NATO mihenk taşı gibi!
Seçim meydanlarından Başbakan Erdoğan, üç-beş gündür Kılıçdaroğlu’na İsrail’le ilgili de bağırıyor: “Mavi Marmara gemisini Gazze’ye göndermiş olmamıza da karşı çıkıyor. Ben olsam göndermezdim diyor. İsrail’le aramızın bozulmasına izin vermezdim diyor” diyen Başbakan, “Bunlar, İsrail yandaşı” diye haykırıyor; hızını alamıyor, “CHP zaten İsrail kuruluşuna da destek vermişti” diye “tarihten de destek almayı” ihmal etmiyor.
Hazretin konuşmasına bakarsanız, AKP Hükümeti İsrail karşıtı! Ama NATO’nun etkinliğinin artırması için İzmir’deki NATO üssünün genişletilmesi konusunda da ABD ile anlaşıyor. Tabii “Yahudi düşmanlığı” (antisemitizm) anlamında İsrail karşıtlığı AKP kültürü içinde en baş sıradır. Ama bu geleneksel karşıtlığın İsrail’in politikalarıyla bir ilişkisi yok. Çünkü “İsrail’e karşı olmak” demek, bir avuç Musevinin kurduğu bir “Orta Doğu devleti” olarak İsrail’e karşı olmak değil. Böyle bir İsrail’le Erdoğan zihniyetindeki Araplar karşı olabilirdi. Ama sonuçta Orta Doğu’da Musevilerle Müslümanlar, bir arada ya da ayrı devletler olarak yaşayabilirdi!
Bugün “İsrail sorunu” ya da “Filistin sorunu” denen şey, Amerikan ve Avrupa emperyalizminin bölgeyi kendi çıkarlarına göre biçimlendirmesinin sonucudur. Ve bugün “İsrail’e karşı olmak” ancak “ABD’ye karşı olmak, ABD’nin Orta Doğu planlarına karşı olmak”la mümkündür.
Örneğin ABD’nin Genişletilmiş Orta Doğu Projesi (GOP)’a karşı olmak, NATO’ya karşı olmak, demektir. Yoksa ABD’nin, Avrupa’nın Orta Doğu’daki planlarını, müdahalelerini destekle, sonra da “İsrail’e karşıyım” diye “One minute!” şovu yap! Bu İsrail’e karşı olmak değil; ABD ve batı emperyalizminin taşeronluğu için İsrail’le rekabet etmek demektir.
Bugün AKP Hükümeti ne yapıyor? Şunu yapmak istiyor demek yetmez; çünkü yaptıkları bir iki değil. Onun için sıralayalım:
1- Erdoğan ve hükümeti, ilk iktidara geldiği günden beni hükümete rağmen reddedilen “1 Mart Kararnamesi” için, “Keşke reddetmeseydik” tutumunu sürdürüyor. Ve bu kararnamenin reddedilmesinden doğan boşluğu doldurmak için yıllardır cansiperane savaşıyor.
2- Amerika’nın İslam dünyası üstündeki hegemonyasını sürmesinin aracı olarak geliştirilen “GOP’un eş başkanlığını” Erdoğan halen sürdürmekte; GOP sönmesine karşın, “İhtiyaç devam ettiğinden olacak”, göreve devam etmektedir.
3- AKP Hükümeti Libya’ya yönelik NATO müdahalesinde etkin olarak yer almış, Türkiye Libya’ya NATO müdahalesinin merkez üssü haline getirilmiştir. Şimdi de AKP Hükümeti, Suriye’yi “Libyalaştırmak” üzere Suriye üstünde ABD-AB mihrakının sözcüsü ve ileri karakolu gibi baskı yapmaya devam etmektedir.
4- AKP Hükümeti, bir adım daha atarak, “İzmir’deki NATO’nun hava üssünün, kara unsurlarını da kapsayacak biçimde genişletilmesi” konusunda ABD ile anlaşmıştır. Bundan böyle İzmir’deki NATO üssü artık NATO’nun kara kuvvetleri üssü olarak da rol oynayacaktır.
Kısacası AKP Hükümeti döneminde, Türkiye ABD’nin Orta Doğu’daki etkinliğinin artması için daha çok angaje olmuş, NATO’da daha çok görev üstlenir duruma gelmiştir. Bu elbette ABD’nin bölgede güçlenmesi demektir. Eğer İsrail demek bölgedeki Amerika demekse (ki öyledir) bu, İsrail’in de bölgede stratejik bakımdan güçlenmesi, bu güçlenmede Türkiye’nin (Tayyip Erdoğan ve hükümetinin) birinci dereceden rol oynaması demektir. Onun için de Başbakanın seçim meydanlarında İsrail karşıtı görünmesi sadece bir seçim şovudur!
AKP Hükümeti ve onun ABD’nin çıkarını her şeyin önüne koyan tutumu; (Hadi biz de tarihi referans göstererek bu zihniyetin Müslüman alemini batı emperyalizminin stratejisi Yeşil Kuşak’ın temel gücü yapmasını hatırlatalım) onun zihniyetinin bir sonucudur. Kılıçdaroğlu da elbette “NATO’ya taraf”tır ve bu konuda Erdoğan’la bir farkları olmadığını Libya’ya yönelik NATO müdahalesine destek vererek göstermiştir. Dolayısıyla diğer alanlarda olduğu gibi bu alanda da iki sermaye partisi tam bir “kayıkçı kavgası” yapmakta; halkta bilinç bulanıklığı yaratarak kendilerine yedeklemeye çalışmaktadırlar. NATO tüm her türden Amerikancıyla, olmayanları ayıran bir ayraç olmaya devam ediyor.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası
AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!
Evrensel'i Takip Et