındaki gerilimi yok sayma tutumu benimsemiş. İster istemez akla şu soru geliyor: Acaba Dışişleri Bakanlığı, Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest’ın Tel Abyad operasyonunda PYD’nin havadan koalisyon uçaklarıyla desteklenmesini başarı reçetesi olarak tanımlamasına katılmakta mıdır? (The White House, 16.06.2015)
Raporda PYD’nin IŞİD’le mücadele etmesinin ona Suriye için yapılan yüzlerce toplantıda belirlenen ilkelerin dışına çıkma hakkı vermediği vurgulanmış. Bu ifadenin safdilliğine ne demeli bilemiyorum. Her şeyden önce siyasette hedeflere yapılan toplantı saatiyle ulaşılmadığının herhalde bakanlık bürokratları da farkındadır. Sınav sorusunu cevaplamayan öğrencinin “Ama hocam beş sayfa yazdım” demesi gibi bir şey bu yüzlerce toplantı vurgusu. Bu toplantılara PYD davet edilmiş midir? Toplantı kararlarına katılmış mıdır? Katılmadığı toplantılarda alınan kararlar PYD’yi bağlar mı? Bu toplantıların uluslararası meşruiyeti nedir? Toplantılara katılanların Suriye’deki güçleri nedir?
Hürriyet’in yayınladığı rapor gerçekçi bir değerlendirme içermediği gibi, iç ve dış kamuoyu açısından da ikna edici değildir. Anlaşılan AKP’nin hükümet kurma stratejileri bürokrasinin de elini bağlamaktadır. Dış politika iç politikadaki dar çıkarlara göre belirlendikçe gerçekçilikten uzaklaşmakta, hata payı artmakta, buna mukabil dış politikadaki gelişmelerin iç politikadaki etkileri artmaktadır. Gidilen yol yol değildir.
- Türkiye-Suriye ilişkisi 18 Aralık 2024 04:58
- Ortadoğu’da yeni döneme girerken vaziyet 11 Aralık 2024 04:32
- Lindner’in komplosu ve Almanya’da seçimler 27 Kasım 2024 04:40
- Trump'ın zaferi: Enflasyon algısı ve 2008 sonrası aile şirketleri 13 Kasım 2024 04:08
- ABD’de seçimler ve yeni saflaşma 06 Kasım 2024 04:51
- Yeni Yeşil Düzen’in sergüzeşti 30 Ekim 2024 04:35
- Tırmandırarak gerilimi azaltmak 02 Ekim 2024 04:16
- AfD’li sınıf fraksiyonları ve aile/cinsiyet politikaları 11 Eylül 2024 05:03
- Saksonya ve Thüringen'de seçimler 04 Eylül 2024 04:30
- AfD'nin aile politikası 28 Ağustos 2024 04:15
- Thüringen'de nüfus, aile ve siyasi eklemlenme 21 Ağustos 2024 04:39
- Taşra ve siyasi kültür: Doğu Almanya'da seçimlere doğru 14 Ağustos 2024 04:22