Sokaklar, kutular ve kamplar
Geçenlerde sokaklarda çocukların görülmediği hemen her yerde adı konmamış bir kast sistemi olduğunu, buna “büyük kapatılma” denilebileceğini yazmış ve örnek olarak çocukların sokaklarda görülmesini engelleyen çok masum görünen bir yanlışı ele almıştım. Bu yanlış çocukların okula servis aracı ile yollanması.
Basit görünse de bu önemli bir örnek çünkü masum görünen bu kararın çok kötü sonuçları var. Anne babalar çocuklarını büyük ücretler ödeyerek servislere, yani metal ve plastikten oluşan kutulara, bindirdiklerinde doğaya ve dünyaya zarar veren birçok aracın varlığını haklı çıkarmış oluyorlar. Bu araçların kullandığı yakıt için büyük paralar harcanıyor. Büyük kentlerde okullar açıkken bir minibüs seli yaşanması aslında herkesin zararına.
Bir çocuğun servisle okula gönderilmesi onun bir kutuya kapatılması demek. İster basit, ister son model olsun, çocuğun bindirildiği servis aracı bir kutu. Günümüzde çocuklar ev kutusundan servis kutusuna, servis kutusundan okul kutusuna sonra geri ev kutusuna konuluyorlar.
İşin ciddiyetini göstermek için bir de metal kutularda geçen zamanı hesaplamak gerek. Okula servis ile gönderilen çocuklar gidişte en az yarım saat, dönüşte yarım saat geçiriyor olsa bu her gün bir saat boyunca bir kutuya kapatılmaları anlamına gelir. Bir akademik yıl içerisinde toplam 180 gün olduğunu düşünecek olursak, servisle okula gönderilen her çocuk 180 saatini bir kutuda geçirmiş olur. Bu bir hafta. Servise bindirilen çocuklar her yıl bir haftalarını bir tekerlekli kutunun içerisinde geçiriyorlar.
Çocuklarını servis araçlarına bindirenlerin birçoğu çocuklarının sokaklarda olmasını istemiyorlar. Çünkü sokakların kötü, tehlikeli, kirli, pis, boş, ya da anlamsız olduğu söyleniyor. Oysa sokaklar bizlerin, yani kamusalın ta kendisi. Sokaklara çıkarılmayan çocuklar kolektif yaşamın çok önemli bir alanından geri kalmış oluyorlar. Çocukların sokaklarda kendilerinin var olamamaları kentlerin giderek daha çirkin, giderek daha çocuklara uygun olmayan kentlere dönüşmesine de yol açıyor.
***
Büyük kapatma yalnız çocukları değil, gençleri de kapsıyor. Örneğin Gençlik Spor Bakanlığı büyük kapatmada üzerine düşeni yapmak için ciddi çaba gösteriyor. Yaz aylarında düzenlenen gençlik kampları kapatmanın bir parçası. Bakanlık, kampların gençlerin “maddi ve manevi” gelişimi için yararlı olduğunu iddia ediyor. Bakanlık “demokratik değerler” yanında, “milli ve manevi değerler” vurgusunu yaparak kapatmanın yolunu açıyor.
“Ecdada Saygı Kampı” bir örnek: “Çanakkale Zaferi’nin 100. Yılı münasebetiyle, bu destanının yaşandığı toprakların kalbi Gelibolu’da bu yıl ilk kez” bir kamp düzenlenmiş. Bu kampta “Gençler atalarının hangi zorlu koşullarda bu şanlı destanı yazdıklarını müşahede etme fırsatı” bulacaklarmış.
Ramazan kampları bir diğer örnek. Bu kamplar için bakanlık Diyanet İşleri Başkanlığı ile işbirliği yapmış. Kırşehir, Kastamonu, Samsun ve Trabzon’daki kamplarda gençler “11 ayın sultanının manevi iklimini kamplarda teneffüs edebilme fırsatı bulacak ve ramazan ayını bir arada, kardeşlik duyguları içinde” geçireceklermiş.
Ramazan kamplarında neler mi var? Oruç, Kur’an-ı Kerim ve siyer dersleri, hadis okuma saatleri, Osmanlı Ramazan Gecesi etkinliği... Çok açık ki, iktidardakiler gençlerin evde, okulda, mahallede, kampta hep aynı şeyleri, yani dini, duymaları görmeleri istiyorlar.
Çocuk ve gençlerin karşı karşıya olduğu büyük kapatmaya ve kamusalın özgürleştirici potansiyeline yine döneceğim çünkü büyük kapatma ufkun karartılması anlamına geliyor.
Evrensel'i Takip Et