Yemin meselesi (1)
Kirvem,
Demokratik, laik, hukuk devletimizin anayasal kuralları gereğince geçtiğimiz günlerde sandık başlarına koşuşturup, böylece “vatandaş” kimliğimiz-le gerçekleştirdiğimiz seçim sonucunda ortaya çıkan “tablo”ya bakılırsa, görünen o ki, bundan kellim şimdilik istikametimiz, rotamız, ya rengarenk “koa-lisyon”lar, ya da erken seçim veya cumhurumuzun başının buyurduğu gibi “tekrar seçim!”
Haraç mezat meydana dökülen bu tablo sonucunda önümüzdeki günlerde memleket sathında maddi, manevi gidişatımızın hangi kulvarlarda, nasıl ve de hangi çizgide yol alacağını, kimi “müneccim”ler belki de kendilerine has sezgileriyle önceden kestirip, dolayısıyla bu bapta şu ya bu minvalde “ahkam” kesebilirler ama, benözüm kendi payıma hani nasıl derler daha çayı görmeden affedersiniz donumu, tumanımı peşinen çıkarmaktansa, önce kurulacak veya kurulup kurulmayacakları bile henüz meçhul olan koalisyonların ilerde sergileyecekleri “icraat”larını şaşı bakışlarımla da olsa görüp izlemeden bu konuda “fikrimin ince gülleri”ni durduk yere şimdiden kimselerle paylaşmaya hiç mi hiç niyetli değilim!
Neden?
Çünkü daha henüz ilkokul sıralarından itibaren öğretmenlerimizin sık sık, hatta neredeyse hemen her vesileyle kulaklarımıza incili küpe misali astıkları“Büyük lokma yiyin, ama asla boyunuzdan büyük laf etmeyin!” öğütlerinin dün olduğu gibi, keza bugün bu saat yine aynen geçerli olduğunu düşünü-yorum!
Mesela tam da bu satırları bir taraftan karalarken, diğer yandan televizyon ekranlarının milletin yüce meclisinden naklen yayınladıkları, gerek “çiçeği burnunda”, gerekse gari ahı gitmiş vahı kalmış “kıdemli” vekillerin, anayasa mucibince ettikleri, daha da doğrusu ister istemez lıkır lıkır içmek mecburiyetinde kaldıkları “yemin”i, kimileri ciddi ciddi, kimileri de sadece “farz” olduğu için bir birinin peşi sıra kürsüye çıkıp tekrarlayıp dururken, yüzlerindeki ifadeye, mimiklerine, zoraki gülümsemelerine bakılırsa bazıları bunu sanki“kerhen”, bir kesimi “iman”la , kimileri de önlerindeki metni sadece doğru okuyup, dolayısıyla bir an önce “görev”lerini yerine getirmenin telaşını mı yaşıyorlardı, yoksa bana mı öyle geldi, doğrusu bu mesele tahtında çok da emin değilim nitekim!
Nitekim öyle ya da böyle, şu an yürürlükte olan Anayasa metnine göre milletin “vekil”liğine soyunanlar, önlerine konulan bu yemin metnini yanlışsız, kelimeleri yalapşap yutmadan, teklemeden, kekelemeden, dahası da her birinin üstüne basa basa sadece ve sadece okumakla yetinmeyip, ayrıca bu metnin içeriğine de ileride harfiyen uyacaklarını “namus” ve “şeref”leri üstüne ettikleri yeminle kanıtlamak zorunda olduklarına göre, demek ki ister kerhen, isterlerse tek ayak üstünde “sözde” kıvamında dillendirdikleri bu yemine sadık kalmaları şart!
Yoksa?
Yoksa kendilerine “vekalet” verenlerin, yani halkın nezdinde namus ve şerefleri, bel ki de yok hükmünde kararnamelere mi dönüşür, kim bilir…
Neyse… “Hayırlara vesile” olması dileğiyle şu koa-lisyonlar kurulur, memleketimiz de yeni “reis”lere kavuşur inşallah! Ama özüme göre koalisyon veya tekrar seçimden önce, şu “yemin” kavramını hizaya çekmenin galiba zamanı çoktan geldi, hatta geçti bile! Zira, hangi konuda olursa olsun karşımızdaki insanları aklımız sıra “ikna”ya çalıştığımızda “yemin” faslını devreye sokup onun ipine asılmak fazlasıyla lafügüzaf…
Nedenini niçinini istersen haftaya konuşalım Kirvem!
Evrensel'i Takip Et