09 Temmuz 2015 00:50

Yıllar geçse de

Yıllar geçse de

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yıllar geçti üzerinden “Sağlığını korumayan cezalandırılır” cümlesinin. Peki kimdi bu bizi bizden çok seven ağır abiler ve ablalar? Sonrasında yetinecekler miydi bununla?

Elbette ki hayır. Değil miydi ki ölümün kıyısındaki hastaların dahi “hayata huzurla veda hakkı” bağlamında tahliyesi zamanında gerçekleşemiyor bu ülkede; sistemin ağır abileri, ablaları racon kesmeye devam edeceklerdir. Ta ki bizler sistemi ters-yüz edinceye kadar.

Bu topraklar bakmaya kıyamadıklarını “Mücevher misali pamuğa sarıp sarmalayıp da korur” derler. Ya cezaevlerindeki süngerli odalar? Yazılı metinler cezaevlerinde mahpusların “Kendilerine zarar verme ihtimalini” önlemek için kurulduğunu söyler bu odaların. Ya gerçekliği? Yıllarca varlıkları inkar edilse de mahpus ve insan hakları örgütlerince “birer işkence mekanı” olarak anıldı bu süngerli odalar. 

Süngerli odaları cezaevlerine kuranlar da, Ceza İnfaz Yasa taslağındaki “Mahpuslar sağlığını korumak zorundadır; korumayanlar cezalandırılır” cümlesini yazanlar da aynı kaynaktan besleniyorlar. Ve bu kaynağın suyunu içen muktedirler mahpushanelerin dört duvarı arasına sığmıyorlar ne yazık ki! Okulda, adliyede, sağlıkta yani hükümette ve her yerdeler.

Misal, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) yani eskinin SSK+ Emekli Sandığı + BAĞ-KUR üçlemesi... SGK kurulurken hatırlarsanız Genel Sağlık Sigortası da (SGK) hayata geçirilmişti. İşte bu GSS yasasının yanılmıyorsam 4. taslağına kadar şu cümle yer aldı: “ Hekimin önerisine uymayan hastalar o hastalık bağlamında kapsam dışına alınır” yani tedavisinin tüm masraflarını kendisi öder. Diyelim ki şeker hastasısınız ve hekiminiz diyet önerisine uymadığınıza kanaat getirdi. O andan itibaren şeker hastalığınızın tedavisini GSS değil siz cepten karşılayacaksınız. Neyse ki yasanın son hali böyle çıkmadı, aynen mahpuslar için reva görülen Ceza İnfaz Yasasında olduğu üzere..

Peki ahvalimiz düzeldi mi? Elbette ki hayır. Hatırlarsanız SGK hastanelere avuç içi tarama cihazları alınmasını şart koşmuştu. Yani bu ülkede soluk alan herkesin her muayeneye gidişinde on parmak izini birden almayı emretmişti.  “MİT TIR’larında Suriye’ye silah” yakalatan bir iktidar kurgusunda iç istihbarat da sanki SGK’ye havale edilmiş, ne dersiniz?

Şimdilerde aynı SGK George Orwell’ın Büyük Birader’i misali hepimizi dikizliyor. Banka hesaplarımız, kredi kartı dokümanlarımız onun dikiz aynasında. Haberlerde okuyoruz ki bu SGK mahallelerimize, apartmanlarımıza hafiyeler salıyormuş. Yetinmeyip konu komşuya hakkımızda sorular soruyormuş. Bir sosyal güvenlik kurumu kadınların “Yalnız yaşayıp yaşamadığı, evine yabancı kişilerin girip girmediği, geç saatlerde girip sabah erken saatte çıkan erkeklerin olup olmadığı ve kadının çalışıp çalışmadığını” öğrenmek için konu komşumuza ne hakla telefon açar, muhitimize hafiyeler salar? Efendim, ya eşinden boşanan kadın babasından maaş almak isterse diye dellenirmiş bu müstesna kurum. SGK, işlemi “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eşlerin maaş almasının önüne geçme amacıyla yapılan denetim” diye açıklasa da mahkeme basmış cezayı.

Anlayacağınız SGK sağlık ve sosyal güvenlikten öte “mahallemizin namus bekçisi” ve “istihbaratçısı”da olmaya hevesli. Şimdi soru şu: Bu “ağır abilere, ablalara”, torbalı torbasız yasaların yarattığı hasarlara daha ne kadar izin vereceğiz?

Sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa