04 Temmuz 2015 00:51

‘Ne zaman insan olacak insan?’

‘Ne zaman insan  olacak insan?’

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ne zaman savaşlarda, çatışmalarda, toplumsal olaylarda öldürülenlerin sayısına ilişkin bir haber okusam, Nâzım Hikmet’in 2. Paylaşım Savaşı’nda ölen insan sayısından yola çıkarak yazdığı “Neyi Bildirir Sayılar?” şiirini anımsarım. Sayıların yalnızca bir rakam olmadığını söyler usta yazdığı şiirde...

1 Mayıs 1977’de İstanbul Taksim alanında öldürülen insan sayısı 34; 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta Madımak Otel’de yakılarak öldürülen insan sayısı 33; Tuzla tersanelerindeki iş cinayetleri sonucunda ölen işçi sayısı 100’ün üzerinde; Roboskî’de bombalanarak öldürülen çoğu çocuk insan sayısı 34; Soma’daki iş cinayetinin sonucunda yaşamdan koparılan maden işçisinin sayısı (resmi rakamlara göre) 301; 2014’te öldürülen kadın sayısı 257; 2015’in ilk aylarında öldürülen kadın sayısı 102. 

Ülkemizin yakın tarihinden derlediğim, ölü toplamını bildiren bu sayıların; yaşamdan koparılan kadınların, çocukların, kısacası insanların yaşamlarına ilişkin fazla bir şey söylemediğini, rakamlarla belirtilenlerin gerçeği yeterince  yansıtmadığını düşünüyorum. İnsan yaşamının bir sayıya sığdırılamayacağını, sayıyla belirtilen her insanın ayrı bir dünya olduğunu biliyorum.

Bugünlerde bu duyguyu yine yoğun olarak yaşıyorum. 25 Haziran’da IŞİD’in Kobane’ye saldırısı sonucu ölen 230’u aşkın yaşlı, çocuk ve kadın; Nâzım Usta’nın şiirini bir kez daha anımsatıyor bana. Ölü sayısını bildiren 230 bir sayı değil yalnızca; her biri birbirinden farklı 230 insan; 230 yaşanmış ya da yaşanacak hayat... Adları vardı o kadınların; düşleri çocukların; anıları vardı  yaşlıların, genç kuşaklara aktaracak... Sonra fotoğraflarını görüyorum katledilen çocukların. Çocuk işte, öylece kıvrılıp uyuyuvermiş gibi. Ne var ki, kana bulanmış her yanı... 

IŞİD’in acımasız, kıyıcı eliyle yok edilen yaşlı, genç, kadın, çocuk sivil halktan toplam 230 ölü... Tam bir kıyım... Siyasi  çıkarları için, kan dökmekten çekinmeyen; dökülen kandan besleneceğini uman kıyıcıların eliyle, desteğiyle gerçekleşen... 

Bir kez daha bilincine varıyorum; ilk değil bu acı, sonuncu da olmayacak. İnsanlık tarihinin başından bu yana bir yanda kıyıcılık, bir yanda yaşam savunucuları; bir yanda karanlık bir yanda aydınlık; bir yanda kötü, bir yanda iyi; bir yanda savaş, bir yanda barış; bir yanda haksız, bir yanda haklı; bir yanda egemenler, bir yanda halk... Sürüyor bu çatışma ve sürecek; insan insan oluncaya dek... Peki, “Ne zaman insan olacak insan?”

Geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz Şair Mehmet Başaran,  Koca Bir Troya Dünya adlı şiirinde, tam da bunu sorguluyor:

“Kaç kez kuşatıldı Troya
Soldu ılgınlar acılaştı zeytin
Karıştı toprağa hünerli eller
Ne Helena ne Paris ne Aşil
Karanlık çukurlarda ak kemikler
Yere basarken ürperiyor insan
Kırmızı açıyor hâlâ
Suskun örende gelincikler

Güzlerin hüznü o yıkımdan

Çağ değişmiş silahlar da
Sürüp gidiyor hâlâ kuşatma
Bu kez daha çılgın saldırgan
Hey dağlar yaralı Rumeli dağları
Bosna direniyor düştü Srebrenika
Bebesini emzirirken vurulmuş gelin
Yollara dökülen göçmenlerin
Gözleri yanmış yıkılmış kentler

Daha ne kadar sürecek talan

Kazılırken böğründe toplu gömütler
Senin ellerin mi bunlar Avrupa
Çırpınırken her çalıda bir yürek
Senin gözlerin mi bunlar
Nasıl bakacaksın yüzüne tarihin
Ah dünya koca bir Troya
Yaşamı savunan Hektor’u sürüklüyor
Her yanda kanlı araba

Ne zaman insan olacak insan”

İnsanın “insan” olacağı günlerin geleceği bir dünyayı hep birlikte kuracağımızın umudunu hep diri tutarak; Sevgili Mehmet Başaran’ın ışıklı anısını saygıyla selamlıyorum.

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa