9 Temmuz 2015

“Bir kafayla bir testinin çarpışmasından boş bir ses çıkıyorsa özrü her zaman testide aramayın.” diyor bir Çin sözü.  

Özür testide değil, kafada.

Ülkede satırlı bıçaklı, silahlı külahlı av bitti, sıra Çinli kovalamaya geldi. Onlar da Koreli çıktı. Şu tosuncuklar akıllanmayacak. Testi ne yapsın?

Sultanahmet’te Koreli gezgin; Tophane’de Uygur Türk’ü aşçı, Anadolulu lokanta sahibi… 
Dayak, Türk’ün cennetinden çıkmaymış!

Kimi protesto ediyorlar? Uygur Türkü’ne zulmeden Çinlileri! Kim dayak yiyor? Anadolu Türk’ü, Uygur Türk’ü… Arada da Koreli! 

Has Türk işi eylem de böyle olur!  

Bereket ki Çin’e savaş açmıyorlar. Çin’e savaş açsalar Japonya’yı vurabilirler. Suriye’yle uğraşırken başımıza Japonya’yı çıkarmayalım. Başbuğları daha hükümet kurulmadan savaş davullarını çalmaya başlamadı mı? 

Balığın başına bak, kuyruğunu anla! 

Neyse ki düşman belli. Araplar; Çinliler, Koreliler, Japonlar gibi birbirlerine de benzemiyor. Acem’i ayrı, Suudi’si ayrı, Nuseyri’si ayrı, Bedevi’si ayrı. 

 “At iki füze, cümbür cemaat kurtul Şam’ın Arap’ından.” 

Reisleri, “Ülkücüler, sokakta olmayacak.” diyordu ya, o söz, ülkenin sokakları içindi. Şam’da, Halep’te, Lazkiye’de, Tel Abyad’da tosunlar cirit atabilir. Atıyorlar da. IŞİD’e, Nusra’ya, İhvan’a katılan Türkler, gökten zembille mi indi? Erzurum’un, Elazığ’ın, Urfa’nın, Kırşehir’in, Sivas’ın, Maraş’ın, Çorum’un  sokaklarından inmediler mi güneye? 

‘70’lerden bugüne dağları Kontrgerilla, sokakları Ülkü Ocakları kana boğmadı mı? MİT’in, Özel Harekat Dairesinin günahlarını saymıyoruz. “MİT, Kontrgerilla, Ülkü Ocakları kapatılsın!” diye boşuna mı nefes tüketti ‘70, 80 gençliği? 

Daha dün, Ermenistan’ın Ünlü Caz Piyanisti Tigran Hamasyan Ani Harabelerinde konser verdiği için şehrin Ülkü Ocakları, Ermenileri “ Bizler de Kars caddelerinde Ermeni avına mı çıkalım?” diye ölümle tehdit etmemiş miydi?     

Bay Tayyip ise “Ülkemizin güney sınırlarında demografik yapının değişmesine izin veremeyiz.” diyor. Sözü, güneyde bir Kürt devletinin kurulmasını kanla, savaşla engelleriz, diye anlayın siz. Oysa iktidarının beslediği IŞİD, bir İslam devletinin bayrağını dikti bile. O bayraklar çoktandır dalgalanıyor Urfa’dan Antakya’ya. 

İslamcılara kamyon TIR, top tüfek, ballı börek; Kürtlere, Êzidîlere yine dayak kötek…    
Şu kırk beş günden yeni bir milliyetçi cephe hükümeti çıkarsa ülkenin başına gelecekleri de düşünün artık. 

Kısaltması, MHP ve AKP.  Uzatması, İslamcı faşizm. 

Devlet Reis, 7 Haziran akşamı koalisyona kapattığı kapıyı, Meclis başkanı seçiminde aralayarak tükürdüğünün yarısını yaladı, yarısını da AKP’yle kıyabileceği bir imam nikahıyla yalayabilir. Göreceğiz. Yalandan kim ölmüş? 

Dönelim şu Çin işi, Japon işi meselesine! 

Balığın başı nereye giderse kuyruğu da oraya gider. Başbuğları, “Sokakta olmayacağız.” demişti ama sütle giren huy, canla çıkarmış. Tosunlar, elin Koreli’sini Çinli sanıp kovaladıktan sonra, bir açıklama yapıyorlar: 

 “Koreli turist kafilesine herhangi bir saldırı olmamıştır. Ne Koreli ne de başka bir turist kafilesi saldırıya uğramıştır. İddia edildiği gibi böyle çirkin bir olay asla yaşanmamıştır.”

Ne derler? Özürleri kabahatlerinden büyük.

Kıssadan hisse şu:  

Padişah, dalkavuğuyla azıcık eğlenmek ister. “Bana karşı öyle bir suç işle, sonra da özür dile ki özrün kabahatinden büyük olsun.” der ve sözünü de bir zaman sonra unutur. Ancak dalkavuk unutmaz. Bir gün padişah, sarayın merdivenlerinden çıkarken dalkavuk, sessizce yaklaşır ve kaftanın üstünden padişaha irice bir parmak atar. Padişah döner ve bre densiz, bre imansız, bu ne küstahlık, diye köpürür. Dalkavuk boynunu büker ve “Özür dilerim padişahım, sizi hanım sultan sanmıştım.” der.

Yıllardır halklara karşı suç işliyorlar. Sonra yalanlarını dinliyoruz. Kinle, kanla tıka basa kafalarını boşaltıp barışla doldurmadıkça olası bir koalisyon hükümetinde de o boş kafaları ve özürleri yine dinleyeceğiz. Öyle de görünüyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşmesi görüşmeleri dün başladı. Ek iş yapmadan geçinemez hale gelen işçilerin temel talebi yoksulluk sınırının üzerinde ücret. Kamuda 4 ayrı kuşaktan savunma sanayi işçilerinin aktardığı deneyimler de taleplerin ancak birlik olup, mücadeleyi göze alınca kazanılabildiğini gösteriyor.

Ücretler yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın

Vergi kesintileri yüzde 15’le sınırlı tutulsun

İkramiye ve ek ödemeler vergi kesintisi dışında bırakılsın

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Mardin’de kayyım 3 ayda 301 işçiyi işten attı.

Evrensel'i Takip Et