İç ve dış politikada müdahaleye devam!
Fotoğraf: Envato
Seçimin hemen sonrasından başlayarak, PYD’nin Til Ebyad’ı kurtarmasını bir türlü hazmedemeyen Erdoğan, Hükümet ve yandaş basın, PYD’nin bölgede “etnik temizlik” yaptığı, Arap ve Türkmenleri bölgeden kovup yerlerine Kürtleri yerleştireceği propagandasını sürdürürken, tehditleri de artırdılar.
IŞİD’in Suriye’de Türkiye sınırları boyunca “İslam Devleti” kurmasından hiç de rahatsızlık duymayan, tersine IŞİD’e adeta sınırları açan Erdoğan ve Davutoğlu Hükümeti’nin, Til Ebyad’ın Kürt güçlerinin eline geçmesinden sonra tutumu, “Sınırlarımızda bir devlet (ikinci bir İsrail diyerek propagandalarını etkili hale getirmeye çalışıyorlar) kurulmasına izin vermeyeceğiz. Hem de ne pahasına olursa olsun!”a gelmiştir.
Burada sözü edilen “devlet”, Batı Kürdistan’da Kürtlerin önderliğinde bölge halklarının, IŞİD’in bölgeden kovulması ve kendi yönetimlerinde özerk bölgeler oluşturma konusunda attıkları adımdır.
Tehditleri sözlerle de sınırlı bırakmayan Erdoğan, Genelkurmay’a da bölgede, “güvenlikli bölge”, “tampon bölge” oluşturmak üzere harekete geçmek için hazırlık yapma emrini vermiştir.
Genelkurmay’ın böyle bir askeri girişimin bölgede yol açacağı tehlike, hem Suriye rejimi hem de ÖSO, IŞİD, PYD yanı sıra İran ve Rusya ile çatışmaya yol açabileceği uyarısını dikkate almamıştır. Genelkurmay, bunun üzerine, Başbakandan “hazırlıkların yapılması için yazılı emir” istemiş, askerin bu talebi Davutoğlu tarafından yerine getirilmiştir.
Kuşkusuz ki Türkiye’nin ABD ve batılı müttefiklerinden bağımsız, Suriye sırırları içinde “tampon bölge” oluşturması hiç de kolay değildir ve bunun diplomatik ve siyasi (Suriye’nin ve Irak’ın bölünmesinin resmen de gerçekleşmesi, bölgedeki haritaların değişmesi,…) olduğu kadar askeri faturası da çok ağır olur.
Öte yandan Erdoğan’ın başını çektiği dış politikadaki bu “maceracı”, bölge halklarını tehdit eden, IŞİD ve öteki şeriatçı terörist örgütlerin manevra alanını genişleten tutum iç politikaya da bir müdahale olarak biçimlenmektedir.
Seçimden sonra birkaç gün “buluşma” ve “açılış” yapmayan Erdoğan, “etrafı” üstünden de “bunda sonra anayasal sınırlarına çekilecek”, “hükümete müdahale eden bir tutum almayacak” lafları dolaşırken, seçimden kısa süre sonra yeniden sahneye çıktı. Daha ilk konuşmasında bile asıl hedefini o günlerde yeni kurtarılan Til Ebyad’da etnik temizlik yapılacağı üstünden kuran Erdoğan’ın bu tutumu her gün “iftar buluşmaları”nı da dayanak yaparak, HDP’ye, Kürt güçlerine yönelik saldırı ve hakaretlere varan suçlamalarla devam etmektedir.
Dahası Erdoğan dış ve iç politikanın en önemli sorununda Başbakanı Davutoğlu’yu bir kenara iterek yeniden boylu boyunca sıcak siyasetin içine girmiştir. Nitekim Davutoğlu TSK’ye, bir yabancı ülkeye yönelik müdahale için “askeri hazırlık emri” vermesine karşın henüz kamuoyu karşısına çıkıp bir kaç cümle bile etmemiştir.
Bir gözü de “koalisyon girişimlerinde” olan Erdoğan, ilk bakışta güya eskisi kadar sıcak siyasete girmemiş gibi görünürken Batı Kürdistan, Til Ebyad etrafındaki gelişmelere, HDP’nin, Kürt siyasetinin tutumuna saldırarak, kurulacak hükümetin iç ve dış siyasetin hassasiyetlerini hatırlatıp çerçevesini çizmeyi amaçlamaktadır.
Şimdi gündemde olan bir AKP-CHP koalisyonudur. Böylece Erdoğan, bir yandan askeri de işin içine katarak Suriye politikasını ve buna bağlı olarak da iç politikayı, “partiler üstü, milli politika” haline getirerek, kendisinin politikaya müdahalesine masumiyet kazandırırken, öte yandan da CHP’ye nasıl bir koalisyona gireceğinin “kırmızı çizgilerini” göstermeyi amaçlamaktadır. Erdoğan’ın bu tutumu, elbette koalisyonu imkansız kılarak bir erken seçim zorlaması niyetini de içinde taşımaktadır.
Erdoğan öyle anlaşılmaktadır ki bundan böyle, “Ben Cumhurbaşkanıyım. Elbette milli konularda politikaya müdahale edeceğim. Cumhurbaşkanı bunun için vardır.” diyerek, iç ve dış politikaya belirleyici müdahalelerine devam edecektir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00