Transfer mutluluğu!..

Transfer bombaları art arda patlıyor!.. Kuşkusuz bundan en çok taraftarlar memnun. Takımlarına katılan yeni yıldız oyuncular sayesinde bütün kupaları silip süpüreceklerine olan inançları ve umutları daha bir güçleniyor. Yıldız kategorisinde anılan yabancı oyuncuların ismini duymaları bile kendilerini kaybedecek denli heyecanlanmalarına yetiyor. Oyuncu Türkiye’ye geldiğinde ise karşılama komitesi misali havaalanına gidip heyecanlarını, coşkularını doyasıya sergiliyorlar. Maçların olmadığı bu dönemde, bağırıp çağırma ihtiyaçlarını transferler üzerinden havaalanında gideriyorlar!.. Daha önce böyle coşkuyla, büyük umutlarla başlayıp hüsranla sonuçlanan pek çok macera yaşanması bile onların hevesini kıramıyor. Takımına fena halde düşkün, çok ateşli taraftarlar ya, bunu her fırsatta göstermeleri lazım tabii... Mevsim gereği bunu göstermenin yeri şimdilerde havaalanları...
Yöneticiler memnun... Taraftarların beklentilerini karşılayıp onları sevindirdikleri ve yöneticiliğin hakkını tam olarak verdiklerini düşündükleri için. Yönetici dediğin parayı bastırıp yıldız oyuncular transfer edecek. Tabii yıldız oyuncu, aynı zamanda pahalı oyuncu demek. İşte yönetici bir şekilde kaynak yaratacak ve yıldız oyuncuyu takıma katacak. Bunu başardı mı, taraftarın ve medyanın gözünde ondan iyisi yok.
Altyapıya önem verme, genç oyuncular yetiştirme mi?.. Böyle zahmetli ve uzun vadeli işlerle kim uğraşır ki?.. Üstelik, hazır yetişmiş hatta 30’una merdiven dayamış tecrübe abidesi olgun yıldızlar varken ve onlarla şampiyonluğa ulaşmak çok daha kolayken!..
Arada Galatasaray Başkanı Dursun Özbek gibi kendi işine bakmayıp rakiplerinin transfer politikasına laf yetiştirenlere de tanık oluyoruz. Özbek rakiplerinin, taraftar tepkisini önlemek için alelacele transfer yaptıklarını ve vasat oyunculara değerlerinin çok üzerinde para verdiklerini iddia ediyor. Kendilerinin ise transfer konusunda aceleci davranmadığını belirtiyor. İyi de Avrupa kupalarında ilk maçlarını temmuz sonunda oynayacak olan takımların acele etmesi gerekmiyor mu zaten?.. Ve de Avrupa’daki ilk maçını ağustos ortasında oynayacak olan Galatasaray, bu nedenle transfer işinde rakiplerine göre daha ince eleyip sık dokumak gibi bir avantaja sahip değil mi?..
Galatasaray şampiyon olmasaydı, Özbek’in eleştirdiği kulüplerden farklı bir transfer politikası mı izleyecekti?.. Elbette hayır. Özbek’i duyan da Galatasaray’ın kadrosu altyapıdan yetiştirilmiş oyuncularla dolu zanneder... Ayrıca, son yıllarda giderek düşen performansıyla güçlü bir şekilde kariyerinin sonuna geldiğinin işaretlerini veren 30 yaşındaki Podolski için servet harcayan sanki başkası... Ortada böyle bir örnek varken, Özbek’in rakiplerinin transferlerini eleştirmesi çok tuhaf.
Tabii medya da memnun... Çarpıcı(!) başlıklarla duyurdukları ve koca koca fotoğraflarla süsledikleri transfer haberlerinin yüzde birinin bile gerçeğe dönüşmesi onlar için büyük nimet. Gerçekleşen ve sonrasında, “Biz haberini vermiştik” lafını edebilecekleri her transfer, palavrada daha da pervasızlaşmalarının önünü açıyor.
Eh tabii yüksek ücretler karşılığında anlaşma imzalayan yabancı futbolcular da memnun. Mesela Beşiktaş’ın Hoffenheim’dan transfer ettiği Almanyalı savunma oyuncusu Andreas Beck boşuna, “Böyle bir teklif belki de hayatta bir kez gelir” şeklinde konuşmuyor.
Ülkemizin, şimdilik değişme ihtimali pek görünmeyen gerçeği/döngüsü bu. Parayı transferlere harca, göz boya, makyaj yap, altyapıya ve oyuncu yetiştirmeye önem verme, kısa vadeli ve yerel başarılarla günü kurtarmaya çalış, sistem ve ekol yaratma gibi hedeflerin uzağında dur, Avrupa’ya çıkınca ise boyunun ölçüsünü al...
Transferlerle ancak sahte mutluluklar üretip insanların gönlünü bir süreliğine hoş tutabilirsiniz. Futbolda sağlam ve istikrarlı bir biçimde yol alabilmek için ise transferden önce el atılması ve hayata geçirilmesi gereken bambaşka konular var.