‘Savaş politikalarına hayır’ demek için
Fotoğraf: Envato
Siyasi gündemi, “Bir yandan koalisyon için girişimler öte yandan da Suriye’ye askeri müdahale tartışmaları sürüyor” diye tarif ediyoruz. Ama biraz daha yakından bakıldığında; “bir yandan”, “öte yandan” dediğimiz gündemin “tek bir gündem” olduğunu görüyoruz. Çünkü Erdoğan ve AKP, Suriye’ye bir askeri müdahalenin, bölgede savaş etkenlerinin yükselmesi politikalarını hayata geçirecek bir koalisyon hükümetinin, günün söyleyişiyle bir “savaş koalisyonunun (savaş hükümetinin) oluşturulması” için çalışıyor. Son günlerde AKP-MHP koalisyonunun öne çıkarılmasının, “erken seçim” korkuluğunun sallanmasının arkasında, Erdoğan ve AKP’nin bölgedeki savaşı ve ülkelerdeki iç karışıklıkları kışkırtarak, Ortadoğu’nun haritasının yeniden çizilmesine buradan müdahil olma politikasında ısrar edeceğine dair bir tutum olduğunu söylemek yanlış olmaz.
AKP’nin MHP ile kuracağı bir koalisyon hükümetinin, bölgedeki savaş bataklığını daha da derinleştirmeyi amaçlayan “yeni Osmanlıcı dış politika”da ısrar ederken “içeride”de; seçim öncesinde Erdoğan’ın geldiği, “Kürt sorunu yoktur; masa yoktur; taraflar yoktur; terör sorunu vardır” çizgisinde yürümek isteyeceği anlaşılmaktadır. MHP ile koalisyonun da AKP tarafından, böyle bir iç ve dış politikanın hayata geçirilmesinin dayanağı olarak kullanılmak istendiği anlaşılmaktadır.
AKP’nin merkezinde olduğu bir koalisyon; partiler arasındaki ilişkilerin geldiği aşama açısından kaçınılmaz görünmektedir. Bu Mecliste oluşan durumdur. Ancak asıl gerçek şudur ki; bugün Türkiye halkının çok büyük çoğunluğu, AKP’nin Suriye, Irak ve bölgede savaş kışkırtıcı politikasına ve “Çözüm Süreci”nin ortadan kaldırılmasına karşıdır! Nitekim en son yapılan anketlerde, MHP seçmeninin bile yüzde 45’inin “Çözüm Süreci”nin sürmesinden yana olması bunun kanıtıdır.
Yani Mecliste oluşan aritmetiği zorlayarak Erdoğan ve AKP yönetimi tarafından oluşturulmak istenen bir MHP-AKP (savaş) koalisyonu, bugün Türkiye’nin gerçekleriyle olduğu kadar halkların büyük çoğunluğunun istemleriyle de çelişmektedir. Türkiye’deki gelişmeler, bu eğilimin giderek güç kazanacağı doğrultusundadır. Eğer AKP, MHP ile koalisyon ya da “erken seçimi” zorlarsa bunun faturasını da ödemek zorunda kalacaktır.
Türkiye’nin halkları bugün Türkiye’nin Suriye’deki gelişmeler üstünden savaşa sokulmasını istememektedir; “Çözüm Süreci”nin sonucuna vardırılmasını istemektedir. Ama AKP ve onun kurmak isteği koalisyonun bu iki konuda da adım atması beklenmezdir. Tersine kurulacak bir savaş koalisyonunda ortakların milliyetçilik yarışı yapacakları, bu partilerin tek başına cesaret edemeyeceği şoven-milliyetçi, savaş kışkırtıcısı politikaları rekabet içinde hayata geçirmeleri sürpriz olmaz.
Bu yüzdendir ki, yakın geleceği belirleyecek olan; AKP’nin kuracağı koalisyon seçenekleri ya da bir “erken seçim” değil, Türkiye’nin halklarının, Erdoğan’ın, ırkçı-şoven odakların ve Hükümetin Bölgede ve Türkiye’de “savaş politikalarına hayır” diyen bir mevziye girmesi, barış talebi etrafında birleşmesi ve “Çözüm Süreci”nin devamı ve sonuçlarına vardırılmasına ısrardan geçmektedir.
Bu elbette Türkiye’de bölgede demokrasi mücadelesinin, laisizm mücadelesinin geliştirilmesiyle sıkı bağlantılıdır. Ve burada en önemli görev Türkiye’nin demokrasi güçlerine ve halklarına düşmektedir. Ki, bugün yukarıda belirtildiği gibi halkın çok büyük bir çoğunluğu, oy verdiği partilerin barış ve demokrasiyi geliştirmesinden yanadır. Bu da ülkemizin demokrasi güçlerine; “halkların kardeşliği, bölgede ve ülkede barışı kazanmak” için çok daha geniş platformların oluşturulması imkanını sunmaktadır.
Böyle geniş bir ittifakın 1 Mart 2003 Kararnamesi’ne karşı mücadele etrafında oluştuğu hatırlandığında, bugün bunun için çok daha geniş bir “cephe” zemininin olduğu hem 7 Haziran Seçimi’nde ete kemiğe bürünen bilinç sıçraması hem Meclisin bileşimi hem de dışarıdaki savaşın içerideki etkisinin dolaysızlığı düşünüldüğünde açıkça görülmektedir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00