Devletlerin temel özelliklerinden biri çözülmesi midir?
Fotoğraf: Envato
En baştan şunu söyleyelim ki, devletler, hele de rejim tipleri, hükümet tipleri daha geçici; insan, toplum, doğa görece daha kalıcıdır. İnsan ve doğanın geçiciliği veya kalıcılığı hem kendi içinde hem de toplamda kozmik olay ve gelişmelere bağlı olup mutlak anlamda da değildir. “Herkes gün gelecek ölümü tadacak!”. Mutlak anlamda ölüm, mutlak yokluk da metafiziğin en temel sorularından biridir ve varolmaktan daha çetrefil bir sorundur.
Yine tespit edelim ki, ilişkili olmak (göreceli olmak, pozisyonu olmak, sebepli olmak) ilişkisiz olmaktan daha makul ve gerçektir, “ilişkisiz” olabilmek çok daha zordur.
Dayanışma daha kolaydır, mutlak anlamda “dayanışmasızlık” pek olanaklı gözükmemektedir.
Yine belirtelim ki, sabitlik pek mümkün gözükmemektedir, hareket/değişim daha esastır.
Güncel soruna dönersek, çözülme nedir? Kaç tür çözülme vardır? Cins ve tür sayısı kadar çözülme tipi de sayılabilir mi?
Mevcut bütünlüğün-yapının gelişmesinden söz edilirse, aynı elementleri aynı bireşimle aynı oranda tutacaksa zaten farklılaşma sayılmaz, öbür türünde de en azından açığa çıkan veya oranlarında farklılaşan yeni bir duruma doğru evrilir. O halde, mevcut yapının dönüşmemesi, hep sabit kalması demek, mevsimlerin olmaması, çocuklarımızın olmaması, olanın büyümemesi demektir. Böyle değişmeyen hareketsiz bir varlık zaten baştan ölmüş demektir.
Çözülmesiz olmaz da sağlıklı ve sağlıksız çözülmeler şeklinde farklı tasnifler yapılabilir mi? Yaşamı artırmıyorsa, canlılığı artırmıyorsa, bu tür çözülmelere “sağlıksız”, canlılığı, enerjiyi artırıyorsa “sağlıklı” çözülme ve çözeltiler denebilir mi? Peki gerçekte hangisi daha sağlıklı hangisi daha sağlıksızdır? Sorular uzar gider.
Çözülme tipleri sonlu, sonsuz sayıda olabilir de temel olarak fiziksel, kimyasal, biyolojik, sosyal çözülmeler gibi oluş şekline göre, bazen de konusuna göre bazı ana tiplere ayrılmaktadır.
Fiziksel veya mekanik çözülmenin, özellikle sıcaklık farkının yüksek olduğu iklimlerde; kimyasal çözülmenin sulak alanlarda yaygın olduğu; biyolojik çözülmenin hem fiziksel hem de kimyasala vektör veya ajan olarak girdiği, bitki kökleri ve salgılarının çözülmeyi artırdığı söyleniyor
İnsani toplumsal olaylarda çözülme en çok nerede kullanılıyor, diye sorulursa, çabuk dönüşen ve çözülen türlerinden birinin insan olduğu, en çabuk çözülenin de onun siyasal örgütlenme biçimi olan devlet olduğu söylenebilir Yani çözülme kavramı en çok devlet kurumu için kullanılmaktadır. Binlerce, belki de on binlerce devlet çözülmüş, yerlerine yenileri kurulmuştur. Tarihin en çok ilgilendiği konu da devletlerin çözülmesi üzerinedir ki, bugüne kadar tümden açıklayıcı teorileri de henüz kurulamamıştır.
Sadece siyaset felsefesi değil, dahası sosyolojinin oluşumundaki ana saik de bu çözülmelerin kuramlaştırılabilmesine dayanmaktadır. Üç aşağı beş yukarı antropolojinin, beşeri coğrafyanın, iktisadın kuruluş saikleri de devletlerin yükseliş ve çözülmesi üzerinedir. Homeros, Platon, Aristoteles, Machiavelli, İbn Haldun, Hobbes, Rousseau, Montesquieu, Malthus, Marx, Spencer… devletlerin kuruluş ve çözülüşü, yükseliş ve çöküşü ile yakından ilgili bulunuyorlar.
Ana sorulara dönersek devletin, bir kurumun veya kişinin toptan bütünlüğünün olmaması, tümden tutarlı ve uyumlu olmaması hastalıklı, anormal bir hali midir, yoksa sağlıklı bir hal midir? Dayanışma-birlik ve dağılma-çözülme semiyolojik gösteren-gösterilen dikotomisini veya çiftini mi göstermektedir?
Din “ortak değer”, Atatürk “ortak değer”, dil-Türkçe veya dil-Kürtçe, tarih-Osmanlı, tarih-Roma, tarih-Antik “ortak değer” olabilir mi? Ekmek, refah “ortak değer” midir? Bunların her biri en azından ortak değerlerden biri sayılabilir mi? Sayılırsa her birinin ağırlığı ne olacak? Hep sabitler mi yoksa aynı zamanda çözülüyorlar mı?
Devlet Bahçeli, çabucacık çözülme travması ve korkular üzerinden politika mı oluşturmaktadır? “Çözdürmeyeceğiz” söylemleri altında çözülmenin başlıca aktörlüğünü mü yapmaktadır? Bilmeden yapıyorsa cehaletten, bilerek yapıyorsa projelerden midir?
Su en büyük çözücü, toprak en büyük çözülme midir? Hem sorunu hem potansiyeli ve çözümü bizatihi kendilerinde mi barındırmaktadırlar?
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15
- Aileler çocuklarını MEB’den kurtarmaya çalışıyor: MEB eğitime, çocuklara, topluma zararlı hale mi geldi? 13 Eylül 2024 04:42
- Eğitimin sorunlarından öğretmenler ve müdür yardımcıları da mağdur 06 Eylül 2024 04:41
- Atamaların değeri değersizleştirilmesi üzerine 30 Ağustos 2024 04:44
- Tarihleri, çağları, problemleri karıştırmak: Ahilik de işletme de amaç ve işleyiş olarak okul değil 23 Ağustos 2024 04:46
- YKS, eğitim ve şehirler: Üniversitede resesyon, şehirde resesyon ve göç 16 Ağustos 2024 04:15