03 Temmuz 2015 00:55

‘Avro sadece para birimi değil’

‘Avro sadece  para birimi değil’

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Der Spiegel dergisi iki hafta önce “DEPREM-Avrupa’nın başarısızlığı” başlığıyla hazırladığı kapakta, Avrupa Birliği’nin değişik alanlarda yaşadığı çöküşe mercek tutuyordu.

Der Spiegel kapak boyunca AB’nin Yunanistan, İngiltere, sığınmacılar ve aşırı sağ konusunda bir türlü sağlayamadığı uzlaşmadan ötürü “kriz kıtası”na dönüştüğüne dikkat çekiyordu.

Hakikaten de; uzun bir süre ekonomik, siyasi, askeri ve ortak hukuk konusunda atılan kimi adımlarla birlikte, AB’nin hızla “Birleşik Avrupa Devletleri/Federal Avrupa Birliği’ne yaklaştığı propaganda ediliyordu. Fransa ve Hollanda halkı tarafından reddedilmesine rağmen uygulamaya konulan Avrupa Anayasası’yla birlikte Avrupa ülkelerinin gelecek vizyonunun her açıdan “devletler topluluğu”na bağlanması, kıtaya damgasını vuran Alman-Fransız sermayesinin en büyük hayali.

Ne var ki; bu nihai hedefe varmak için atılan adımlar sıklaştıkça çelişkiler büyüyor, kopmaları yakınlaştırıyor. Bugün Yunanistan özgülünde yaşanan problemin kaynağında da artan çelişkiler yatıyor.
AB, AMB ve IMF tarafından Yunanistan hükümetine dayatılan şartlar, reva görülen uygulamalar gelinen aşamada bir halkın seçtiği, bağımsız olması gereken bir hükümetin gerçekte bağımsız olmadığını gözler önüne seriyor. Ve bu gerçek günümüz Avrupa’sında bir çok ülkesinin hükümeti tarafından gönüllü olarak kabullenmiş durumda.

Yunanistan hükümeti ise diğerlerinden farklı olarak bu gönüllülüğü kabul etmemiş, kendisince farklı şartlar öne sürmüş, reddedilince de belli sınırlar içerisinde farklı bir politika izlemek durumunda kalmıştır.
Bugün Avrupa’nın egemen güçlerini, sermaye örgütlerini ve burjuvaziyi asıl öfkelendiren Yunanistan’ın bu karşı çıkışının “ortak gelecek hayaline” sert bir darbe vurmasıdır. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in önceki gün Mecliste yaptığı konuşmasının özü buna dairdi. Denilebilir ki, 1957’den bu yana, kimi zaman gecikmeler olsa da, hep yakınlaşma, birleşme yönünde ilerleyen AB’de ilk kez ciddi şekilde bölünme ve gerileme yönünde bir gelişme yaşanıyor.

Bu bakımdan Yunanistan’ın aldığı referandum kararı sadece “Troyka’nın dayatmalarına evet mi hayır mı” oylaması değildir. Bu hamle, tek tek ülkelerin, halkların kendi çıkarlarını koruma yönünde adımlar atabileceğinin en somut ifadesidir.

Zaten, AB’nin egemen ülkeleri Almanya ve Fransa’yı en çok endişelendiren de budur. Farklı özelliklere, gelişime ve büyümeye kapasitesine sahip ekonomilerin “mali disiplin” (Fiskalpakt) adı altında gelişmiş ülkelerin ekonomilerine göre disipline edilmesinin mümkün olmadığını, son bir kaç yıldır yaşanan “borç krizi” yeterince kanıtlamıştır.

Farklı büyüme ve gelişme özelliklerine sahip, eşit olmayan ekonomilerin aynı disiplin anlamına gelen ortak para birimine bağlanmasının farklı sorunlar yaratacağı önceden biliniyordu. Ancak bu tepkileri baskıyla, zorla ve hatta şiddetle engelleyebileceklerini öngörüyorlardı. Nihayet pek çok kez buna da başvurdular...
Özetle, gelinen aşamada avro sadece ortak para birimi değil, aynı zamanda “birleşik devletler” hayalinin politik olarak gerçekleşebilirliğinin kanıtı olarak gösteriliyor. Başka bir değişle ortak gelecek hayalini süsleyen maddi bir güç olarak çok daha büyük misyonlar üstlenmiş, farklı bir boyut kazanmıştır. Bu boyut, Avrupa ülkelerinin her açıdan sınırsız şekilde birleşebileceği hayalinden başka bir şey geldi. Dolayısıyla Avro Grubu’nun küçülmesi aynı zamanda bu hayalin gerçekleşme ihtimalinin giderek zayıflayacağı anlamına geliyor. 

Yunanistan referandumu, sonucundan bağımsız olarak, bu hayalin gerçekleşme ihtimalini azaltmış, Alman-Fransız burjuvazisinin gelecek planlarına önemli bir darbe vurmuştur.

Yunanistan halkının, emekçilerinin içinde bulunduğu zor koşullar, AB’nin asıl olarak emekçilerin çıkarını gözeten, refahını artıran bir birlik olmadığını açık olarak gösteriyor. Bundan ötürüdür ki, dayatmalara karşı tepki geniş kitleler arasında öfkeye neden olmuştur.

İçinden geçtiğimiz süreç, “dalga kıran” görevini üstlenen Yunan halkı ve emekçileri için elbette zor ve sancılı olacaktır. Onların bilinçlerini bunaltmak, attıkları adımları karalamak için her türden saldırılar devam edecektir. 

Bu nedenle, bugün Yunan halkının içinde bulunduğu koşulları anlatmak, AB’nin asıl olarak halkların değil sermayenin çıkarlarını gözeten bir birlik olduğunu ifade ederek dayanışmayı örmek büyük bir önem taşıyor.
Çünkü; Yunan halkının Troyka, uluslararası tekeller, mali sermaye ve emperyalist devletler karşısında alacağı her başarı dünya halklarının, işçi sınıfının ve emekçilerin hanesine başarı olarak yazılacaktır.  

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa