09 Temmuz 2015 00:53

İşçilerin gündemi -2

İşçilerin gündemi -2

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İşçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarının nasıl olacağından, nerede, ne kadar ve nasıl çalışacaklarına kadar hemen her şeyin patronlar ve onların siyasal temsilcileri tarafından tek taraflı olarak belirlendiği bir ülkenin, gündeminin de işçilerin gündeminden farklı olması kaçınılmazdır. 

Türkiye gibi ülkelerde sürekli patron-hükümet iş birliği ile hakları, çalışma ve yaşam koşulları saldırı altında olan ve sürekli hak kaybı yaşayan işçiler genellikle madenlerde, inşaatlarda ya da yollarda kitlesel olarak iş cinayetlerine kurban gittiklerinde ülke gündemine girebiliyorlar. 

Bir ülkenin gündemi işçi ve emekçilerin en temel taleplerinden tamamen bağımsız bir şekilde değişiyorsa ya da emekçilerin kendi sorunlarını gündemleştirmek için yeterince güçlü, daha doğrusu örgütlü değilse, hepsi sömürülen ve ezilen bir sınıfın üyeleri olmalarına rağmen, kendi gündemlerini öne çıkaramadıkları için potansiyel olarak güçlü oldukları halde zayıf düşmeleri kaçınılmazdır.

Sürekli değişen gündemlerin karmaşıklığı içinde, günlük yaşam sorunlarıyla boğuşan işçilerin kendi sınıf çıkarları doğrultusunda hareket etmelerini sağlayacak adımlar atılmadıkça, işçilerin gündemini ülkenin gündemi haline getirmek için harekete geçilmedikçe ortaya nasıl bir şey çıkacağını tahmin etmek zor değil. Son dönemde bu durumun tek istisnası, Bursa’da Renault isçilerinin başlattığı ve kısa sürede diğer fabrikalara yayılan, halen farklı işyerlerinde sürdürülmeye çalışılan direniş oldu. 

Metal patronları, direnişe geçen işçileri teker teker işten çıkararak, bayram öncesi ya da sonrası işten çıkarmaların artacağı yönünde söylentiler yayarak, büyük ölçüde kazanımla sonuçlanan bu önemli direnişin işçilerde yarattığı güveni kırmak, etkisiz hale getirmek istiyor. Patronları ve patron yanlısı sendikaları korkutan temel nokta, metal işçilerinin sahip olduğu öz güven ile kendilerini direniş öncesine göre çok daha güçlü hissetmeye başlamış olmaları ve uzun bir aradan sonra sadece metal işçilerinin değil, bütün işçilerin gündemini belirleyen bir iş yapmaları. 

Patronların bugüne kadar işçi direnişlerinin büyük bölümünü bastırmasının temelinde, direnişteki işçileri şu ya da bu şekilde bölme girişimleri ne kadar etkiliyse, işçilerin mücadelelerinde yalnız kalmasının, direnişleri örgütlü bir güce dönüştürememesinin de en az patronların müdahaleleri kadar etkisi olduğu bir gerçek. Metal patronlarının, bir taraftan işçileri bölmek için bütün imkanlarını sonuna kadar kullanırken, diğer taraftan direniş sürecinde öne çıkan işçileri işten atarak geleneksek refleksler gösteriyor olması bu nedenle şaşırtıcı değil. 

Metal işçilerinin iş birlikçi-patron sendikacılığına karşı bayrak açarak fiilen bir sendika gibi hareket etmesi ve sonrasında “Nasıl bir sendika” tartışması başlatmış olması önemli olmakla birlikte bu sürecin uzaması işçilerin aleyhine olacaktır. Bu nedenle metal işçilerinin patronların hedefinin işçilerin mücadelesini zayıflatmak ya da bölmek olduğunun farkında olmaları yeterli değildir. İşçilerin kendi içindeki birliğini sağlamlaştırmak için zaman geçirmeden, patronlardan bağımsız ve tamamen işçilerin inisiyatifine dayanan bir sendikal örgütlülük oluşturmadıkça, geri dönüşleri durdurmak mümkün olmayabilir. 

Bugün metal işçilerinin gemileri yakıp çıktığı bu yolda, sadece kendi öz gücüne güvenerek hareket etmeleri, elbette yürüttükleri bu onurlu mücadelede başarılı olmaları için tek başına yeterli değil. Ancak şu bir gerçek ki, bundan sonra yaşanacak her işçi direnişinde, benzer mücadele örneklerinde metal işçilerinin direnişi, haklı ve kararlı mücadelesi örnek olarak verilecek, işçiler hakları için harekete geçtiklerinde daha uyanık ve cesaretli olacaklardır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa